IMF’NİN DOLAYLI KISKACI VE MICHAEL RUBİN’İN ŞANTAJI

Erdoğan iktidarının, ekonomi kurmaylarına ve yandaş yazar-yorumcu takımına, “evet veya hayır” gibi tek kelime ile yanıtlamalarını beklediğimiz bir sorumuz olacaktı:

Yıllar boyunca sizin toplumdan sakladığınız (veya henüz farkına bile varamadığınız) bir gerçek vardı; IMF’nin kredi dağıtan bir banka falan sanılması, tam bir yanılgıydı. IMF; Siyonist özel bankaların Türkiye gibi ülkelere açtığı kredileri, vaktinde ve faiziyle birlikte ödememesi halinde, askeri tedbirler dahil her yola başvurarak, bu borçları faizleriyle birlikte tahsil etmeyi, ABD devleti adına tekeffül ve garanti eden ve garantörlüğü karşılığında ayrıca borç alan ülkelerden komisyon bedeli alıveren bir aracı (uluslararası faktoring) kurumu olmaktadır. Şimdi iktidara ve kurmaylarına soruyoruz: 18 yıldır özel şirketlerin faizli borçlarına da sağladığınız “devlet kefaleti” dahil, 900 milyar dolara çıkarttığınız bu borçları, ABD ve Avrupa’daki Özel Bankalardan alırken, IMF (veya yan birimleri) size aracılık yaptı mı ve yüz milyonlarca dolarlık komisyon aldı mı, almadı mı? Veya şöyle soralım: Sn. Erdoğan 18 yıldır tüm ekonomik icraatlarını ve faizli dış borç alımlarını hâlâ IMF ve benzeri Küresel Sermaye Komisyoncularıyla ayarladıkları halde, ikide bir ekranlara çıkıp; “Biz IMF ile yollarımızı çoktan ayırdık!” palavralarıyla halkımızı mı avutup oyalamaktaydı? Bu sorular yanıtlanırsa biz de belgeleriyle cevabımızı ondan sonra yazacağız.

Bu arada bir sorumuz da, muhalefet partilerine ve güya iktidar karşıtı yazar-çizerlere vardı:

IMF’nin bir Banka olmayıp; ABD devleti adına, farklı ülkelere faizli borç veren Özel Siyonist Sermaye Bankalarının, bu alacaklarını tahsil garantisi sağlayan, bir Aracı-Komisyon Kurumu görevi yaptığı gerçeğini, sizler niye hiç gündeme taşımamaktaydınız? Yoksa sizler de mi aynı Siyonist sömürü çarkının gönüllü veya kiralık elemanlarıydınız?

Michael Rubin’in küstahlıkları ve güdümlü iktidarı avuçlarında tutma şantajları

Siyonist Yahudi borazanlarından, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini önceden yazanlardan, eski Pentagon yetkilisi ve Neo-Con strateji uzmanlarından Michael Rubin, Cumhurbaşkanını hedef alan küstahça bir yazı kaleme almıştı. Michael Rubin, “bu iktidarın yıkılması gerektiği” şantajını savunan yazısında dikkat çeken ifadeler kullanmıştı. Michael Rubin, washingtonexaminer.com internet sitesinde, “İktidarın Türkiye’deki geleceği hiç de parlak görünmüyor” başlıklı yazısında, Türkiye’nin özgür bir ülke sayılmadığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetiminin meşruiyetinin kalmadığını yazmıştı. Rubin, ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House'un açıkladığı 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu'nda, Türkiye’nin "kısmen özgür" kategorisinden "özgür olmayan ülkeler" arasına alınmasını hatırlatmış, ardından Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Türkiye’yi; “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” şeklindeki iddialarını gündeme taşımıştı. Eski Pentagon yetkilisi Rubin, “Diktatörler ilk bakışta iktidarlarında güvende olduklarını sanmaktadır. Fakat demokratlar her gün meşru görev sürelerine ve meşruiyete güvenle uyanırken; diktatörler her gün, bugün son günleri olabilir diye uyanmalıdır. Hiçbiri sonunun kalp kriziyle geleceği gafletine kapılmayıp, suikast veya bir darbeye uğrayacakları unutulmamalıdır!” şeklinde tehdit içeren küstahça ifadeler sıralamıştı.

Rubin yazısının devamında ise; “Bu iktidar nasıl sonlanır? Sadece dört ihtimal vardır” deyip bu ihtimalleri şöyle aktarmıştı:

1- “Ya devlet cenaze töreniyle ayrılırdı.”

2- “Ya sürgüne yollanırdı.”

3- “Ya hapse atılırdı.”

Rubin: “Eğer halkın öfkesi patlak verirse ve rejim değişikliği Türkiye’ye gelirse, Erdoğan savcılar tarafından suçları ortaya çıkarılıp yargılanabilir. Yolsuzluk dosyaları bekliyor. Devasa servetinin yasal bir dayanağı yok. Eski AKP’liler bile Erdoğan’ın yabancı bankalardaki hesaplarına tanıklık ediyor. Kısacası Erdoğan, kendini yıllarca hapishanede bulabilir.” sözleriyle, kendi aklı ve ayarınca uyarılar yapmaktaydı.

4- “Veya infaz yapılırdı.”

Rubin son olarak, Cumhurbaşkanını ölümle tehdit ederek, iktidarın Erdoğan’ın infaz edilerek son bulabileceği iddiasını ortaya atmıştı. “Erdoğan; ne hapse atılan ilk Türk devlet adamı olacak, ne de idam edilen ilk Türk lider olacak” diyen Rubin, daha da küstahlaşıp “idam edilen Adnan Menderes‘ten ibret almasını ve Menderes’in anayasaya aykırı davranmakla yargılanmasını” hatırlatmıştı.

Michael Rubin alçağı bu yorumlarıyla:

a. Ya Siyonizm’in (ABD’nin) güdümünden çıkması halinde, başına neler geleceğini hatırlatıp Sn. Erdoğan’a şantaj yapma küstahlığına kalkışmıştı. İşte bakınız, Venezuela Kamu Güvenliği Bakanlığı; “Valencia havalimanının depolarında ABD tarafından, bir askeri müdahalede ve halkın kışkırtılmasında kullanılmak üzere gönderilen, yüzlerce sandık silah yakalandığını” açıklamıştı.

b. Veya daha önce yazdığımız gibi, “Milli Görüş’ün devamı” kılıflı sömürü arabalarının atlarını değiştirmek ve AKP’den koparacakları milletvekilleriyle Abdullah Gül’e kurduracakları yeni partiye altyapı hazırlamaktaydı. Bu konuda: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yeni parti kurması ve mecliste hazır grup oluşturması için, Abdullah Gül’e 20 milletvekili aktarma sözü verdiği” iddiaları da anlamlıydı.

ABD’nin Yeni Ankara Büyükelçisi, Siyonist Yahudi David Satterfield de bu kirli ve çetrefilli ahlâksızlık şebekesinin baş mimarlarından birisi sayılmaktaydı!

Ankara’daki ABD Büyükelçiliği duvarına LGBT yazılı pankartın asılmasının sebebinin “Orlando katliamının yıldönümü” olduğu açıklanmıştı. Ama bu bir kamuflajdı. Böylesi saldırılar ve katliamlar elbette insanlık dışıydı. Ama maalesef bunlar sadece bir istismar aracıydı, amaç her türlü ahlâksızlığın ve sapıklığın yaygınlaştırılmasıydı. Bu katliam, Terör Örgütü IŞİD tarafından üstlenilse de, aslında saldırıyı gerçekleştiren şahsın, dünya çapında faaliyet gösteren ABD’li bir özel güvenlik şirketinin mensubu olduğu ortaya çıkmıştı. Yani bu katliamı CIA ve MOSSAD yaptırmıştı!

110’dan fazla ülkede faaliyet gösteren 620 bin çalışanı bulunan bu güvenlik şirketinin sözcülüğünü ise bir süre önce ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi olarak atanan David Satterfield, Dışişlerindeki görevi ile birlikte yürüten adamdı. Araştırmacı yazar Serdar Bozdoğan’a göre ABD istihbarat birimleri Gladyo yapılanmasını (Ahtapotun Kolları–Octopus Arms) perdelemek için gökkuşağı renklerini içeren LGBT armasını kullanmaktaydı. Ankara’daki ABD Büyükelçiliğine asılan LGBT armasındaki yeşil rengin ABD bayrağı ile yan yana gelmesi ise Octopus Arms çatısı altındaki yeşil renk ile temsil edilen gladyo departmanının harekete geçeceği anlamını taşımaktaydı. Yeşil renk ile sembolize edilen birim, Türkiye gibi İslam ülkelerinde dini cemaat ve gruplara sızmış örgüt mensuplarının eylem yapması mesajıydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar