Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Aktay: Arap ülkelerinin ikinci memleketi Türkiye

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Aktay: Arap ülkelerinin ikinci memleketi Türkiye

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve AK Parti Siirt Milletvekili Yasin Aktay, "Şunu çok büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki Türkiye’ye çok yoğun bir yatırım ilgisi var. Arap ülkelerinin neredeyse hepsinin ikinci memleketi Türkiye" dedi.

Aktay, beraberindeki İran, Katar, Suudi Arabistan ve Türk iş adamları heyetiyle Balıkesir’in Edremit ilçesindeki, Avrupa’nın en büyük termal tesisinde incelemelerde bulundu. Aktay, daha sonra heyete ev sahipliği yapan Türkiye Jeotermal Vakfı (JEVAK) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Doğan ile basın toplantısı düzenledi.
Aktay, toplantıda yaptığı konuşmada, "Jeotermal Vakfı’nın çok değerli Başkanı ve Hattuşa firmasının da yönetim kurulu başkanı olan değerli arkadaşım, kardeşim Mehmet Ali Doğan Bey'i çok büyük takdirle, ilgiyle ve hayranlıkla izliyorum. Yaptığı yatırımları izliyorum. Bilimsel esaslara göre çalışmayı başaran iş adamlarından. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu iş adamlarımızdandır." dedi.

'GELİN KARDEŞİZ, SİZ BURADA YATIRIM YAPIN DEMEK KOLAY'

Üstlendiği görev gereği Arap dünyası ve Körfez sermayesi ile çok yakından ilişkili olduğunu belirten Aktay, şunları söyledi: "Şunu çok büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki Türkiye’ye çok yoğun bir yatırım ilgisi var. Bu ilgiyi bir şekilde onların da karlı olabileceği, onların da kazanabilecekleri birtakım alanlara yöneltmek gibi bir sorumluluk üstlenmek gerekiyor. Çünkü insanları gelip yatırım yapmaya teşvik etmek gayet kolay. Çağırmak kolay ama çağırırken onları gerçekten de ikna edecek şekilde, onların da ikna olabilecekleri şekilde birtakım alanlar göstermek şart. Yoksa sadece idealist bir şekilde 'gelin kardeşiz, siz burada yatırım yapın' demek kolay. Hangi alanlara yatırım yapacaklarını araştırıp önlerine koymak bizim işimiz. Bunu yapmamız gerekiyor. Mehmet Ali Bey'in bir jeotermal turizm ufku var. Termal turizm, dünyada ekonomik krizlerden etkilenmeyen çok nadir sektörlerden bir tanesi. Bizim genel turizmimiz çok etkilense bile, uluslararası en ufak bir soğuk algınlığından, jeotermal turizmimiz çok etkilenmiyor. En sağlam sektörlerimizden birisi o yüzden termal turizmi."

'ARAP KÖRFEZİ'NDEN EDREMİT KÖRFEZİ'NE…'

Arap Körfezi ülkelerinden birçok iş adamıyla geldiklerini belirten Aktay, şöyle konuştu: "Arap Körfezi’nden, Edremit Körfezi’ne yapılabilecek yatırımları, sadece jeotermal değil, jeotermal bu yatırımların sadece bir kolu. Görüyoruz ki 10 yıl öncesine kadar Edremit, Körfez ekonomisine çok ciddi bir payı olmayan bu turizm, bugün hemen hemen burasının ekonomisinin neredeyse bel kemiği haline gelmiş durumda. Jeotermal turizmi sayesinde Edremit’in nüfusuna nüfuslar eklenmiş durumda. Dünyada organik zeytin skalasında herhalde Edremit en ön sıralarda. Bunu da dünyaya iyi anlatmak lazım. Bilhassa Körfez'in ilgi alanına giren bir konu. Şahsen bana yapılmış bu tür ciddi başvurular var. Türkiye’de zeytin alanına yatırım yapmak isteyen ciddi iş adamları var. Biz inşallah bu konuda üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışmaktayız."

'ARAPLAR KARADENİZ'İN HEMEN HEMEN BÜTÜN SAHİLİ İLE İLGİLENİYORLAR'

Aktay, gazetecilerin, “Arap ülkelerinin jeotermale bakışı nedir? Ülkemize yatırımları düşünüyor mu? Ülkemize Arap turist girişi ne aşamadadır? Önümüzdeki turizm sezonu için değerlendirir misiniz?” sorusu üzerine, şunları söyledi: "Arap ülkelerinin neredeyse hepsinin ikinci memleketi Türkiye. Bilhassa Trabzon ve Karadeniz’in hemen hemen bütün sahili ile ilgileniyorlar ama şu an Trabzon ile Arabistan’ın bazı illeri arasında doğrudan seferler var ve günlük seferler. O kadar yoğunluk var. Gayrimenkul, ikinci konut edinme şeklinde. Kuveyt’te katıldığım bir toplantıda olanların yüzde 80’ine yakınının Türkiye’de ikinci konutunun olduğunu öğrenmiştim. Kiminle konuşsak, Türkiye’ye gelip gideceğini söylemişti. Bunu yoğunluğu orada daha rahat görebiliyorsunuz. Körfez ülkelerinin talebine cevap vermek için tabii ülkemizin biraz daha uygun ver elverişli hale getirilmesi gerekiyor. Turizm anlayışımızın daha da insanileşmesi gerekiyor. Arap bulmuşken ona en yüksek fiyatla malımızı pazarlamak gibi bir tamahkarlık yapmamamız gerekiyor. Örneklerle çok acı tecrübelerimiz yaşanıyor. Bunlar ülkemiz için iyi olmuyor. 80’li yıllarda öyle bir furya sürmüştü. 90’lı yıllardı yeni bir dalga başladı ve giderek büyüdü. Karşılıklı anlayış ve birbirini tanımadan sonra iki taraf da birbirinin huyunu öğreniyor."