Hayvan hakları savunucularından ortak bildiri: Katliam yasası istemiyoruz!
Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısına karşı tartışmalar devam ediyor. Hayvan hakları savunucuları 1 Temmuz 2017'de Türkiye genelinde gerçekleştirdiği eş zamanlı eylemin ardından kanun tasarısına karşı bir bildiri yayımladı. Bildiri, kanun tasarısına göre işkence ve öldürme eylemlerine verilecek cezanın göz boyama olduğuna dikkat çekerken, avlanma, esaret ve tecrit konularının hayvan hakları bakımından kabul edilemez olduğunu vurguluyor.
Hazırlanan bildiride sokakta yaşayan hayvanların, yaşam haklarının hiçe sayılması, denek olarak kullanımının önünün açılmasına dair tepkiler yer alıyor. Eğlence adına hayvanlı sirkler, atlı faytonlar ve yunus parkları gibi yerlerde devam eden işkence ve tecritin önüne geçmeyecek bir kanun tasarısının hayvanları korumaktan çok uzak olduğu da yine dile getiriliyor.
İngilizce ve Portekizce olarak da düzenlenerek uluslararası desteğe de açılan bildiri, 1 Temmuz’da hayvan hakları adına düzenlenen eş zamanlı protestoların ardından paylaşıldı ve destekçilerin imzasına açık olmaya devam ediyor.
Bildirinin tam metni şu şekilde:
Katliam Yasası İstemiyoruz, Yaşam Hakkını Savunuyoruz!
2004 yılında Avrupa Uyum Yasaları çerçevesinde yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu üzerinde yapılan çalışmalar ve tartışmaların hızlandığı süreçte 1 Temmuz 2017 günü Türkiye hayvan hakkı savunucuları eş zamanlı bir eylem gerçekleştirdi.
Bu eylem ve bildirimin amacı, mevcut yasadaki eksiklerin giderilmesi için çıkılan yolda, madde manevraları ile koruma kapsamının daraltılması ve ihlallerin zımni olarak artmasına sebep olacak hükümlerin yer aldığı tasarıların geri çekilmesiydi.
Nedir bunlar kısaca açıklamak gerekirse;
Yasa kapsamında korunması gerektiği halde deneylerde, avlanarak, gıda yapılmak için öldürülen hayvanlar “koruma” yasasında sadece refah kapsamında yer alıyor.
Refah, son derece tehlikeli bir kelime. Çünkü insan hizmetine sunulacak hayvanların mental kalitesini ifade eden kavrama “refah” diyoruz.
Mevcut kanuna göre kısırlaştırma ve aşılama için yerel yönetimce alınan hayvanlar, bu işlemleri takiben alındıkları yaşam alanına bırakılır. Tasarıda sözde bu maddeye dokunulmamış; ancak ibadethane, eğitim kurumu, sağlık kurumu, okul, park yakınında olmamak koşuluyla alındıkları yaşam alanlarına bırakılırlar, diyor. Bu, hayvanlar toplanacak ve bu kurumların olmadığı tek yer olan dağ başlarına bırakılacak demektir.
Nüfusu 100.000 üzerinde olan yerlerde kısırlaştırma merkezi ve bakımevi yapılacağı hükmü ise tersten okunduğunda nüfusu 90.000 bile olsa, orada hayvanlar için bir çalışma yapılmayacağını ilandır. Yaşadıklarımız gösteriyor ki binlerce hayvan ölecek.
Bir cinse mensup köpeklerin mesnetsizce “tehlikeli ve yasak ırk” olarak etiketlenmesi ve hayvanı mağdur etmeye giden uygulama konusunda da olumlu bir gelişme yok.
Keza kedi ve köpek çiplenmesi planını da totalde “hayvanlara yaklaşım ve koruma kuralları” konusunda kötü olan resmi bakış açısı yönünden uygulanabilir bulmuyoruz.
Petshoplarda hayvan satışı yasaklanıyor başlığıyla sunulan kanun tasarısındaki bu madde de yanıltıcıdır. Çünkü katalog üzerinden satış sürecek. Hiçbir zaman durdurulmayan merdiven altı üretim devam edecek. Üstelik satılan diğer hayvanlar; kuş, balık, tavşan vb. konusunda hiçbir düzenleme yok. Canlı satışı hayvan yaşam hakkı ilkelerine kesinlikle aykırıdır.
Belediyelerin hayvan konusuna yaklaşımının yıllardır “gizlice topla, öldür, zehirle, zehirlet ve yok et” olduğunu bilmeyen yoktur. Tasarılarda yerel yönetimlerin ihlalleri konusunda doğrudan bir düzenleme mevcut değil.
Hayvan terkine ceza geliyor denmesi de ilginç; hayvan terkine ceza zaten mevcut kanunda var.
Yasada bazı noktaların atiye bırakılarak “yönetmelikle düzenleneceği” konusu da endişe vericidir. Çünkü yönetmelikler, uygulama esaslarını düzenlemekte ve genellikle ihlaller de yönetmeliklerden kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak geçtiğimiz dönem kadük kalan yasanın, yeni bir metin olarak karşımıza gelen şekli de diğerlerinden farklı değildir. Tüm hayvanları koruma kapsamına almayan bir koruma kanunu olamaz. Bir koruma kanununda “ineğin kuzunun nasıl kesilip parçalanacağı ve kokuşmadan yemeğe dönüştürüleceği” konusu geçemez; bir tavşanın ya da farenin saatlerce metal bir masa üzerinde ölüme giden süreçte ne gerekçeyle olursa olsun deneye tabi tutulmasını oradaki insanın vicdanına terk eden bir koruma yasası olamaz. Bir geyiğin, tilkinin hangi uygun zamanda ve nasıl öldürüleceğini düzenleyen Av Kanunu’nu karşısında sus pus etkisiz bir hayvan koruma kanunu olamaz.
Özetle gerçek bir koruma kanunundan söz edebilmek için net bir şekilde taleplerimizi belirttiğimiz bu süreçte yetkililerin de aynı netlikte ve doğrultuda hareket etmelerini sağlamaya çalışacağız. Bu da kamuoyunun yüksek desteğine bağlıdır.
Bildiri Destekçileri:
Ali Uçarman – İstanbul -Tıp Hekimi
Animal Liberation Press Office – İstanbul – Aktivist Grup
Ayşe Mergenci – İstanbul – Biyolog
Barış Gün – Mardin – Araştırmacı / Tasarımcı
Begüm Taktak – İstanbul – Mali Müşavir
Birhan Erkutlu – Antalya/Alakır Vadisi – Aktivist
Boğaziçi Üniversitesi Hayvan Hakları Topluluğu – İstanbul – Aktivist Grup
Canan Apari – İstanbul
Cansu Eylül Yapıcı
Cihan Canbolat – Kayseri – Öğrenci
Ebru Arıman – İstanbul – TVD Yönetim Kurulu Başkanı
Esin Erben – İstanbul – Araştırmacı / Aktivist
Esra Erben – İstanbul – Editör / Aktivist
Filiz Mungan – Bursa – İç Mimar
Gün Zileli – İstanbul – Yazar
Güzide Erden – İstanbul Mühendis
Hülya Yalçın – İstanbul – Avukat
İlkay Akkaya – İstanbul – Sanatçı
İmren Usta – Artvin – Öğrenci
Kerem Başkaya – İstanbul – Öğrenci
Mehtap Tüysüz – İstanbul – İşletmeci
Pınar Dağ – İstanbul – Veri Gazetecisi
Sarah Pavia – Malta – Aktivist
Seda Arığ – İstanbul – Yönetici Asistanı
Selin Kale – Bursa – İnşaat Mühendisi
Selver Sezen Kutup – İstanbul – Öğrenci
Serhat Yurtgüzel – İstanbul – Çiftçi
Sevim Gözay – İstanbul Gazeteci
Sivil Toplumcu – İstanbul – Sivil Toplumcu
Tolga Öztorun – İstanbul – Aktivist / Gazeteci
Tuğba Pınar Günal – Antalya/Alakır Vadisi – Aktivist
Ünsal Arık – Berlin – Sporcu
Yasemin Avdan – İstanbul – Aktivist
Zeynep Gizem Haspolat – İstanbul – Araştırma Görevlisi
Zilan Duru – İstanbul – Oyuncu
Zülal Kalkandelen – İstanbul – Gazeteci / Yazar