
Deizm nedir, niçin ve nasıl doğmuştur?
Allah’a imanını korumak ama dinciliğin insan haysiyetiyle bağdaşmayan dayatmalarını yaşamak istemeyen insanlar, Yaratıcı’ya imanlarını tehlikeye atmamak için bir çıkış yolu aramışlar ve deizmi bulmuşlardır. Deizm, Allah’a imanda samimi olan ve bu samimiyeti tahrip ettiği için dincilik zihniyetine savaş açan insanların yoludur. Deizm, dinci riyakârlığa karşı bir sığınaktır. Eğer Allah’a imanda samimiyete bir anlam veriyor ve o anlamı korumak istiyorsak, gelecek zamanların da en güvenli ve mutlu inanç kurumu deizm olacaktır. Kilise ve papaz dayatmalarından bunalanlar tarafından ilk olarak 16. yüzyılda İngiltere’de kullanılan deizm tabir ve kavramı, meşhur olan tanımıyla, ‘Allah’a iman eden ama dinlere inanmayan’ bir felsefî mezheptir. ‘Cenabı Hakkın vücut ve vahdaniyetine iman itikadı’ olarak da tanımlanır. (Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü, Neden tanrıcılık maddesi) Ancak, bu tanımlar, deist felsefenin nüanslarını tam olarak ifade etmiyor. Deist felsefenin temsilcileri içinde Allah ile birlikte peygamberlere inananlar da vardır. Bu felsefenin dışlamak istediği olumsuzluk bellidir: İnsanlığın tepesine bir zorba balyo-zuyla dikilen ve hayatı cehenneme çeviren sahte din ve onun karanlık temsilcileri. Deist felsefenin bir kurtuluş yolu olarak öne çıkmasına yol açan, işte bunlardır.
DEİZM, ALLAH’A İMANI KORUMAK İÇİN ORTAYA ÇIKTI Deizm, dine karşı değil, ateizme (tanrıtanımazlığa, Allahsızlığa) karşı ortaya çıktı. Din adı altında insanlığı ateizme sürükleyen dinci zorbalığın yıkımını durdurmanın başka bir yolu yoktu. Çünkü dinci zorbalar, ortada, Allah’ın iradesinden çıktığı şekliyle bir din bırakmamış-lardı. Akla saygılı, haysiyetli ve riyadan uzak insanlar ya ateist olacaklardı yahut da deist. İnsanlığın uyanışında eşsiz rolleri olan 18. yüzyıl Fransız düşünürlerinin tamamına yakını, özellikle Voltaire (ölm. 1778) ve Rousseau (ölm. 1778) deist idiler. Rousseau, din adam-larının Tanrı’nın bizlere bağışladığı en güzel ve aslî duyguları bozduklarından şikâyetçidir. Aynı şikâyet Kur’an’ın da aslî şikâyetlerinden biridir. Meselenin Kur’an açısından ayrıntıları, ‘Deizm’ adlı eserimizde incelenecektir. Dine musallat ekibin din adına yaydığı kahır ve beladan hepimiz şikâyetçi değil miyiz? Bu adamların temsil ettikleri bir dine vicdanı ve aklı felç olmamış insanların tahammül etmesi düşünülemez. Bunların büyük kısmı, bütün insanlık tarihi boyunca ‘din adamı’ olmadı, ‘Allah’ın belası ve şeytanın uşağı’ oldu. İnsanlar, tarihe engizisyon gibi bir dehşeti bırakmış bu rezil sömürücülerle neden iman ve yaşam birliği kursun?! Böyle bir şeyi beklemeye hakkımız var mı? Gerçek şu ki, Allah’a imanı korumak adına dinci zorbalığın kahır ve hezeyanlarına katlan-mak, aklın kabul edebileceği bir tavır değildir. Çünkü insanoğlu, birileri ‘din’ demiş diye saçmalıklara inanmak zorunda değildir. İman dediğimiz o esrarlı mânâ; akıl, ikna ve sami-miyet işidir. Dinci zebaniler kimi ikna etmişler de onlar dine bağlanmaktan kaçmış.!!!
Eğer dine lakayt olan insanlar bir gün gerçekten dindar olacaklarsa, bunun yolu deizm deneyiminden geçecektir. Bu deneyimden geçmeden girişilecek bir dindarlık, kısa bir süre sonra ya dincilik oluverir veya ateizme teslimiyetle sonuçlanır. Özetleyelim: Deizm, ateizme ve en tehlikeli dinsizlik türü olan dinci dinsizliğe karşı çıkanların yoludur. Dinci dinsizliği insanlığa, deistlerden çok önce, Mâûn suresi tanıtmıştır. Onun içindir ki biz, deistlerin metafizik dayanaklarının başına Mâûn suresinin yazılması gerektiğine inanmaktayız.
Emek oluyor ki, deizmi bize ilham edip tanıtan da Kur’an’dır. Dinci zorbalığın ve akıl düşmanlığının kahrına uğramış ölümsüz Müslüman düşünürlerin birçoğunun, adı konmamış deistler olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Daha önemlisi, şunu tespit etmiş bulunuyoruz:
Allah’a imanı korumak için bu iman dışındaki her şeyi feda edebilmeyi insanlığa bir kurtuluş yolu olarak öneren ve belleten kitap Kur’an’dır. ‘Deizm’ adlı eserimizde bunun sarsıcı ayrıntılarını gözler önüne koyacağız.