Aşk Gemisi 'Aş Gemisi' olunca!..

Efendim; 80’li yılların başında erişkin olanlar hatırlarlar. O zamanlar TRT ekranlarında siyah beyaz bir dizi vardı. Orijinal adı “The Love Boat” olan dizi aslına sadık kalınarak “Aşk Gemisi” diye oynardı. (Geminin adı ise “Pacific Princess” idi.) Yanlış hatırlamıyorsam çarşamba günleri ekrana gelir ve milleti evlerine mıhlardı. Hayatlarında ancak “Şehir Hatları” vapurlarını görmüş adamların ağzı bir karış açık kalır ve o tarz bir tatil yapma hayallerine dalarlardı. Dizinin jenerik müziği de en az kendi kadar ünlüydü.

Genellikle içine aynı anda birkaç hikâye serpiştirilmiş olurdu. Bunlar daha ziyade romantik aşklar, balayları, problemli ilişkiler, kalbi kırık yalnızlar, vb. şeklinde geçerdi. Geminin mürettebatı da olaylara karışır, asli görevleri olmadığı halde ya çöpçatanlık ya psikologluk, vb. filân yaparlardı. Gemi kaptanı Merrill Stubing (Hafızam yanıltmıyorsa Rüştü Asyalı seslendirirdi.), gemi görevlisi Geoffer Smith, gemi doktoru Adam Breacker, gemi müdiresi Julie McCoy, kaptanın bacaksız kızı Vicky ve sevimli barmen İsacc temel tipleri oluştururlardı. Olaylar genellikle “Mutlu son” bağlanırdı!

Neyse, şimdi bu emektar gemi “Jiletlenmek üzere” İzmir’in Aliağa İlçesi'ndeki “Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri”ne getirilmiş bulunuyor. Ancak hasar nedeniyle su almaya başlayınca, TÜPRAŞ’a ait üç römorkörle İzmir Gemi Geri Dönüşüm Tesisi önünde çekilip, karaya oturtuluyor.

Zaten ne oluyorsa bundan sonra oluyor. “İş kazası” adı altında bir facia yaşanıyor. Doğan Balcı ve Davut Özdemir isimli iki işçi suyunu boşaltmak için girdikleri makine dairesinde klimadan sızan "Freon gazı”ndan zehirlenip ölüyorlar. Fakat yakınlarının anlatımına göre olay aslında bir gün önce tekrar yaşanmış. Ölen işçilerden biri ve diğer iki arkadaşı zehirlenmiş. İşçileri bir hastaneye götürmeyip yoğurt yedirip, ayran içirmişler. Tam bize özgü bir “Zihniyet” işte!

Şu hale bakın!.. İnsan ne diyeceğini şaşırıyor. Bu ne vicdansızlık, bu ne sorumsuzluktur? Öyle ki “Kapitalizm işte” deyip bir çırpıda da geçemiyorsunuz. Çünkü kapitalizmin bile daha “Rasyonel”, “Modern” ve “Uygar” biçimleri var. Bu ise kapitalizmin “Şark kurnazlığı” ve “Köylü mantığı” ile harmanlanmış, tam fırsatçı ve “Kuralsız” bir biçimi olsa gerek!

Kim bilir insan hayatlarını hiçe sayan hangi “Ucuzcu” zihniyetin, vurguncu, anlayışın bir ürünü bu? Lanet olası bir vurdumduymazlık? Hemen her yere sirayet etmiş durumda. Topuna birden lanet olsun!

Bu işlerin bir “Kural”ı, bir “Prosedür”ü, bir “Denetim”i yok mudur? Elbette vardır. Ama kâğıt üzerinde. Ancak böyle bir olay olduğunda –o da yarım yamalak- harekete geçer. Devlet “Hesapta” mevcuttur!

O yüzden Esenyurt’taki AVM inşaatındaki çadır yangınını, OSTİM’deki faciayı, Davutpaşa patlamasını, maden kazalarını, Tuzla tersanelerinde hiç bitmeyen ölümleri yaşarız. Bunların çoğu alınması zorunlu basit önlemlerle önlenebilecek iken ya “Maliyet düşürme” (Maliyetiniz batsın!), ya öngörüsüzlük ya da ihmalkârlıktan dolayı önlenemez. Bir “İstisna” olması gereken ölümler adeta “Kural” haline gelir. Her yıl yüzlerce işçi “İş Kazası”na uğrar. Aslında bunların çoğu dikkatle incelenirse birer “İş cinayeti”dir.

Öyle veya böyle “Aşk Gemisi” aşlarını kazanma derdindeki insanların hayatlarını umursamama sonucu “Ölüm” gemisi” ne dönüşmüş besbelli!..

NOT: Değerli okurlar bu konularda iscinayetleriniunutma.org sitesinden daha ayrıntılı bilgi alabilir, ayrıca “Vicdan ve adalet nöbeti”ne destek verebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar