Süleyman Karan

Süleyman Karan

Orta sınıf tuzağı: Hayatın obezitesi

Finans eksenli küresel kapitalizmin ardışık ve sıklaşan krizlerle hava kaçırdığını artık kabul etmeyen kimse yok. Zaten bu yüzden gerek ülkemizde gerek dünyanın dört bir yanında süper zenginler, bazen Karl Marx'ı yad eder oldu. Tekonolojinin gelişmesiyle ters orantılı istihdam, talep ile üretim arasındaki makasın açılması, fiyatların düşmesi derken, yapısal bunalım ekenomik krizin çok ötesinde bir sosyal krize doğru evriliyor. İnsanlık sürdürülemez bir sistemi ite kaka devam ettiriyor. İşte bu sürece en iyi örneklerden biri, ABD'de orta sınıf artık eriyor.
Washington merkezli araştırma kuruluşu Pew'un verilerine göre, ABD'de 40 yılı aşkın süre boyunca ekonominin omurgasını oluşturan orta sınıfın oranı yüzde 50'nin altına düşmüş. 1971 yılında yetişkin nüfusun yüzde 61'ini oluşturan orta sınıf, 2014'te yüzde 43'e gerilemiş.

'American nigthmare'

Araştırmaya göre ülkedeki emlak krizi ve 2007-2009 arasındaki küresel kriz orta sınıfın erimesindeki en önemli nedenler. Her sınıfın gelir seviyesi 1970'ten 2014'e kadar yükseliş gösterse de orta ve alt sınıfın gelir artışı üst tabakanın gelirindeki artışın gerisinde kalmış. 45 yılda üst gelir sınıfı gelirlerini yüzde 47 artırırken, orta sınıfta bu oran yüzde 34, alt sınıfta yüzde 28 olarak gerçekleşmiş.
Yani şu 'American dream' hikayesi artık yavaştan bitiyor. Aslına bakarsanız hiç de fena olmuyor. Zira bu yükselen sektörlerdeki mavi yakalılardan beyaz yakalılara, serbest meslek sahibi olanlardan devlet memurlarına, çok geniş bir sınıfsal profili kapsayan bu sosyoekonomik grup, aynı zamanda, insani gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri, bazı durumlarda statükonun kalesiydi. Hala da öyle ve bu sosyo-psikolojik konumlanmalarını sonuna kadar da sürdürecekler.
Biraz sert bir tespit mi?.. Belki ama durum böyle... Bir gündelik yaşantı olarak şu Amerikan rüyasına göz atalım. Çekirdek ailedir, iki çocuk normaldir, bazı durumlarda üç... Zorlu, rekabetçi, insanlıktan uzak, üretkenliği tartışmalı işlerde alt orta ya da orta kademe yöneticilik yaparlar. Banliyöde iki katlı bir evleri, garajlarında iki otomobilleri, komşularıyla hemen hemen benzer bir bahçeleri vardır. Anlam verilemeyecek yapaylıkta komşuluk ve akrabalık ilişkilerini, hafta sonu barbekü seanslarında kutsarlar. Sürdürmek zorunda oldukları bir seviyeyi korumak dışında hayatlarında herhangi bir hedef yoktur. Mortgage ödenecek, kablo TV ödenecek, ikinci arabanın taksidi ödenecek, çocukların kolej masrafı için para biriktirilecek, Şükran Günü ve Noel şaşaalı biçimde kutlanacaktır. Yan komşunun gelir skalasından bir dirhem geri kalmak en büyük günahtır. Eğer ki yandaki biraz palazlanıp havuz yaptırırsa, işte tüm düzen yıkılır. Hedeflere bir de havuz eklemek şart olmuştur ve bir kredi daha alınıp havuz yaptırılır.
Banliyönün bu yaşayan ölüleri için hayat budur. Akşam kapandıkları evlerinde, kablo TV'de bir an için haberlere bakıp ya da sosyal medyada Ferguson'da polis tarafından öldürülmüş bir siyahi vatandaşlarını gördüklerinde, eğer ki insanlıktan tümüyle çıkmamış ya da Alabama, Mississippi Klancısı bir aileden değillerse, bir an için üzülüp sonra panik yaşarlar. Ya olay büyür, işler sarpa sarar ve istikrarsızlık çıkarsa diye...

İstikrar halüsinasyonu

Sabah hiç sevmedikleri işlerine gitmeden önce kahvaltı yaparken, faturalar hesaplanır kafada... Eğer ki işi tıngırdıyorsa ebeveynlerden birinin, her sabah bir cehennem azabıdır. Bu arada çocukların okul giderlerinin yanı sıra pek çok istekleri de vardır ve bir bölümü mutlaka karşılanmak zorundadır. Gereksinim, çocuğun talebinden öte arkadaşlarının ortalamasından belirlenir. Sınıfta herkeste iPhone S6 varsa, o zaman alınır!
Sınırlı olanakları kaybetme korkusu üzerine kurulmuş garip bir hayattır 'American dream'... Her an bir banka ihbarnamesiyle rüya bölünüp kabusa dönebilecek kırılgan ve sıkıcı bir hayatı tasvir etmek dışında pek bir kıymeti olmayan bir rüya... Polyanna'nın sınırlı ufkunun -mış gibi mutlu ailelerinin kapalı, muhafazakar, savunmacı ruh hali...

Ama Batı Ataşehirliyiz!..


İşte bu sebeple, bu haberi duyduğumda pek bir sevindim. Demek ki bu rüya tabir edilen fena halüsinasyonu yaşayan türdeşlerimiz azalıyor. Darısı başımıza diyelim. Hani bir alt sosyal katmandan bir üstüne zıplamış hissetmek için borç harç Ataşehir'de ev alan halkla ilişkilercimiz, lütfen ama Batı Ataşehir'de... Yeni bir şirkete 1,000 TL farkal transfer olmuş, böylece Samatya'daki evinden Cihangir'e taşınmış orta alt düzey yöneticimiz... Geçmişte ana medyada ezik büzük, yönetici yancısıyken birden yandaş medyada şişinmiş gazetecimiz. Bunlar da 'Turkish dream' yaşayan bizim 'middle class'ımız... İşte bunlar da bizim istikrar manağı, hayat 'kalitesi'nin düşmesi korkusuyla yaşayan statükocularımız. Umarım bunlar da azalacak. Zira tüketim toplumu dönen ve tükenen bu hayat obezitesini onları kısa sürede yutacak. Hayat kalitesini obezitede arayanlar, obezleşiyor. Obezleşen, statükoculaşıyor. Statüko toplumu çürütüyor... İstikrarlı bir şekilde çürüyor! Azalsın ki bunlar, evrim kazansın!

Önceki ve Sonraki Yazılar