
'Et Tekraru Ahsen, Velev Kâne Yüz Seksen'
Şu an, üzerinde kavga-dövüş yapılan tüm konu başlıklarını bir kenara atıyorum.
Çünkü şu anda, ülkenin birbirini yediği konuların hepsi tek bir köşeye gelip çarpıyor: Cehalete! Cahille konuşmak nafile bir iş! Çünkü; dağarcıkta bilgi yoksa, takılıp kaldığı yerden çıkamıyor. Küstahlaşabiliyor, şiddetli sözcüklere başvuruyor. Cehaletini asla kabul etmiyor, bilmediği her konunun ‘saçma’ olduğunu iddia ediyor.
Biyoloji hakkında ‘sıfır’ bilgisi olan birine, beyin dalgalarının vücudu hasta edebileceğini nasıl anlatamaz iseniz; olan biten hakkında başkalarından duyduğu cümleleri tekrar etmekten başka dağarcığı olmayana da, gerçekleri izah ettiğinizde höykürür. Somut toplumsal faciaların hepsinin altında cehalet yatar. Çünkü; erişkin bir insanın beyni çocuk kapasitesinde kalınca, tıpkı bir çocuğu yönetir gibi idare edilmesi mümkündür!
- Elleme, cıs!..
- O konuda konuşma sakın, ağzına çarparım!..
- Sen karışma sus; ben bilirim, yaparım!..
- Otur, kalk, uyu, işe git…
- Kalk, ödevini yap!..
- Seni polis amcaya veririm!..
- Harçlığın bu kadar, idare et!..
- Cezalısın!..
Zamanla; çocuk kapasitesinde kalmış, eğitilmesine izin verilmemiş, kafası korkularla doldurulmuş “insanların cehaleti, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silaha dönüşür” (*) ve koyun sürüleri yaratılarak, sütlerinden ve etlerinden bol bol yararlanılır. Ve her koyunun bir de ‘kurban bayramı’ vardır. Kurban edildikleri gün bile, hayatlarının sona erdiğinin farkına varamayacak kadar cahillerdir.
Cehalet, tahsil görmekle de bitmez. Çünkü; mezun olduktan sonra da, çığ gibi çoğalmaya devam eden bilgiden haberi yoktur. Tahsil gördüğü yılda kalan ‘cahil’ yine cahildir. Bir şey hep yerinde duruyorsa “Geriye gidiyor” demektir.
İnsana yol göstermek için yollanan kitapların hepsinin işaret ettiği ‘ilim’; öğrenmektir. Yani, cahil kalmamalarını öğütler. Zaten ilimin içine daldıkça, yaradanın ne kadar ulvi bir güç olduğunu fark etmemek mümkün değil. Temel ibadetin ‘ilim öğrenmek’ olması, insanı en büyük düşman olan şeytandan korur. Şeytan nedir? İradenin ve bilgiye ulaşarak edindiğin erdemin hiçe sayılmasını emreden cehalet! Elbette gün içinde yaradılışına, sahip olduklarına şükrünü yapacaksın ama kuru kuruya dua okumak, nelerden sorumlu olduğunu bilmeden okumak, cehaletin baki kalmasıdır. Dar dünyasındaki fikirlerini ideolojiye çevirerek kişiliğini ispatlamaya giriştiğinde tehlike başlar. Üstelik bulaşıcıdır!
“Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır” (**). İşte kıyamet burada kopar.
Hepimizin hayatının daha âdil olabilmesi adına, görevimiz; ‘neden’ ve ‘nasıl’ sorularını sormayan bu insanlara, ‘bilgi’nin ne kadar kıymetli bir hazine olduğunu, yaşadıklarını sorgulamayı göstermektir. Bazılarının sevmediği gazetecilerin bıkmadan usanmadan yapmaya çalıştıkları iş; aslında tüm toplumun gereksiz hırslara, öfkeye, ikiliklere sevk edildiği bir dönemde bilgiyi koşulsuz dağıtmaktır. Öğrenme kapılarını bedelsiz açmaktır, evrensel bilgilere sürekli ulaşmasına yardım etmektir. Halen var olan fikrinin yeterli olmadığını anlamasına yardımcı olmak, bilgi açlığı duymasını sağlamaktır.
Cahil; ne kadar yetersiz, niteliksiz olduğunun farkına varmaktan acizdir. Toplumu nasıl bir uçuruma sürüklediğinin farkına varmasını sağlamak, okumasıyla başlayacaktır. Vicdanı okumakla harekete geçer, adaleti bilgiye ulaştıkça idrak eder. Birbirimizi sahiplenmenin önemlini anlar.
‘Dunning-Kruger Sendromu’nu yazan iki ünlü psikiyatrisin sonuç bildirgesini ekleyerek sonlayayım:
“İşinde çok iyi olduğuna inanan ‘yetersiz’ kişi; kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan, aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Kifayetsiz muhterisler her zaman daha hızlı yükselirler”.
Yükselirken yok ettikleri değerleri, yıllar sonra gelen nesiller öder.
(*) Karl Marx
(**) Hz. Mevlana Celaleddin Rûmi