Sezondan geriye kalanlar

Spor Toto Süper Lig’de sezon, geçtiğimiz hafta oynanan maçlarla tamamlandı. Malumunuz üzere 2015-2016 sezonunu Beşiktaş şampiyon olarak tamamlayarak, yedi yıllık özleme son verdi. Taraftarından başkanına, malzemecisinden oyuncusuna ve bilhassa teknik direktör Şenol Güneş’e büyük bir alkış bizden. Zira son iki maçı hariç bütün maçlarını orada burada oynamış bir takımı şampiyon yapmak kolay değildi. Ama zafer bir kez daha inananın oldu; hep birlikte gördük, izledik. Fenerbahçe ise harcanan onca paraya, yapılan o kadar yatırıma rağmen ikinci sırada bitirdi sezonu. Bana göre ikincilik başarısızlık olmasa da, beklentiyi yüksek tutmanın, insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini izledik Fenerbahçe’de sezon sonu itibarıyla. Şimdi bir taraf temkinli ilerlediği bu yolda başarısını havai fişeklerle kutlarken, diğer taraf kendince başaramamanın hazin sonunu yaşıyor. Hocayı mı gönderelim, oyuncuları mı kovalım, Mourinho’yu mu getirelim derken, bir ay da böyle geçer Fenerbahçe için. Bir kişi dönüp de sorarsa, “Biz nerede hata yaptık acaba?” diye, ben adımı değiştiririm.

Sormaz, çünkü gündem değiştirmenin gerçeği unutturacağı gibi bir algısı vardır bazı insanların. Ortaya olmayacak bir ismi, temsil misal Mourinho’yu atarak, olmayacak bir konuyu taşıyarak mevcut gerçeği değiştireceğinizi zannedersiniz bazen. Ama değişmez işte. Gerçek hep orada durur. Nedir o gerçek? Beşiktaş şampiyon oldu. Olsun varsın. Sen yine büyüksün, hem de çok büyüksün. Gelelim Galatasaray’a... Ya da hiç gelmeyelim. Neresinden tutarsan elinden kalacak bir sezon yaşadı Galatasaray. Ne yaptığı belli olmayan bir yönetime mi yanasın, rakiplerinin 30 küsur puan gerisinde kalışına mı yanasın, yoksa sezon başı angarya dediğin kupaya can simidi gibi sarılmasına mı? Bre gafil diyesi geliyor insanın. Sen üç kupa almış, dördüncüsü olsa onu da alacak adamı niye yollarsın? Niye yollar bilir misin, muazzam egon için. Ben yollarım arkadaş... Yollarsın, sonra da alırsın ağzının payını işte böyle. Hadi yolladın, Denizli’ye bin tane transfer sözü verip niye getirirsin takımın başına? Hadi dayanamadın, o sözü de verdin. Niye yapmazsın o transferleri? Yapamazsın çünkü paran yok. Hem paran yok, hem gücün yok, hem öngörün yok, hem susmamak şartıyla konuşuyosun. Sonuç Avrupa cezanı bu yıl çekebilmek için burun kıvırdığın kupaya mahkum kalmak. Bu sezon umuyor ve diliyoruz ki, Dursun Özbek ve yol arkadaları için bir tecrübe olmuştur da önümüzdeki sezon bu eziyeti reva görmezler taraftarına.

Tencere dibin kara...

Şüphesiz bu sezon taraftarını en çok çıldırtan takım Trabzonspor olmuştur. Sezona Şota ile başlayıp, Sadi Tekelioğlu ile devam edip, Hami ile final yapmış, son iki haftada 13 gol yiyerek kendi rezil olma rekorunu egale etmiş Anadolu’nun efsanesi Trabzonspor... Skorboarda bakıp, “İnsan utanır ya” dediğim bir takım oldu bu sene Trabzonspor. Daha üç-dört sezon öncesine kadar rakiplerin dizlerinin titreyek geldiği Avni Aker, bu sezon yol geçen hanına döndü sayenizde. Yenmeyeni, hatta fark atmayanı dövüyorlar. Ayıptır beyler. Olmadı bu sezon. Nasıl ki Beşiktaş’ı malzemecisinden futbolcusuna alkışladıysak, size de çaycısından başkanına koca bir teessüf. Hele futbolcular, siz hiç görünmeyin gözüme. Sırtındaki Trabzonpor formasıydı farkında mıydın? Kötü oynarsın eyvallah, yenersin, yenilirsin ona da eyvallah. Ama, koskoca bir ama. Mücadele edersin, savaşırsın. Kendin için, forman için, itibarın için. Fenerbahçe geliyor, hayat memat meselesi diyorsun, çıkıp dört tane yiyiyosun, taraftarın sahaya giriyor hakemi dövüyor. Şak saha kapanıyor. Antalya’ya turistik geziye gitsen yedi gol yemezsin, sen yiyiyorsun. O da yetmiyor, gelip finali sahanda altı gol yiyerek yapıyosun. Sonra “Biz mağduruz, kupamızı verin!” Bırakın bu işleri artık beyler. Sen önce o takımın tarihine geçmişine layık ol, Çemişgezekspor gibi gelenden geçenden fark yeme... Bir ligde havlu atmış olmak, iddianın kalmamış olması, size bu kadar rezil oynama, ruhsuz olma hakkı vermez efendiler. Önümüzdeki sezondan umudum şampiyonluk falan da değil. Ama biliyorum ki, Ersun hocanın gelişiyle en azından bu ölü toprağı kalkacaktır Trabzonpor'un üzerinden. Hayırlısı Allah’tan...

Seneye yine bekleriz

Sezonun en zayıf halkaları maalesef on yıldır Süper Lig’de yer alan Sivasspor, senelerin Es-Es’i ve Mersin İdmanyurdu oldu. Gaziantepspor’un direkten dönerek son hafta tutunduğu lige veda edenler bu takımlar oldu. Üzücü elbette, koca bir sezonun emeği yandı bitti kül oldu. Lakin arkasında büyük taraftar grupları olan bu takımlardan özellikle Sivasspor ve Eskişehir’in şahsen geri geleceğinden neredeyse eminim. Bir de belediyeleri aldınız mı arkanıza kim tutar sizi. Zira Osmanlıspor’un ve  Medipol Başakşehir’in başarıları ortada. Seneye Şampiyonlar Ligi’ne bile kalmanız içten bile değil. Geride bıraktığımız sezon Süper Lig’e gelen Osmanlıspor’un önümüzdeki sezon UEFA’da mücadele edecek olması elbette gurur verici ama arkasındaki belediye gücünü görmezden gelmek hayalcilik olur. Demem o ki, kulüp olarak ne kadar iyi yönetilirsen yönetil arkandaki itici güç olmasa, sen bu ligi beşinci sırada falan bitiremezdin; eğri otur, doğru konuş.

Bekle bizi Fransa

Süper Lig’de biten heyecan yerini milli davaya bırakıyor. Milli takımın aday kadrosunun belli olmasıyla birlikte heyecan da başlamış oldu. Milli takıma çağırılan ya da çağrılmayan isimler  tartışılmaya başlanmışken, Genel Direktörümüz Fatih Terim şimdiden hedefi açıkladı. Rotamız final, tam yol ileri... Sonucu önceden kestirelemeyen derbiler gibi, mill maçlar da öyledir elbet. Havası, suyu motivasyonu farklıdır milli davanın. Orada Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı yoktur. Mevzu bahis ay-yıldızsa gerisi teferruattır. Fransa’ya gitmemiz tek kelimeyle mucizelere kalmışken, o mucize gerçekleştiyse eğer, final neden olmasındı. Allah büyüktü. Olur muydu, olurdu. Fatih Terim bu, diyorsa yapar. Yemişim futbolu diyerek, ülkemizin içinden geçtiği bu zor günlerde bizi biraraya getirecek tek vücut yapacak tek haber, Fransa’dan gelecek haberler olacak şüphesiz. Severim, sevmem, o oynar bu oynar. Kim oynarsa oynasın her ne yaparsa yapsın, milletçe gururlanalım inşallah ay-yıldızlılarımızdan gelecek haberlerle. Bence bizim bu 24 adama ve Fatih Terim’e hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Tabi kendisinin de arkasındaki yetmiş küsur milyonun duasına. Geçmişte yaşanan Dünya üçüncülükleri, Avrupa’da yarı final heyecanları en çok bu yıl mutlu eder bu insanları. O zaman “Hep destek, tam destek” diyelim ve Albert Camus’nün sözüyle bitirelim yine bu haftaki yazımızı; '”Hayatta bildiğim ne varsa hepsini futboldan öğrendim. Çünkü top hep beklemediğim köşeden geldi.”

Önceki ve Sonraki Yazılar