
Gazozuna ilaç atılma tehlikesi
Bizim nesil bundan ölesiye korkarak büyüdü. Akıl veren diziler yok, her mahallede danışabileceğiniz bir Fahriye abla yok, evlilik programları ve erkeklerden gelmesi muhtemel tehlikeler (!) hakkında bizzat izleyip tedbir öğrenecek bir kaynak yok… Tek gördüğümüz, filmlerde bir genç kızın hayatının sona ermesi olarak beynimize kaydedilen, “gazozuna ilaç atar, uyuturlar” tehlikesi.
Uyutunca ne yaparlar? Tecavüz ederler, sen baygınken resimlerini çeker sonra şantaj yaparlar. Sen de mecburen pavyonlarda çalışmaktan başka çaresi kalmayan bir insan yığınına dönersin. Budur!
Bu nasıl bir fobiyse artık, -etrafımdaki birkaç arkadaşımla konuştuktan sonra genelleyebiliyorum- hepimiz meğer susuzluktan ölene kadar ağzımıza bardağı sürmeden oturup toplantılardan çıkmışız! Bir arkadaşım o kadar korkmuş ki ortaokulu ve liseyi yıllarca aynı sınıfta okuduğu arkadaşlarıyla gittiği sene sonu balosunda bile tuvalete gidip musluktan su içmiş, gece boyunca bardağını ağzına dokundurmamış.
Başka bir arkadaşıma genç kız olduğunda annesi, kapağı açılmış gazoz içmeyeceğine dair yemin ettirmiş Kuran-ı Kerim’e el bastırmış.
Benimse yaş günü kutlamalarında evin annesinin getirdiği ev yapımı limonatanın bulanıklığına bakıp, içmemişliğim vardır.
Eski Türk filmlerinden ruhumuza kazınan bu facia nasıl bir fobiye dönüşmüşse artık, yetişkin olanlar gazoza karşı bir antipati geliştirmekle kalmayıp; bunu psikolojik olarak şuur altına “her erkek potansiyel tecavüzcüdür” kalıbıyla bir güzel yerleştirmişler.
Gerçekten öyle midir? Sanırım öyle!
( Şimdi ülke nüfusunun yarısı “hadi be oradan” diyecek ama ben atmıyorum. )
Bilimsel veriler, erkeklerin her 52 saniyede bir, sekse ait bir şey düşündüklerini söylüyor.
Nasıl kurulu bir “alarm düzeneği” bu anlamış değilim ama bir şekilde gazozla geliştirilmiş “fobi”lerin pek de yersiz olmadığını anlatıyor.
Nereden girdik bu gazoz konusuna derseniz, özel hayatı kurcalamak hiç âdetim değildir ama “Benzemez Kimse Sana” ekibiyle stüdyo çekimlerinde günde 17 saat beraberiz. Sabah dokuzdan ertesi sabahın ikisine kadar… Ekipten herkes Nuri Alço’ya bir kez olsun gazoz esprisini yaptı herhalde… Efendi, ağırbaşlı ve gayet olgun bir şekilde gülümseyip, üç beş kelâmla karşılık veriyor ama Nuri Bey’e gözü değen herkesin yüzüne hin bir sırıtış yapışıveriyor.
Geçenlerde tesadüfen jüri kurcalayınca öğrendik: Nuri Bey evli değilmiş! Nasıl evlensin? Türkiye’deki tüm dişilerin kâbusu ilaçlı gazozun ismi, bir tişört sloganı gibi üstüne yapışıvermiş adamcağızın!
Avrupa’dan bir hanımla evlenebilirdi diyenlere cevap: Avrupa’da bile duvarlarda adı en sık yazılan kişi Nuri Alço! Neyse o edebini bozmuyor, bu yalnızlığına kulp bulmaya da çalışmıyor, ünlü aktör Bruce Willis gibi saçma vecizeler de döktürmüyor:
“Biz kadınlar gibi çocuk doğuramıyoruz ama kendi konservelerimizi kendimiz açıyoruz”
Git o zaman, 52 saniyede bir konserveni ne güzel kendi kendine açtığınla övün kardeş.