
Düşükle ilgili bildiğimiz yanlışlar
Hamileliklerin beşte biri, düşükle sonuçlanıyor. Bu durumda üzüntü yaşayan anne adayları kendilerini suçlasalar da, bu düşünce doğru değil.
Sema Tokatlı / Yurt Gazetesi
Hamileliğin yüzde 15-20 kadarı, ilk 8 haftalık dönemde düşükle sonuçlanıyor. Birçok kadın, bu üzücü deneyimi yaşıyor. Düşüğün çeşitli nedenleri olmakla birlikte, konuyla ilgili yanlış bilinen birçok faktör bulunuyor. New York’ta bulunan New Albert Einstein Tıp Fakültesi’nden Dr. Zev Williams, düşük yapan kadınların kendilerini suçladığını belirterek, suçlamamaları gerektiğini, düşüklerin yüzde 60’ının kromozom hatalarından kaynaklandığını söylüyor.
Yumurta ve sperm karşılaştığında, her biri 23’er DNA kromozomu getirerek, embriyonun genomunu oluşturuyor. Bu süreç bazen doğru işlemiyor ve anormal kromozom sayıları ortaya çıkıyor. Bu durumun en yaygın sonucu Down sendromu olsa da, eksik ve hatalı kromozom birleşmeleri nedeniyle embriyo gelişimini sürdüremiyor ve bu durum düşüğe neden oluyor. Dr. Williams, bu genetik problemin anne adayının davranışlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını belirtiyor.
Düşük vakalarının yüzde 10-15’i de kromozom sayılarının normal olmasına rağmen yaşanabiliyor. Williams, anne adaylarının bu durumda da yaşanan düşüklerde kendilerini suçlamaya devam etiklerini vurgulayarak, “Bu da yanlış bir inanç, çünkü kromozomlarla ilgili bir problem olmasa da, bu sefer rahim içindeki başka bir genetik yanlışlık, fetüsün gelişimini olumsuz etkiler” diyor.
Düşük, kısırlık nedeni değil
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Ruth Lathi’ye göre de, diğer bir yanlış inanç, birden fazla yaşanan düşüklerin kısırlık nedeni olduğu yönünde. Lathi, “35 yaşında 3 kere arka arkaya düşük yaşamış bir kadının hala yüzde 70 oranında sağlıklı bir hamilelik yaşama şansı bulunuyor” ifadesini kullanıyor. Yaygın görüş, düşük yaşayan bir kadının bir süre dinlenmesi gerektiği yönünde. Fakat araştırmalar tersini gösteriyor.
2010 yılında düşük yaşayan
ve daha sonra hamile kalan 30 bin kadın üzerinde yapılan bir araştırma, düşükten sonra 6 ay ve daha az bir sürede hamile kalan anne adaylarının, 6 aydan uzun sürede hamile kalan anne adaylarından daha az sayıda düşük yaptıklarını ortaya çıkardı. Araştırmaya göre, düşükten kısa bir süre sonra hamile kalan kadınların dış gebelik yaşama oranları da daha az oluyor.
Duygusal stres
BİR diğer inanç da, fiziksel ve duygusal stresin düşük nedeni olabileceği düşüncesi. 2015’de yapılan bir anket, Amerikalıların yüzde 64’ünün ağır bir nesneyi kaldırmanın düşüğe neden olduğunu düşündüğünü ortaya koymuş. Fakat gerçekte, ağır kaldırmak düşük yapmaya sebep olmuyor.
Aynı ankette, katılımcıların yüzde 76’sı stresli bir olayın, yüzde 74'ü de kronik stresin düşük nedeni olabileceğini söylemiş. Williams, ikisinin de doğru olmadığını savunurken, “Sık karşılaşılan iş yerindeki sıkıntılar ya da ailede yaşanan kayıplar gibi stres faktörleri, düşüğe neden olmaz” diyor.