Güzel Türkçemiz(!)

Farkında mısınız? Güzel Türkçemizi yitirdik. Okuyan, araştıran, inceleyen, sorgulayan, doğa ve hayvan haklarını savunan, ifade özgürlüğüne inanan, haksızlıklar karşısında susmayan, demokratik protesto haklarını cesurca savunan, yani başbakanın ifadesiyle, “çapulcu” gençlerimizi sevgiyle ayrı tutalım... Bunların dışında ülkemizde, kendi “dillerini” oluşturan başka bir gençlik türedi.

Okulda, otobüste, sokakta, telefonda, yazışmalarında, tatilde, bar ve kafelerde bizlerin anlamadığı bir dille konuşuyorlar ya da bildiğimiz Türkçe cümle ve kelimelerin anlamlarını kendilerine göre değiştiriyorlar. Misal; Manyak oldum (çok güzel), Otlamak (ders çalışmak), Kop gel (düz gitmek), beyin bedava (işe girmek), tescilli süzük (salak), ayık olmak (adam ol), kalp yağmak (sevenleri çok olmak), atarcı genç (tavır yapan), cadde kızı (süslü) ve bunlara ilaveten en sık kullandıkları kelimeler; stayla, haci, amip, ciks tikican, apaçi, mal, mujuks, mucuk, aşkem, aşkom, aşkım, mikican, kanka, kanki vs... İsim falan da kullanmıyorlar. İsmin ve soyadın baş harfleriyle birbirlerine sesleniyorlar. Kendi ifadelerine göre zamandan tasarruf ediyorlarmış (!)

Bu garip dil sadece gençlerle sınırlı değil, yaşını başını almış üniversite mezunları, akademisyenler, işadamları ve kadınları, üst düzey yöneticiler, radyo ve televizyon spikerleri, sunucular, bazı gazeteciler, yazar ve çizerler, şairler, şarkı sözü yazarları, bürokratlar ve politikacılar, örneğin; dizayn, analiz, spontane, trend, jenerasyon, center, link, printer, objektif, deklare, perspektif, partner, mantalite, feedback, full time, half time, koordinasyon, absürd, provoke, online, kriter, pesimist, versiyon, imitasyon, ekstra, optimist, adisyon, doküman, izolasyon, data, anons, prezantasyon, monoton, konsensus, full, illegal, legal, global vb. gibi yüzlerce İngilizce kelimeyi Türkçe kelimelerin arasına sokuşturarak özenti, lümpen ve çirkin bir dil geliştirdiler. Bu garip dili günlük yaşamlarından, iş yaşamlarına kadar bir sakınca görmeden kullanabiliyorlar.

Şimdi bu lümpen özentilerin ver eline bir Refik Halit Karay, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Ahmet Rasim, Mehmet Akif Ersoy, Orhan Veli, Nazım Hikmet okuyamazlar, okusalar da anlayamazlar...

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

Yurt dışındaki cemaat okullarında Türkçe öğrenen “talebeler” için ilk defa 2003 yılında “Yabancılar İçin Türkçe Yarışması” adı altında bir etkinlik gerçekleştirildi. Bu yarışmaya 17 ülkeden 62 öğrenci katıldı. AKP iktidarı bu yarışmayı “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları” adı altında, devlet imkanları ve onlarca sponsor desteği ile sahiplendi. 2013 yılında 11. Türkçe Olimpiyatları’na beş kıtadan ve 140 ülkeden iki bin yabancı öğrenci ülkemize gelerek yarışmalara katıldı. Yarışmalar, konuşma, dilbilgisi, yazma, şarkı, şiir, ses, okuma, genel kültür, sunum, özel beceriler, halk oyunları ve deneme gibi dallarda yapıldı...

Türkçe öğrenen bu yabancı çocuklar, bizim Türk çocuklarıyla sohbet ettikleri zaman ihtimâl; “eğer sizin konuştuğunuz dil Türkçe ise, o zaman bize hangi dili öğrettiler?” diye sormuşlardır. Sunum konuşması yapan AK büyüklerin sözlerini ise zaten anlamamışlardır. Sahneye çıkan yabancı çocukların Türkçeleri karşısında mütedeyyin ahali ve devlet erkanı, her nedense fevkâlede duygusallaşarak gözyaşı dökmektedir...

Doğrusu insan merak ediyor. On bir yıldır eğitim sistemini ha bire çekiştirerek, didikleyerek yamalı bohçaya çeviren pek sayın AKP’liler bu çocukları izleyince, kendi aralarında; “muhterem kardeşim vallahi estağfirullah. Lâkin el âlemin sıbyânı mâşâllah fevkalbeşer ne de güzel Türkçe icra eyliyorlar. Bizim sıbyân tâifesi niçün böyle konuşamıyor yahu” mealindeki sohbetler üzerine, acaba utandıkları (!) için mi ağlaşıyorlar ???

Önceki ve Sonraki Yazılar