
Haydar!
Polis argosunda “Haydar”, sopa veya cop anlamına gelir..
Cop, vurdun mu adamda iz bırakır..
Onun için bir zamanların ünlü komiseri “Hortum Süleyman”, “Haydar”la değil, hortumla döverdi ki, iz bırakmasın!
Bu ansiklopedik bilgiyi verdikten sonra, esas mevzua gelelim..
BOP’un esas başkanı Hüseyin Obama’nın, Başbakanımız ve BOP Eşbaşkanımız Erdoğan ile konuşurken elinde bulunan beyzbol sopası da, bir nevi “Haydar”dır!
Her ne kadar Beyaz Saray’dan Hüseyin Obama’nın elindeki “Haydar” ile ilgili olarak “Obama’nın, Erdoğan ile devam eden yakın ilişkisini vurgulamak, Suriye’de kötüye giden durum hakkında önemli gelişmelere dikkat çekmek için bu fotoğrafı yayınladık” şeklinde iz bırakmayan “Hortum Sülaymanvari” bir açıklama yapıldıysa da, durum pek öyle görünmüyor!
Zira Hüseyin Obama’nın elindeki esas “Haydar”ı, ABD Dışişleri Sözcüsü Patrick Ventrell gösterdi:
“Türkiye’nin kendi ulusal çıkarlarını anlıyoruz ama fazla askerileşmesinin ilerlenecek yol olduğunu düşünmüyoruz!”
Acaba “Kuzey Suriye’ye dokunmayın, yoksa Haydar burada” demek mi istendi?
“Haydar” mevzuunu, soğan yahnisini çok sevdiğini tahmin ettiğimiz Özkök paşam, dünkü duruşmada anlatmış oldu..
Yahni seven paşam, “ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Irak’ın işgali için tezkere çıkması konusunda, askerlerin iktidara baskı yapmasını istemişti!” dedi!
İşte zurnanın zırt dediği yer de burası mı yoksa?
Acaba askerler, tezkere sözü verseydiler, muhtıra verme konusunda da özgür mü olacaklardı?
Hatta darbe bile yapabilecekler miydi?
12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi, uslu çocuk olmadıklarından mı, şimdi hapisteydiler?
Ben bilmem, beyim bilir!
Siz bana bakmayın, normal değil, kıt akıllıyımdır!
Zaten bunlar iddia değil, akla gelen saçma sapan şeyler!
Özkök paşam, bir şey daha anlattı mahkemede..
Wolfowitz’in, o zaman bir gazetede yayınlanan makalesinde “Amerika için daha fazla, Türkiye için daha az demokrasi” diye yazdığını söyledi!
Amcamın maksadı hasıl oldu!
İster askeri yönetimle, ister sivil yönetimle, Türkiye’ye daha az demokrasi!
Yazı bu kadar..
Siz oturup bu yazı üzerine yorum yapın, ben de rahmetli Nesimi’nin “Haydar Haydar” ını dinleyeyim..
Ardından da “Nâda Aliyyen” diye duaya başlayayım!