Ölünce kıymete binmek!..

İnce Memed,  Demirciler Çarşısı Cinayeti, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları,  Ağrı Dağı Efsanesi ve diğerleri…  Her bir eserinde Anadolu halkının; törelerini, yaşamını, yoksulluğunu, çilesini, geçim derdini, haksızlığa karşı isyanını en güzel şekilde dile getirmeyi başarmıştır. Çünkü öykülerinde ve romanlarında, halktan kişiler kendilerine özgün üsluplarıyla dile getirilmişlerdir. Doğayı ve insanı, bazen nükteli bazen de trajik bir şekilde işlemiş büyük romancıdır Yaşar Kemal…
Yaşar Kemal, Anadolu’dur…
Yaşar Kemal, Mezopotamya’dır…
Yaşar Kemal, Fırat’tır, Dicle’dir…
Yaşar Kemal, ırgattır, işçidir, köylüdür…
Yaşar Kemal, alın teridir, emektir…
Yaşar Kemal haksızlığa başkaldırıdır…
Yaşar Kemal, kardeşliktir, dostluktur barıştır, sevgidir…
Çünkü Yaşar Kemal, halkın ta kendisidir…
Van’dan, Adana’ya oradan İstanbul’a uzanan bir hayat hikâyesidir Onunki…
Ne kadar anlatsam, ne kadar söylesem ne kadar yazsam… Sayfalara, kitaplara sığmayacak bir yaşam öyküsüdür Onunki…

Sanırım 2001 yılıydı Yaşar Kemal’le ilk karşılaşmamız… Çengelköy’de bir arkadaşımla sohbet ederken O’nu, tek başına yokuş aşağı yoldan yavaş adımlarla inerken gördüm… Mütevazı bir yaşamı olduğu her halinden belliydi… Sıradan bir günde, sıradan bir halde Çengelköy’de ara bir sokakta yapayalnız yürüyordu…
Kitaplarından ve televizyonlardan tanıdığım koca çınar tam karşımda dururken bir an için heyecanlandım…  Göz göze geldiğimizde, samimi bir tebessümle selamlaştık ve kısa bir hal hatır sormacadan sonra, “balıkçıya gideceğini söyleyerek, görüşmek üzere dedi” ve yanımızdan ayrılıverdi… 
O günden sonra belki bir daha karşılaşmadık ama her yeni çıkan romanı, aslında Onunla yeniden buluşmak, sohbet etmek ve hayatı yeniden keşfetmek gibi bir şeydi… Romanlarında, hiç farkına varmadan sizi yaşadığınız hayattan çekip yarattığı hayata doğru ustalıkla çekip götürüverir… Gerçekle yüzleştirir, yaşamın derinliklerine doğru sürükler… Ve hiç kopmak, çıkmak istemediğiniz o büyülü ama bir o kadar gerçek hayatta aslında yine kendinizi bulursunuz. İşte O’nun farkı tam da buydu…

Yaşar Kemal’in hastaneye kaldırıldığını öğrenince, gözlerimin önüne o karşılaştığımız an geldi. Aradan tam 14 yıl geçmişti. Zaman böyle bir şeymiş işte… Bu dünyada her şeyin anlık ve geçici olduğunu fark ediyorsunuz…
Hastalık, ölüm gelince yaşın, zamanın ve mekânın artık bir önemi kalmıyor. Sevdiklerimizin arkalarına dahi bakmadan bir bir aramızdan ayrılışı insanı derinden yaralıyor. Ama dünyada öyle insanlar vardır ki, bu dünyadan göçüp gitseler bile hiçbir zaman unutulmayacaklar. Çünkü “O güzel atlılar, O güzel atlara binip çekip gitseler” de onlar, bıraktıkları eserleriyle her zaman yanı başımızda olmaya devam edecekler…

Daha hayattayken bu büyük değerlerimizin kıymetini bilemeyişimiz beni derinden üzüyor. Ne zamanki bir değerimizin hastalık ya da ölüm haberini alırsak, işte o zaman onların kıymetini daha iyi anlıyoruz.
Bilemiyorum, ama sanatçımızın, edebiyatçımızın kısacası halka mal olmuş kişilerimizin kıymetini ne zaman bileceğiz? Onları hak ettikleri şekilde nasıl onore edeceğiz?
Ölünce mi yaşarken mi?
Nice değerlerimizi gözlerimizin önünde cinayetlere kurban vermedik mi? Mahpushanelerde yapayalnız ölüme terk etmedik mi? Yurtdışına, gurbete sürüp ölümlerine neden olmadık mı? Beş parasız otel, hastane odalarında ölüme terk etmedik mi?
Hani bir atasözümüz vardır ya; "Kör ölür badem gözlü olur; kel ölür sırma saçlı olur." İşte toplum olarak maalesef yaşarken değerini bilmediğimiz nice efsane ismi ancak ölünce anlayabildik, fark edebildik ve arkalarından gözyaşı döküp ah vah ettik!
Durun ve bir dakika gözlerinizi kapatıp düşünün! Sadece sanatçılarımızı, edebiyatçılarımızı değil! Şu an yanı başınızda duran tüm sevdiklerinizi düşünün…  Onlar için yaşarlarken ne yapıyoruz?  Onlara gerçekten değer veriyor muyuz?
Hayat tahmin ettiğinizden çok daha kısa, bir varız bir yokuz… Sevin, sevilin ve değer verin.  Şimdi ne demek istediğimi anladınız mı?
Büyük üstat sevgili Yaşar Kemal’e acil şifalar diliyorum. Diren İnce Memed ne olur  diren!..

Önceki ve Sonraki Yazılar