Komşu komşunun külüne muhtaçtır

Yeni bir muhite taşındığınızda üzerinize ağır bir çekingenlik çöker. Bir yandan yeni taşındığınız ev ile tanışmaya çalışırken, diğer yanda komşuların sizi perde aralığından gözetlediği zehabına kapılırsınız.
   Görünmez gözler sizi süzüyor, ölçüp biçiyor, size bir not vermeye çalışıyor diye düşünürsünüz. Gerçekte de komşuların “aramıza nasıl bir insan katıldı?” sorusuna cevap aradıkları kuru bir zan değil, kimsenin doğrudan dile getirmediği bir gerçektir.
   Yeni muhitte gözle görülmeyen, sual edilse inkâr edilen baskıyı aşmanız için bir tek şeye ihtiyacınız vardır.
   Komşunuzun güler bir yüzle size “hoş geldiniz!” demesi! 
   Heyhat! Günümüzde bir sürü değerimizi heba ettiğimiz gibi, komşuluğu da tarumar ettik, birbirine “nasılsın?” diye soran güler yüzlerden mahrum kıldık. İnsanların asansörde bile birbirinin yüzüne bakmadığı “rezidanslarda” yaşamayı modernite sanmaya başladık!
                                                                     ***
   Ama ben ve eşim Allah’ın şanslı kullarından imişiz. Yeni taşındığımız yazlıkta Kuru Ailesi daha ilk günden itibaren bizden güler yüzlerini esirgemediler. Habip Kuru ve hanımefendisi Nur Hanım, büyük baba-büyük anne, kardeşler, gelinler hepsi bize ilk günden kucak açtılar.
   Yeni taşındığınız bir muhitte güler yüz ile sizi selamlayan insanlar kadar, sizi rahatlatacak başka bir ilaç yoktur.
   Tıpkı, 8 yıl evvel Saros’a taşındığımızda bize kucak açan Hacı Nedim Abi ve Hacı Teyze gibi bana “komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözünün ne kadar anlamlı olduğunu Kuru Ailesi bir kez daha öğretti. Sağ olsun, diğer komşular da güler yüzlerini esirgemiyorlar ama Kurular bir başka!
                                                                     ***
   Eskiden çamaşır leğenlerde elle yıkanırdı. Hatırlarım. Evlerin “çamaşır günü” olurdu. Elle yıkanan çamaşırın suyuna kül ilave edilirse çamaşır daha kolay temizlenirmiş. Evinin sobasını temizleyen kişi “yarın komşumun çamaşır günü” der, sobasını boşaltırken külünü atmaz, komşusu için saklarmış. Komşuluk o kadar kıymetli imiş ki komşunun kül ihtiyacı bile düşünülürmüş. Şimdi evden cenaze çıkıyor, komşular oralı olmuyor.
                                                                     ***
   Kuru Ailesi muhteşem bir aile. Evde 1 yaşından tutun, 80 yaşına dek insan var. Yine öldürdüğümüz “geniş aile” geleneğini onlar yaşatıyorlar. Yazın bahçelerde yaşandığı için kulağımda hep sesleri var. “Gürültü ediyor muyuz?” diye bile sordular. Tek başıma kendi evimin bahçesinde otururken torunların cıvıltılarının bana melodi gibi geldiğini dilerim kendilerine anlatabilmişimdir.
   Onlar komşuluğu sadece güler yüz olarak da algılamıyorlar. Sabah bahçe masama kahvaltı için simit bırakıyorlar. Evimde çalışan bir usta bana bir gün “ne kadar şanslısın!”,dedi. Ben bir şey almak için evden uzaklaştığımda komşu-teyze gelip beni aramış. Meğer pazara gidiyormuş, koskoca kadın bir ihtiyacım var mı diye bana soracakmış.
   Muhterem insan nerede ise benim sebzemi-meyvemi taşıyacak!
   Bahçe masamda bir gün haşlanmış mısır buluyorum, bir gün kıpkırmızı devasa domatesler.
   Dün gece sayelerinde muhteşem bir zeytinyağlı biber dolması yemeğini mideye indirdik.
                                                                     ***
   Yaşlanmak bir yönü ile eskiye özlem duymaya başlamaktır. Bu köşede ısrarla yazıyorum. İnsanın dostluğun değerini anlaması için yılların geçmesini beklemesi ne hazin! Elindeki hazinenin farkında olmamak ne acı!
   Yıllar sonra bakıyorsun, en kıymetli servetin zaten yıllardır elinden tuttuğun dostların.
   Dostluğa açılan önemli bir kapı da komşuluk. Eskiler boşa dememişler, “ev alma, komşu al!”
   “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!”
   21. yüzyılın teknolojik harikaları belki bize daha uzun, daha kaliteli yaşam sunuyor, 10.000 km. ötedeki çocuğunla yüz yüze konuşmanı sağlıyor ama 21.yüzyıl bizi alabildiğince yalnız da kılıyor.  
   Ekranlar, klavyeler ve kablolar en büyük dostlarımız haline geliyor!
   Değil komşunun aç mı tok mu olduğunu bilmek, adını bile bilmediğimiz bir dünyada yaşıyoruz.
   Ne hazin!
   Ne mutlu bize ki Kuru Ailesi ile komşu olduk!
   

Önceki ve Sonraki Yazılar