Meral Akşener'e yapılan…

Siyasetimizin içine düşürüldüğü şu hale bakın! Türkiye, 2010 yılının Mayıs ayından beri, “kasetlerle yatıp, kasetlerle kalkıyor”. Neredeyse, birbirine muarız herkesin elinde bir kaset var. Ve bu kasetler, şantaj olarak kullanılıyor. Deniz Baykal ile başladı, MHP’nin düzey yöneticileriyle sürdü... Ardından, Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok siyasetçinin, görüntüleri ve ses kayıtları düştü internet sitelerine... Bir adaletsizlik, bir şerefsizlik, bir ahlaksızlık ki sormayın! Tam, bu furyadan kurtulduk derken, yeni kaset iddiaları atıldı ortaya... Şu sıralar “kurban” edilmek istenen MHP’li Meral Akşener...
Meral Akşener’i bir siyasetçi olarak eleştirebilirsiniz. Ama ona böylesine bir kumpas kurmanın ahlakı olamaz! Üstelik o bir kadın ve bir anne! Böylesine acımasız, böylesine karalamaya dönük insafsız bir “itibarsızlaştırma” kampanyasını kabul etmek mümkün değildir.

***

Bakın, ben de zamanında Meral Akşener ile ilgili çok sert eleştirileri kaleme alan bir gazeteciyim. Akşener, Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde, İçişleri Bakanı iken, (1996 – 97) bir gece yarısı operasyonu ile zamanın Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel’in makamını basmış, eşyalarını kapı dışarı etmişti. O olay üzerine Akşener’i, “Fuche”ye benzetmiştim. Ki, Fuche, Fransa İmparatoru Napolyon’un “kirli işlerini” yapan Paris Komiseri’ydi... Benim yazdığım sadece bir teşbihti. Meral Hanım’ın kişilik haklarına bir saldırı söz konusu değildi. Akşener, beni dava bile etmedi. Oysa, edebilirdi, haklı da olabilirdi üstelik. Ama yapmadı.

***

Dedim ya, Akşener’i siyaseten eleştirebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki, Akşener, 4 Temmuz 2001 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kapatılan FP'nin yenilikçi kanadına mensup milletvekillerinin kurmayı planladığı "yeni parti"ye yani bugünkü AKP’ye katılmak üzere Doğru Yol Partisi'nden istifa etti. Ama daha sonra MHP saflarına katıldı. Bunu anlarım. Bu eleştiriye hiçbir itirazım olmaz. Bunun ötesinde, “belden aşağı” işletilmeye çalışılan girişimleri şiddetle reddediyorum. Hele hele bunu ortaya atanların, “İslam ahlakının havarisi” geçinenler olması, anlaşılacak gibi değil. Bu nasıl bir Müslümanlıktır?
Meral Hanım, bu karalamaya tepki verirken, Kur-an’daki Nur suresine gönderme yaptı. Ben de merak edip bu sureyi okudum. Bu olayla ilgili iki ayetin Türkçe karşılığını paylaşmak istiyorum:
Nur Suresi 19’uncu Ayet: İnananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de acı veren bir azab vardır. (Her şeyi) Allah bilir; siz bilmezsiniz.
Ve Nur Suresi’nin 64’üncü son ayeti: Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda, ne durumda olduğunuzu iyi bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde ise, yapmış olduklarını hemen kendilerine haber verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

***

Evet, kutsal kitap böyle diyor... İftira, en büyük insanlık suçlarından biridir. Kendini Müslüman olarak ifade edenlerin bu suçu işlemesi ise çok daha büyük bir günahtır. Dahası, büyük bir ayıp, ahlaksızlık ve şerefsizliktir!

Önceki ve Sonraki Yazılar