Vallahi helal olsun!

Sokakta, dost sohbetlerinde, aldığım maillerde son zamanlarda en çok bu soruya maruz kalıyorum. ‘Ne olacak bu eğitimin hali?’

Mevcut eğitim sisteminden dert yanmayanımız yoktur herhalde… Önümüzdeki eğitim öğretim yılında henüz netlik kazanmayan ve çözülmeyi bekleyen birçok konu var.

Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı ile yargı arasında gidip gelen eğitim kararları hepten belirsizliğe neden oluyor. Şunu da belirtmek de fayda var. Demokratik ülkelerde yargıya gitmek bir hak arama özgürlüğü ise mahkemenin vereceği kararın gereğini de yerine getirmek anayasal bir zorunluluktur.

Bu konuya nereden geldim derseniz, malumunuz Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) dershanelerle ilgili vermiş olduğu karar ve gerekçesi…

AYM’nin dershanelerle ilgili vermiş olduğu kararın gerekçesini Resmi Gazetede okudum.

Açıkçası gerekçeli kararın pek de eleştirilecek ve yadırganacak bir yanını göremedim. Bu konuda hala neyin tartışması yapılıyor anlamış da değilim.

Gerekçeli kararda açık ve net bir şekilde dershane yasasının neden iptal edildiği açıklanmış.

Dershaneler, okul müfredatı konularına ilişkin bilgi edinmeye yönelik bir ihtiyacı karşılamaktadır. Bu ihtiyaç da Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamındadır.

Eğitim ve öğrenim hakkı ihlal edilmiştir.

Dershanelerin kapatılmasına teşebbüs, demokratik toplum düzeninde özgürlüğüne gerekli olmayan ölçüsüz bir sınırlama niteliğindedir.

***

Şimdi söyler misiniz, AYM’nin belirttiği gerekçelerin hangisi doğru değil? Dershanelerin eğitim sistemi içindeki zararını, ziyanını, artısını, katkısını tartışmak istemiyorum.

Dershaneciliği körüne körüne savunmak da amacım değil. Eğer gerçekten demokrasiye inanıyorsak ve demokratik bir ülke olduğumuzu söylüyorsak, her şey bir tarafa bir ihtiyaç varsa ve yasalara uygun şartlarda yerine getiriliyorsa herkesin “özel  teşebbüs kurma” hakkı var mıdır, yok mudur?

Ha şunu da unutmadan söyleyeyim: Eğer Meclis, özel ve devlet okullarında bir adaletsizlik ya da fırsat eşitsizliği görüyorsa, Anayasanın 42. Maddesine göre devletin hem kamu hem özel alanda eğitim faaliyetlerini kanunla düzenleme görev ve yetkisi vardır.

Ama siz kalkıp da ihtiyaç varken bu ihtiyacı gideren kurumları tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme yaparsanız bu da olmaz.

***

Anladığım kadarıyla Bakanlık, ‘dershane’ isimlendirmesine huylanıyormuş (!), bunun yerine ‘etüt merkezi’ ya da ‘takviye kursları’ ismi bulunmuş…

Burada amaç, ruhsat almayı zorlaştırmaktan başka bir şey değil… (Ayrıca duyduğum kadarıyla temel liselerde muhtemelen aynı binada dershane olarak da hizmet verebilecekmiş)

Peki, iyi güzel de ticaret odasından alınan ruhsatlarla ‘eğitim koçluğu’, ‘ eğitim danışmanlığı’ adı altında ‘dershanecilik’ faaliyeti yürütenler ne olacak?

Ya ‘merdiven altı’ olarak tabir edilen, sitelerde, apartman dairelerinde hiçbir denetime ve vergiye tabi olmadan kaçak ders faaliyeti yürütenler ne olacak?

Kaş yaparken göz çıkarmak bu olsa gerek!

Dershaneleri kapatalım derken daha büyük bir dershane sektörü böylece yaratılmış oldu. Üstelik kanunsuz, üstelik vergisiz, üstelik daha da pahalıya…

Daha ne diyeyim, vallahi helal olsun size…

Önceki ve Sonraki Yazılar