Osmanlı’nın Çıplakları 2

Osmanlı’nın Çıplakları 2

Avni Lifij - Gençlik

1908 yılı. 20 li yaşlarda genç bir delikanlı Osman Hamdi Bey’e bir otoportre götürür. Ağzında pipo, elinde şarap kadehi olan, dalga geçer gibi bizlere bakan bu bohem tablo karşısında Osman Hamdi Bey şaşkına uğrar.

Osmanlı döneminde böylesine “deli” bir tabloyu kim yapar? En cesur ressamlarının bile natürmor resimden öteye gidemediği bir dönemde kim kafasına şapka takıp eline şarap kadehi alır? Öyle ki bu tablonun görünürlüğünün arkasında başka detaylar da vardır. Sırtına attığı yırtık çoraplar, o dönemde bir çok toplumda üretime dahil olan kadınları “orospu” olarak damgalayan gericiliğe karşı tepki olarak çizilmiştir.

Tarihte kalıcı işler yapacak genç ressam Avni Lifij, kendi yeteniğinden habersiz utana sıkıla götürdüğü bu tabloyla Osman Hamdi Bey’in okuluna girmek ister.

Osman Hamdi Bey’e göre öğrenciler 5–6 yıllık eğitim sonrası bile böyle bir portre yapamaz. Bu yüzden okula gelmemesini hatta olabildiğince uzak durmasını öğütler. Osman Hamdi Bey kafaya takmıştır. Avni Lifij’i veya o zamanki adıyla Hüseyin Avni’yi Fransa’ya yollayacaktır. Tabloyu yaptığı sene yaşının küçük olması nedeniyle Osman Hamdi Bey bir kaç yaş ekleyerek tabloyu Abdülmecid Efendi’ye sunar ve Fransa’nın kapıları bu dahi ressama açılır.


Eşi Harika Lifij

Meşruiyetin ilanının da vermiş olduğu bu Avrupa rüzgarından yararlanan genç ressam Profesör Cormon’un ilk öğrencisi olur. Sonraları bu genç ressamın tablolarından ve kişiliğinden çok etkilenen Cormon şu sözü söyleyecektir:

“Tarih benim için bir kıymet verecekse,

Avni’nin hocası demekle yapacaktır!”

Avni Lifij Paris’de sadece atölyede resim yapmakla kalmaz. Çok iyi olan Fransızca’sıyla sonradan gelecek “1914 kuşağı” ressamlarıyla hocasının arasında tercümanlık yapar. İbrahim Çallı’dan, Ali Sami Boyar’a bir çok ressama öncülük eder. Arkadaşlarının Fransızca ve resim konusunda zayıf olması, Profesör Cormon’un zaman zaman bu konuda Osmanlı ressamlarının üstüne gitmesi Avni Lifij’i bir hayli üzer.

Cormon bir seferinde Avni Lifij’e tercüme etmesi için atölyede şu cümleyi söyler:

“Bu çocuklara kalem tutmayı bile öğretmemişler. Kendilerine söyle de boya kutularını bu sene kapatsınlar. Yalnız çizgi çizsinler”

Avni Lifij Paris’te resmin, heykelin ve bir çok sanat alanının gelişimini gözlemler. Genç yaştan itibaren sanat eleştirisi yazmaya ve sanat tarihinin gelişimine meraklı olan genç ressam Paris’deki gözlemleri sonrası günlüğüne şu notu düşer:

“Paris’e gidince Cormon atölyesine girdim. Orada benden çok daha genç Fransız’ların desende çok daha iyi olduğunu gördüm. Bunun sanat eğitimi almış olmalarından kaynaklandığını düşünüyordum: Biz Türkler eski İstanbul’un boş arazilerindeki bitkilerle ilgilenirken, onlar resim ve heykel müzelerinde eğitiliyorlar;biz ülkemizde yalnızca herhangi bir özelliği olmayan duvar parçalarıyla karşılaşırken, onlar gözlerini halka açık meydanları süsleyen güzel anıtlara bakarak olgunlaştırıyorlar. Öyle ki çocukluklarından başlayarak göre göre, genel estetik kurallarına ve insan bedeninin oranına aşinalık kazanıyorlardı. Dolayısıyla bu düşünceyle hareket edip, kaybettiğim zamanı telafi etmek için daha çok çalışmaya başladım”

Fransa’da canlı modellerle çalışıp, çıplak kadın figürüyle ilk kez karşılaşan bu Osmanlı kuşağını bir nevi eğitti Avni Lifij. Paris’teki tüm zamanını büyük bir disiplin ve azimle çalışarak geçirdi. Madalyon tasarımlarından, heykel sergilerine hiç boş durmadı. Bir çok sanatçıyla tanıştı ve Paris dönüşü onlarla mektuplaşmaya devam etti.

41 yaşında hayata gözlerini yumacak olan bu genç yetenek Paris sonrasında İstanbul’a dönecek ve Osmanlı sanat camiasında çetin bir mücadeleye girişecektir. Sonrasında bu mücadeleyi Cumhuriyet döneminde de sürdürecek, sadece resme değil fotoğraftan heykele sanat eleştirmenliğinden, şehir estetiğine bir çok alanda müthiş işlere imza atacaktır.

1. bölüm sonu

Çağatay Yıldız