Tasmalı hakareti, diyenin boynuna. Yeter artık!!

SİZ, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, (maalesef Başbakansınız ve bu yüzden size ‘sayın’ diye hitap ediyorum) siz; hangi gazetecileri “tasmalı” diye nitelediniz bilmem ama ömür boyu eğilip bükülmeyen 48 yıllık bir gazeteci olarak bu hakaretinizi sizin Başbakanlık üslubunuza hiç yakıştıramadım. Bu hakaretiniz siyasi ahlaka da uymaz, insani ölçülere de. Haddinizi ve hududunuzu aşan bu üslubunuzdan kurtulun Sayın Başbakan. Yeter artık!

            Yandaş veya yağdanlık olmayan tüm meslektaşlarıma da buradan sesleniyorum:

            “Tasmalı hakareti, diyenin boynuna ama artık zamanı geldi, korkmayın!”

            Uyanın arkadaşlar, kardeşlerim uyanın. Bizler sessiz kaldıkça omurgasızlar karşısında onursuz kalacağız. Bu, bize hiç yakışmaz. Bizler halkın sesiyiz. Uyanın ve kalkın ayağa!

            Sayın Başbakan, 2002 seçimlerinde size, yasa kuralları gereğince, seçilme hakkı bile verilmemişti. Hatırladınız mı? O günlerde bir parti liderinin seçilmesine engel olunmaması gerektiğini savunmuştum. Sizi o günkü ana muhalefet partisi lideri Sayın Deniz Baykal’ın demokrasi tutkusu kurtarmadı mı? Gerekli yasal değişiklikler yapılarak, aslında pek de etik olmayan bir seçim oyunu ile Siirt’ten seçilerek Hükümetinizi kurmuştunuz, unuttunuz mu?

            Şimdi aynı ana muhalefet partisinin seçilmiş milletvekillerinin, dikkat edin seçilmiş olan muhalefet milletvekillerinin parlamentoya girmelerini şahsi kaprisinizle önlediniz. Peki, bu tasmanın manası nedir Sayın Erdoğan? Buradaki tasmayı kim kimin boynuna takıyor?

            Daha önce protesto edildiğiniz stadyumda, taşıma suyla çalıştırılan değirmen misali, taşıma insan yığınları ile gövde gösterisi yaptınız. Baştan sona dek izledim. Parlamentodaki rakiplerinizden başlayıp gazetecilere, oradan hekimlere kadar herkese hakaretler yağdırdınız.

Toplama kalabalıklarınız da tempo tutarak slogan attılar:

            “Türkiye seninle gurur duyuyor, Türkiye seninle gurur duyuyor.”

            İnsafsız tasma hakaretinden sonra, “sizinle gurur duyuyorsam eğer namerdim ve bilesiniz ki, sizinle gurur duyanların sayısı kadar benim düşüncemde olanlar da vardır” Sayın Başbakan, aslında halinize üzülmüyor de değilim. Geçirdiğiniz iki ameliyat sonrası ruhsal durumunuzdaki zikzaklar yüzünden ağzınızdan çıkanı kulağınız hiç duymuyor, Böyle konuştukça halkın gönlünde kurduğunuz tahtın bacakları kırılıp dökülüyor. Dikkat düşersiniz!

            Okudunuz mu Sayın Başbakan? TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, ÇGD Başkanı Ahmet Abakay kardeşlerimin örgütlerimiz adına yaptıkları protestolu açıklamalara da, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç ağabeyimin Samsun’daki sansür kararıyla ilgili eleştirisine de aynen katılıyorum. Zaten bizim adımıza Merdan Yanardağ ortak duygularımızı dün YURT manşetine taşımıştı.

            Bu kadarla da yetinmeyiz Sayın Başbakan. Dünyada benzeri olmayan tasmalı hakaret nedeniyle basından özür dilemediğiniz sürece size dik duran gazeteciliğin ne olduğunu her an ve her zeminde hatırlatacağız. Meydanı boş bulduğunuzu sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz.

            Bir gün bir de bakacaksınız ki, o meydanlara toplananların demokratik duruşları sizi bir anda çok uzaklara püskürtecektir. 70 yaşımdayım.1950 yılından bu yana tüm seçimleri izlemiş sorumlu ve meraklı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Osmanlı özlemim yok. Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne aşk ile bağlıyım. Diyeceğimi, Basın Konseyi’nin yaptığı açıklamada yer alan Osmanlı özdeyişi ile bitiriyorum:

            “Üslubu beyan, ayniyle insan!” (Anladın sen bunu?)

           

            MIZIKÇILIK NEDİR? MIZIKÇI KİMDİR?

            Tutuklu milletvekillerinin Meclis’e girmeleri için TBMM Başkanı’nın girişimi ile bir mutabakat sağlanmıştı. Üç muhalefet partisi anlaşırsa iktidar da destek verecekti. AKP, üç parti anlaşamaz sanıyordu. Ama uzlaştılar. Başbakan hemen mızıdı. Yargı kararı istedi.

            Oyunbozanlık, “MIZIKÇILIK” demektir. Sözlük anlamı budur. Peki, bu konuda asıl

 “mızıkçı” kim oluyor? Mızıkçılık, TBMM Başkanı’nı saha dışına iterken kim ayıp etti?

            Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek geceyi gündüze katarak çaba gösterdi. Sonunda Başbakan’ın HIK deyicileri, “Başkanlık sistemi” tartışmasını gündeme getirdiler. Başbakan kıs kıs gülerek, “Tartışılsın ne var bunda?” diye destek verdi. Ne mi var? Parlamenter sistem, yeni çoğulculuğa dayanan Meclis’e dayalı rejim değişir, rejim. Muhalefet bu dayatmaya karşı çıkınca, Başbakan hemen, “CHP mızıkçılık sinyali veriyor” dedi. Özgürlükçü, demokratik bir Anayasa isteyenler mi mızıkçı, Tek Adam yönetimi isteyen Başbakan mı mızıkçı? Oyunbozanın kim olduğunu sizler söyleyin lütfen!

            Mızıkçı –laf aramızda- ordubozan ve çabucak darılan anlamlarına da gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar