Eğitimde merkeziyetçilikten vaz mı geçiliyor?

Daha önceleri de birçok kez yazılarımda değinmiştim. Milli Eğitim Bakanlığı, hantal ve bürokratik hiyerarşik yapısından dolayı eğitim sistemini Ankara’dan yönetmekte güçlük yaşadığını ve bu nedenle sorunları çözmede yetersiz kaldığını belirtmiştim. Bütçeden en çok pay almada 3’üncü sırada yer alan MEB, bu paranın yüzde 78’i gibi büyük kısmını personel giderlerine ayırması sorunların vahametinin nereden kaynakladığını bize net bir şekilde göstermektedir.
Düşünün! Eğitim bütçesi pastasından yatırımlar için sadece yüzde 22’lik gibi küçük bir dilim kalmaktadır. Bununla okul mu yurt mu yapılacak? Eğitim için bilimsel çalışmalar mı yapılacak? Yoksa laboratuvar mı kütüphane mi kurulacak? Açıkçası merak da etmiyor değilim!.. Yani bütçenin bu dağılımını görünce, iyi ki hayırsever işadamları okul, yurt ve diğer konularda bağışta bulunuyorlar diyorum. Aksi halde durum ne olurdu, tahmin bile etmek istemiyorum.

Neyse biz asıl konumuza geri dönelim. Bildiğiniz üzere, 30 Mart 2014 yerel seçimleriyle birlikte, 30 ilde il özel idarelerin varlığına son verildi. Bunun eğitimle ne ilgisi var? diye sorabilirsiniz. Ancak çok ilgisi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü eskiden il özel idareleri,  ilkokul ve ortaokulların mal ve diğer hizmet alımlarını yapıyordu. Ancak bu alımlar öyle bürokratik süreçlerinden geçiyordu ki, uzun süren bu hizmet alımı beraberinde birçok zorluğu da getiriyordu. Ama başta da belirttiğim gibi, bu yetkiyi yani il özel idarelerinin Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden ilkokullara ve ortaokullara ödeneklerin dağıtılması işlemini bundan böyle, personel haricinde, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri üstlenecek.
Bu, doğru ve yerinde bir karar mıdır?
Bana sorarsanız, kesinlikle doğru ve yerinde bir karardır. Okulların kendilerine ayrılan ödenekleri yine kendilerinin kullanması kadar doğal bir şey olamaz. Her okul kendi ihtiyacının ne kadar olduğunu,  nereye ne kadar harcama yapacağını en iyi yine kendisi bilir. Zaten eskiden neden bu yetki il özel idarelerine bırakılmış ki!..
Ayrıca yapılan bir değişiklikle de okul yapımı ve onarımlara ilişkin ödeneklerin kullanım yetkisi valilikler bünyesinde kurulan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları’na (YİKOB) devrildi. Yani anlayacağınız bundan böyle, okul yapımı ve onarımı gibi işlerin harcamalarında valiler yetkilendirildi. Ancak yatırımlardan sorumlu il milli eğitim müdür yardımcısı da yapım ve onarım işlerinin gerçekleştirilmesinde sorumlu olacaktır.
Yine diğer bir gelişme de Okul Aile Birliği (OAB) taslağında. Okulun tesis ve alt yapılarının eğitim-öğretim saatleri dışında kullanımının esnek olmasıdır. Ayrıca tasarıda, okul müdürü ve yardımcılarını, Okul Aile Birliğine katarak, okul yönetimlerinin OAB’ inde söz sahibi olmaları amaçlanmaktadır. Böylece okulların kendilerine kaynak yaratmalarının önü de açılmak isteniyor. Tabi hangi okul ne şekilde nasıl kaynak yaratır bilemiyorum. Ancak bazı okular alt yapı tesisleri ve yerleşkelerindeki imkânlarla zaten bu kaynakları yaratmış durumdalar. Ama bu imkânlara yeteri kadar sahip olmayan okullar ne yapacak? Bu sorunun cevabı da verilmelidir.

Yani anlayacağınız Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı, artık eğitimdeki kamburu taşıyamayacağını bildiği için, eğitimin yönetimini merkeziyetçilikten yerele doğru taşıyacak birtakım kararlar almaya başladı.  Aslında çok önceden bu adımların atılmasında fayda vardı. Çünkü gelişmiş ülkeler çoktan eğitim yönetimini büyük oranda yereldeki kurumlara devretmiş durumda. Ancak harcamaların usulüne uygun doğru bir şekilde kullanılması için denetim mekanizmasının iyi bir şekilde işletilmesini de göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Size bir haber daha, öğretmen atamalarını bile yereldeki kurumların yapması konuşuluyor. Bu ne kadar objektif ve adil yapılır! Açıkçası bu konuda endişelerim de yok değil.
Kısacası, Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu, nasıl yönetileceği ve finansmanın nasıl kullanılacağıdır.  Ancak şu bir gerçek ki, artık yıllardır alışıla gelmiş yöntemlerle eğitim sistemi yönetilememektedir! Biraz da eğitimin nasıl yönetilmesi gerektiğine kafa yormak gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar