İDLİB, SARIKAMIŞ OLMASIN

İdlib, Sarıkamış olmasın

Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’na girdiğinde Enver Paşa en kuvvetli isimdi. Padişah adına başkomutanlık yapmaktaydı. Saray’dan kız almıştı. Evlendiği, Naciye Sultan, Sultan Abdülmecid’in torunlarından biriydi. Hemen öncesinde, Edirne’yi Bulgar işgalinden kurtaran kahraman olarak ünlenmişti.

Savaş başlayınca Rusları da yenip büyük bir zafer kazanmak için Doğu Cephesi’ne sefere çıktı. Yanında, danışman olarak Alman subay Otto von Feldmann da bulunuyordu.

Aslında bu seferi el altından planlayan Almanya idi. Almanların amacı, Osmanlı kuvvetleri ile Rus ordusunu yenerek Bakü petrollerine ulaşmak ve enerji ihtiyacını karşılamaktı.

Enver Paşa, 22 Aralık’ta silahı yetersiz, donanımı eksik, erzak ihtiyacı karşılanamayan ordusu ile Ruslara saldırdı.

Ve bildiğimiz Sarıkamış faciası meydana geldi.

Yenilgiden sonra Enver Paşa İstanbul’a döndü. Uzun bir süre Sarıkamış hakkında herhangi bir haber, bildiri, veya yayın yapılmasını engelleyerek sansür uyguladı. Halk, burada olanları yıllar sonra öğrenebildi.

KUŞATMA ALTINDA

27 Şubat’ta Suriye Ordusu’nun İdlib’deki askerimizi vurmasından sonra da bir sağırlaştırma operasyonu yaşadık. Sosyal medya kullanılamaz hale getirildi. Televizyonlarda bizim uçakların Suriye ordusunu vurduğunu gösteren videolar yayımlanarak içeriye moral veriliyordu. Halbuki, bırakın uçağı, Milli Savunma Bakanı’mızın itiraf ettiği üzere; şehitlerimizi almaya yük helikopteri bile yollayamıyorduk. Çünkü Ruslar uçan ne varsa vuracaktı…

Televizyonlara göre, 33 şehidimize karşı 1709 Suriye askerini öldürmüştük… Kamuoyunu yatıştırmak için atılan 1709 Suriye askeri sayısı, ertesi gün 300’e sonra da 200 indirildi.

Yandaş TV’lerde şehit haberleri kahkaha atılarak veriliyordu. TRT’de konuşturulan bir şaşkın, 33 şehit için, “Ne şehidi, onlar mekan değiştirdiler!” diye hafife alıyordu.

Ama bizden son bir ayda 53 vatan evladı gitmişti. Hem de Erdoğan, Suriye’yi tehdit ettikten sonra… Vuran, Rusya destekli Suriye idi…

Bu facia bana Sarıkamış’ı ve Enver Paşa’yı hatırlattı. İhtiraslı, gücünü gereğinden fazla abartan ve kendisinde olağanüstü yetenekler var sanan Enver Paşa, bu maceracılığının cezasını binlerce vatan evladı çekmişti.

TEHDİTE CEVAP ACI OLDU

AKP Lideri Erdoğan, 9 yıldır yaptığı gibi Suriye rejimini tehdide devam etti. İdlib’e toplanan teröristleri masum halk gibi göstererek korumaya çalıştı. Bu teröristlere Suriye devletinin operasyon yapmasını ise savaş sebebi ilan etti. İdlib’deki teröristlerin üstüne yürüyen Suriye ordusunu, “Ay sonuna kadar çekilmezseniz vururuz!” diye tehdit etti.

Rusya baktı ki Türk hükümeti, Astana’de söz verdiği üzere İdlib’deki teröristleri silahsızlandırmak niyetinde değil, o zaman Suriye hükümetini el altından teşvik etti.

Erdoğan’ın tehdidini, “Kuzey’den gelen gürültü!” diye hafife alan Beşşar Esat’ın ordusu, Türk gözlem noktalarını bile vurmaya başladı. 8 şehit, 5 şehit, 2 şehit, 1 şehit derken… Sonunda 33 şehit verdik.

Bir gece ansızın geliveren bu kez Beşşar Esat oldu.

9 yıldır Suriye’deki meşru hükümeti devirmek için mücadele eden AKP Lideri Tayyip Erdoğan, sanki hiçbir şey olmamış gibi üst perdeden nutuk atmaya cumartesi günü de devam etti. Birlik olunması gereken günlerde CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yine saldırarak şehit falan düşünmediğini de göstermiş oldu. Bu zihniyet, inşallah ordumuz için İdlib’i Sarıkamış’a çevirmez.

İSRAİL İLE TÜRKİYE AYNI CEPHEDE

Şu an Suriye yönetimine iki ülke adı konulmamış bir savaş açmış durumda. Bunlardan birisi AKP’nin yönettiği Türkiye… Suriye topraklarına ordu sokup İdlib’deki “Alevilerin kanını içeceğiz!” diye gösteri yapan teröristleri koruyan AKP Lideri Erdoğan…

Suriye’ye saldıran ikinci ülke ise İsrail… Hemen hemen her hafta Suriye ordusuna karşı hava saldırısı düzenliyor İsrail.

Görüyoruz ki İsrail ile Türkiye, Suriye’ye karşı adı konulmamış bir ittifak içindeler.

Sadece bu gerçek bile İdlib işinin bir ABD-İsrail projesi olduğunu göstermeye yeter.

Bu gerçeğe şunu da ekleyin: Erdoğan yönetimi Beşşar Esat’ı devirmek adına Suriye’yi karıştırınca ve oradaki Arap halka bizim sınır kapılarını açınca Suriye’nin kuzeyi boşaltılarak savunmasız bırakıldı ve PKK/YPG buraya hakim oldu.

Esat düşmanlığı üstünden kimlere hizmet ettiğimiz acaba anlaşıldı mı?

ŞEHİTLER TEPESİNDE HİÇ AKP’Lİ ÇOCUĞU YOK

Bu millet, ülkesi tehlikeye düştüğünde canını vermekten çekinmez. Gel gör ki Suriye’de kendi devletini yıkmak için silaha sarılan teröristleri korumak için Mehmetçiğin sipere sürülmesi de kabul edilemez. Bu yanlış oyunda şehit olanlar yüzünden kamuoyunda oluşan öfkeyi yatıştırmak için Erdoğan, “Şehitler Tepesi” kavramını uydurdu.

Güya Şehitler Tepesi boş kalmazmış…

Kalmasın kalmasın da biz orada hiç AKP kurmaylarından birisinin çocuğunu görmedik. Şehitler tepesine gömülenlerin hep yoksul şehirli ve köylü çocuklarının olması tesadüf mü sanıyorsunuz siz?

Biraz da bu ülkenin nimetlerini tıka basa yiyenlerin çocuklarını görelim o tepede…

OKÇULAR İDLİB’E!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Bey’in kurucusu olduğu bir Okçular Vakfı var.

Dindar ve kindar nesil yetiştirmek için devreye sokulan örgütlerden birisi… İçyüzünü, TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE adlı kitabımızda ortaya koyduk.

Fakir fukara çocukları İdlib’de can verirken bunlar İstanbul ormanlarındaki lüks piknik alanlarında havaya ok atıyorlar.

Hey okçular!

İşte Zalim Esed orada! Haydi, oklarınızı onun uçaklarına atın. Oku atarken bir de “İsm-i Âzam” duası okursanız zalim Esed’in uçaklarını vurur indirirsiniz.

Şehit olursanız ne gam? Şehitler Tepesi sizi bekliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar