Süleyman Karan

Süleyman Karan

Yalnız bırakın saçma gündemleriyle...

Her hafta yeni bir icat çıkarmakta üstlerine yok. Zaten ortaya sürdükleri bir fikir de yok. Birkaç deli bir kuyuya taş atıyor, bütün millet taşı çıkarmaya çalışıyor. Söz gelimi başkanlık sistemi... Akademik kadroda yer almaları bile utanç verici bir durum olan sözde profesörler, doçentler (özellikle bunlardan pek çok var, bir bölümü de TRT’de kimsenin izlemediği saçma sapan programlardan çöpleniyor) TV kanallarında, anayasa hukukunu, siyaset bilimini, sosyolojiyi ve aklınıza daha ne gelirse, kahvede pişpirik arası muhabbet seviyesinde, hesapta tartışıyor. Bu programların moderatörü olanlar da, eğer yandaş medyadan değil de, köleleştirilmiş ana akım medyadan ise, sanki karşısında beyni olan biri konuşuyormuş gibi, tefekkür içinde dinliyor! Hani o kanal yerine geçip müptezel kanallardan birinde, Acun Ilıcalı ve onun suyunun suyu yapımcıların saçma reality show’larını izleseniz, daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Üstelik en azından bu programların katılımcıları arasında, belki nöron eksiği olan gençler var ama en azından tipleri düzgün... Zira bu hormonlu sözde akademisyen ve ancak sirkte kanaat önderi olabilecek güruh, hem sevimsiz hem de sınırsız tipsiz!

Ne bir fikri var, ne de zikri


Ben acırım acırım da, hâlâ bu programlara katılıp, bu soytarılığın bir parçası olan birikimli ve gerçekten aydın olan bilim insanlarına acırım. Mesela Ersin Kalaycıoğlu’nun nasıl olup da bu tiplere bir şeyler anlatabileceğine inandığına şaşarım. Niye giderler, niye bunlara laf anlatmaya çalışırlar anlamıyorum? Diyeceksiniz ki, “Be adam, onlara değil, millete anlatmak için çıkıyorlar”... Bu da yanlış, bu ancak normal ülkelerde olabilir. Burası yüzde 100 kutuplaşma sınırına gelmiş, birbirinin boğazını sıkmamak için uzatmaları oynayan bir ülke haline getirilmiş durumda değil mi zaten! Yani artık kolay kolay kimse kimseyi ikna edemez. AKP, bu ülkeyi en az üçe bölmüş durumda, her yeni gündemiyle bu bölünme daha da sert ve net hal alıyor. Ve bu böyle artarak sürecek. Yani varsa bir bölücü, işte size bölücü...

Dinlemek bile zuldür ya...


Böyle bir ülke yönetilemez, böyle bir ülkede bir anayasa tartışması yapılamaz, böyle bir ülkede milli birlik ve beraberlikten her kim söz ederse etsin, boşa konuşur. Toprağa zehirli gübre ekip de bir ürün almayı bekleyen fena yanılır. ‘Milli irade’ zırvasıyla totaliter bir iktidar kurmaya kalkan her siyasi heyet, önünde sonunda ve fena halde çakılır. Bu da böyle olacak ama o güne kadar bu güzel ülke çok şey kaybedecek ve bu bölünmeyi bertaraf etmek yıllar alacak.

Gelelim böyle bir yönetilemez ülkede, böylesi demokrasi düşmanı bir siyasi heyete ve onun destekçilerine karşı nasıl bir tavır alınması gerektiğine... Hemen söyleyelim, bu totaliter zihniyete tavır alınmaz, çünkü yok hükmündedir. Zira bir ülkeyi sadece dinsel ve etnik temelde bölmeyi hedeflemek gibi bir günahla sınırlı değildir kötücüllüğü, koskoca bir ülkeyi ‘millet’ ve ‘halk’ diye bölmek gibi bir günahı işlemiştir. O yüzden ağızlarında sakız ettikleri ‘milli irade’ halk açısından ‘sadece bir kabilenin iradesi’dir o kadar... O ‘milli irade’nin şaibeli seçimi de, bir kabile reisinin ve onun şürekasının seçimidir. Yani tanımak ve saygı duymak, hem ahlak hem de mantık dışıdır. Tanınmayan, güvenilmeyen, yerli ve bizden olmayan her şey gibi onların dayatmaya çalıştıkları anayasayı tartışmak bile anlamsızdır. O anayasa, öyle böyle referandumdan çıksa bile hükümsüzdür, zira anayasa dediğiniz (onların çakma akademisyenleri bilmez ama) ‘toplumsal uzlaşmadır’, bir kabilenin halka dayattığı ‘kötülükler manzumesi’ değil. Yani yok hükmündedir.

Gördüğünüz yerde zaplayın!

Bir konu daha, böyle bir ülkenin halklarını bir savaşa sokma macerası da başka bir saçmalıktır. Ve asla milli bir birlik falan sağlamaz, bu ülkenin bölünmüşlüğüne tüy diker. Şimdi niyetleri Suriye’ye kara harekatı ya, bir oldu bittiyle bu maceraya da girebilirler. Bu Türk halkının savaşı olamaz asla, olsa olsa o siyasi heyetin hastalıklı hayallerinin ve diplomatik rezilliklerinin belasıdır. Türkiyeliler’in savaşı değildir, hatta AKP’ye oy verenlerin savaşı bile değildir. Değil mi ki anketlerde, AKP seçmeni bile en başarısız politikanın Suriye politikası olduğunu söylüyor.

O sebeple söyleyeyim, AVM güvenlik görevlisi kadar bile diplomasi ve strateji bilgisi olmayan komedyen stratejistlere rastlarsanız kanallarda zap yapın. Ne bileyim, mesela Nur Yerlitaş, olmadı Adnan Hoca’nın kediciklerini izleyin, daha birikimliler. Yerlitaş’ı bilemem ama kedicikler aynı zamanda sevimli bile sayılır!

Siyasi heyete gelince... Onları hâlâ izleyip, sinirinizi mi zıplatıyorsunuz. Zaplayın gitsin. Gündemimiz değiller ki!.. Muhatap değil ki, aynı millet bile değil ki!..

Önceki ve Sonraki Yazılar