İhtişam ve sefalet: Ak Saray

Yeni-Osmanlı olmaya heveslenenlerin, emperyal fantezilerle yaşayanların, komşu ülkede rejim değiştirme işine soyunanların ve cihatçı militanları eğitip donatanların, iktidarlarının sembolik mekânına “saray” adı vermelerinde şaşırtıcı bir yan yok.

Ankara’nın göbeğinde, aslında bir “ölü doğum hikâyesi” olan yeni-Osmanlı’ya yakışır bir saray var artık.

Hayaller Osmanlı gibi olmak, gerçekler ise Ankara’daki bir bina yani.

“Küçük Amerika” olmaya özenenlerin, başkanlık sistemi düşü görenlerin ve güçlü bir ülke olmanın yolunun başkanlık sisteminden geçtiği gibi bir yanılsamaya kapılanların, Beyaz Saray’dan da daha büyük bir yapı inşa ederek ama ABD’ye öykünmeye devam ederek ona “Ak Saray” demelerinde de şaşırtıcı bir yan yok.

 Ankara’da yeni Türkiye’nin emperyal fantezilerinin simgesi bin odalı bir bina var şimdi.

Hayaller ABD gibi olmak, gerçekler ise “Beyaz” değil de “Ak” Saray yani.

1923 Cumhuriyetiyle derdi olan, zamanında ucuz propaganda metinlerinde “neden Ezan-kaya değil de Çan-kaya” gibi klişeleri kullanan bir gelenekten gelenlerin, kendi iktidarlarını bir milat olarak görenlerin ve 1923’le bütün bağları kesmek isteyenlerin Çankaya’yı yeni Türkiye’nin simgesi olarak görmemelerinde şaşırtıcı hiçbir yan yok.

Çankaya Köşkü, tıpkı eski Türkiye’nin diğer sembolleri gibi müzelik hale gelirken, artık Ankara’da yeni Türkiye’nin Ak Saray’ı var.

Hayaller 2023- Cumhuriyet’in yüzüncü yılı, gerçekler ise Cumhuriyet’le köprüleri atmak yani.

***

Ak Saray bir sembol, bir simge elbette ama bu saydıklarımdan ibaret değil.

Ak Saray, bozkırın göbeğinde bir yeşil vaha yaratmak, bir umudu yeşertmek isteyenlerin aksine, “inşaat ya resulullah” diye yola çıkanların tıpkı bütün ülke gibi Atatürk Orman Çiftliği’nin de üzerine beton dökme sevdalarının sembolü.

Ak Saray, inşaat hakkında çıkan yürütmeyi durdurma kararı için Erdoğan’ın “güçleri yetiyorsa yıksınlar, açılışını da yapacağım, içine de oturacağım” sözlerinin de gösterdiği üzere, yeni Türkiye’nin hukuka nasıl baktığının, hukuk devletinden ne anladığının simgelemiş hali.

Ak Saray, Atatürk Orman Çiftliği’ne inşaat yapımını engelleyen yasal statünün değiştirilmesi ve yapılan SİT düzenlemesi örneğinde de görülebildiği üzere, doğanın ve çevrenin iktidar eliyle ranta açılmasının da sembolü.

 Ve Ak Saray, “darbelerle, darbecilerle, vesayetle hesaplaşıyoruz” diye diye kurulan tek adama dayalı parti-devleti rejiminin, “vesayetin gerçek boyunduruğu” altına girişimizin simgesi.

Ak Saray yeni Türkiye’nin karakteristiğinin çimento, demir ve tuğlayla vücut bulmuş hali: İnşaat fetişizmi, hukukun askıya alınışı, Cumhuriyet’in çökertilmesi, saltanat sevdası, yeni-Osmanlı hayalleri, emperyal fanteziler, parti-devleti ve tek adam rejimi…

***

Fransız romancı Balzac’ın “İhtişam ve Sefalet” adlı eserine gönderme yaparak söyleyelim, Ak Saray her ne kadar bir ihtişam sembolü gibi görünse de, aslında sefaletin sembolü.

Madencilerin Soma’da yanarak, Ermenek’te ise boğularak can verdiği, bir minibüse balık istifi doldurulmuş mevsimlik tarım işçilerinin beşer onar yaşamını yitirdiği, inşaat sektörünün düzenli olarak işçi öğüttüğü bir sistemin sefaleti bu.

İşçinin, emekçinin kanıyla beslenen, işçi cesetlerinin, yoksul ölülerinin üzerinde yükselen bir sistemin sefaleti.

Aynaya baktıklarında bu sefaleti değil de ihtişamı görenler, kibirden boğulmak üzere olanlar, hakikatle bağını giderek daha fazla koparanlar, keşke dönüp bir de tarihe bakabilseler, orada bu hikâyenin sonunun nasıl bittiği, öyle açık seçik bir şekilde yazıyor ki…


Önceki ve Sonraki Yazılar