Zam yağmuruna hazır mıyız Türkiye?

Seçimler bitti, ülke biraz sakinleşir, kafasını dinler derken daha çetrefilli bir siyasi tablo yaşıyoruz. Memleketin her köşesinde koalisyon senaryoları, kırmızı çizgiler konuşuluyor.

Şu an yüzdesi en yüksek olasılık AKP’nin tek başına hükümet olamayacağı… Hal böyle olunca da çok sayıda iddia dolaşıyor, Fuat Avni’yi okuyorsunuzdur yandaşlara dağıtılan paralar, satın alınan yargı mensupları, imha edilen belgeler, batırılan krediler…

Bunlar şimdilik iddia ama bir de gerçekler var. Seçimden bir gün sonra emekli edilen emniyetçiler, gizli atamalar, izinsiz para ve kıymetli eşyanın sınır dışına çıkarılmasını yasallaştıran düzenlemeler, ihale kanununda yapılan değişiklikler. Hükümet, yangından mal kaçırır gibi hareket ediyor.

Söz konusu iddialardan biri de olası bir koalisyonda zaten bıçak sırtı olan ekonomiyi daha da zora sokmak. Bu olur mu şimdiden söylemek zor ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Seçimler nedeniyle bir süredir yapılmayan zamlar peşpeşe gelecek.

Zaten seçimden hemen sonra akaryakıta ciddi miktarda zam yapıldı. Elbette akaryakıt zamlarını devlet değil, özel sektör yapıyor ancak işin rengi başka. EPDK yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, bir süredir akaryakıt şirketleri üzerinde ciddi baskı uyguluyor, nedeni fiyatların yüksekliği. Biliyorsunuz Türkiye dünyada akaryakıtı en pahalı kullanan ülke.

Vergilerin yüksekliğin bu fiyatın temelini oluşturuyor ancak kamu rafineri, dağıtıcı ve bayi kar marjlarını sorumlu tutuyor. Bu nedenle de son birkaç yılda iki kez tavan fiyat uygulamasına gitti. Sürekli ‘aba altından sopa gösterilen’ akaryakıt şirketleri de zam için seçim bitmesini bekledi.

Bu saatten sonra EPDK’nın akaryakıt şirketlerine ‘fiyatları yükseltmeyin’ demesini beklemek biraz hayalcilik olur.

Sırada elektrik ve doğal gaz var
Ramazan nedeniyle gıda fiyatları da hızlı bir yükseliş içinde, her ramazan bu yaşanıyor ancak burada da başka bir sorun var. Uluslararası kurumların araştırmaları, dünyada gıda fiyatlarının son 5 yılın en düşük seviyesinde olduğunu gösteriyor ancak bu düşüş Türkiye’ye yansımıyor.

Anımsayın yanlış tarım politikaları nedeniyle patatesi 5 TL’ye alıyorduk, aynı yüksek fiyat şu an tüm sebze ve meyveler için geçerli. Dün sabah küçük bir pazar turu yaptım, en ucuz mevsim meyvesi 6,5 TL ile şeftali, 10-15 hatta 20 liraya satılan meyvelerin sayısı daha fazla.

Kötü haberi en sona sakladım, en büyük zam enerji fiyatlarına gelecek. Daha önce de bu sütunlarda sizlerle paylaşmıştım, Türkiye enerjiyi pahalı üretip ucuza satıyor.

Dünyanın en pahalı doğal gazını BOTAŞ ithal ediyor, yurt içine de siyasetin baskısı nedeniyle daha ucuza satıyor. “Bunda ne var, ucuz ısınıyoruz” diyebilirsiniz ama BOTAŞ’ın zararı artık katlanabilir seviyeyi geçti, o zarar da yine bizim vergilerimizle kapatılıyor.

Aynı durum elektrik üretimi için de geçerli, çünkü Türkiye’de elektriğin neredeyse yarısı doğal gazla çalışan santrallarda üretiliyor. Doğal gazı pahalı alıp elektriği ucuza satma baskısı yaşayan üreticiler, artık bu maliyetleri karşılayamaz durumda.

Bu santralların çoğunun da dolar üzerinden kısa süre önce özelleştirildiğini, satın alan şirketlerin yurtdışından borçlandığını da düşünürsek tablo daha da netleşiyor.

AKP hükümeti, özellikle Erdoğan’ın başbakanlık yaptığı dönemde, enerji fiyatlarını düşük tutmaya, zam yapmamaya çalıştı ancak bu kamu maliyesine daha çok zarar verdi.

Alternatif enerji kaynaklarına özellikle de yenilenebilir enerjiye gereken önemin verilmemesi, dışa bağımlı politikalar izlenmesi sektörü bugün yüksek maliyet-düşük gelir sarmalına gömdü. Bu yük, artık kaldırılamaz boyuta ulaştı, bundan sonra kim iktidar olursa olsun en azından kısa vadede sorun yaşamamak için zam yapmak zorunda.

Enerji fiyatlarının reel olarak düşmesi için de uzun vadeli yatırımlar gerekiyor, kısa sürede çözülebilecek bir durum değil maalesef.

Kısaca ‘benden sonrası tufan’ mantığıyla yönetilen ekonomi artık teklemeye başladı. İktidar olacak parti ya da partileri zor günler bekliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar