Bad-el Harab-ül Halep

Bad-el Harab-ül Halep

20 Temmuz 2012’de Suriye Ordusu ile muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu arasında Halep’in bazı mahallerinde ilk çatışmalar yaşanmaya başladı. Ve Halep bu tarihten itibaren Suriye’de savaşan birçok silahlı grubun saldırıları ve çatışmalarına sahne oldu.

Halep’i ikiye bölen savaşta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), el Nusra (yeni adıyla Şam’ın Fethi Cephesi), Ahrar’uş Şam, Nureddin Zengi gibi el Kaide uzantılı grupların yanı sıra Suriye yönetimini destekleyen Hizbullah ve Kürt gruplar da yer aldı. Ağustos 2012’de Halep, Suriye yönetimi ve muhaliflerin kontrolü altındaki bölgeler olmak üzere ikiye ayrıldı. 1.5 milyona yakın Halepli Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgede kalırken, 300 binlik bir nüfus da muhaliflerin kontrolünde yaşamaya başladı. 

 


Halep yaklaşık beş yıl ‘Doğu Halep’ ve ‘Batı Halep’ olarak ikiye bölünmüş kaldı. Kent merkezi ve kamu binalarının olduğu Batı Halep Suriye ordusunun elindeyken, kentin simgesi olan kaleye kadar olan bölüm ve çevresindeki çarşıların da olduğu Doğu Halep çeşitli silahlı grupların kontrolü altında yaşadı. Tüm saldırılara karşın Suriye Ordusu kaleyi bırakmadı. 7 Aralık 2016’da Suriye Ordusu, Halep’in tarihi kent merkezinin tamamını silahlı muhalif gruplardan geri aldı. Böylece hükümet, Doğu Halep’in üçte ikisinden fazlasını ele geçirmiş oldu.


12 Aralık 2016’da Suriye Ordusu ve hükümet yanlısı güçler, Rusya'nın da yoğun hava desteğiyle Şeyh Said semtini de aldı. Yıllar süren şiddetli çatışmaların ardından 13 Aralık 2016’da Türkiye’nin arabuluculuğunda Rusya ve İran’ın girişimleriyle sağlanan anlaşma çerçevesinde Doğu Halep’teki silahlı grupların tahliyesi için anlaşmaya varıldı. Muhalif gruplar, Doğu Halep’te bulundukları yerden ayrılarak, İdlib’e geçmeyi kabul etti. Nusra Cephesi, Ahrar’uş Şam, Nureddin Zengi gibi el Kaide uzantılı gruplar da aileleri ile birlikte Halep’in kuzey kırsalına geçti. Silahlı grupların bir kısmı da Suriye Ordusu’na teslim olarak ordunun kontrolündeki bölgelere geçti. 22 Aralık’tan itibaren Doğu Halep ve Batı Halep yeniden birleşti yarısı yanmış yıkılmış ve harap olmuş olsa da Halep hükümetin denetiminde yine bütünleşti. 


Bir gecede 21 bomba


Halep’teki savaş bitmiş olsa da kentte bomba sesleri hâlâ bitmek bilmiyor… Gündüz saatlerinde şiddetli olanlar dışındakiler pek duyulmasa da gecenin sessizliğinde irili ufaklı patlayan bütün bomba ve mayın sesleri otelin odasına kadar geliyor. Gece boyunca sabaha kadar sekiz-dokuz tanesi şiddetli olmak üzere 21 ayrı patlama sesiyle uyanıyorum. Bazı patlamalar sonrası kısa süreli elektrik kesintileri oluyor. Buz gibi odada kabanın üzerine battaniyeye sarılıp uyumaya çalışıyorum… Gün aydınlanınca rehberimiz Lama ve tercümanımız Kumeyt ile birlikte çoğunluk tarafından Suriye’deki savaşın merkezi kabul edilen Doğu Halep’e gidiyoruz.


Can evinden vurulan tarih


Göz alabildiğince uzanan harap sokaklardan, caddelerden geçerek tek tek bütün mahalleleri geziyoruz. Bir taraftan Suriye Ordusu’nun kuşatması ve saldırıları, diğer taraftan radikalleşen veya IŞİD, Nusra Cephesi gibi örgütlerin hızla güçlendiği silahlı grupların kontrolündeki Doğu Halep’te yaşayanların büyük kısmı ya Batı Halep'e ve Lazkiye gibi bazı kentlere gitmiş. Türkiye ve Lübnan’a göç edenlerin sayısı da bir hayli fazla. Halep’in doğu mahalleleri tarihi alan içinde değil, büyük bölümü yeni binalardan oluşuyor. Ama görüntü yine de iç acıtıcı ve savaşın yok ediciliğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Savaş öncesiyle kıyaslandığında tanımayacak durumda olduğu ifade edilen bölgede gezdiğimiz yerlerdeki binaların neredeyse tamamı kullanılmayacak durumda. Anayollar ve caddeler araç trafiğini sağlayacak kadar temizlenmiş. Ana güzergâhtaki sokaklarda ise çalışmalar tehlikeye rağmen sürüyor. Tehlikeli çünkü silahlı grupların, teröristlerin tuzakladığı mayınlar ve bombalar halen duruyor. Savaşın ağır izlerini taşıyan ve görüntü olarak birbirinden pek farkı kalmayan Şaar, Bustan el Kasr, Selahaddin, Tarık el Bab, Miyesser, Fardos, Zebdiye, el Maksut, Şeyh Said gibi doğu mahallelerinde uyarılar altında geziyoruz. Kontrol noktalarını ve askerleri görüntülemek dışında fotoğraf çekimine izin var. Savaş sona erince Batı Halep’e gidenlerden evlerini, işyerlerini, geride bıraktıklarının durumunu görmeye gelenler var sokaklarda. Kimileri birkaç parça eşya; artık sağlam ne bulduysa alıp götürmeye çalışıyor. 


Rus askerler mayın temizliyor


Dünyanın gündemine varil bombaları ve enkaz altında kalmış çocuklarla gelen bölgeyi ifade eden tek kelime; yıkım… Harap olmuş sokakların birçoğuna girilmemiş henüz. Bubi tuzağı ve mayın uyarıları yapılıyor. Bubi tuzakları ve mayınlar Rus askerleri tarafından bulunup tek tek temizleniyor. Kentte sık sık duyulan patlamaların önemli bir kısmı da patlatılan bu mayınlar. Kürtler’in yaşadığı ve YPG hâkimiyetindeki el Maksut Mahallesi’ne gitmeye çalışırken, üzerinde tam teçhizatlı askerlerin bulunduğu iki ayrı Rus zırhlısına rastlıyoruz. Fotoğraf çekmemize şiddetle itiraz edip bağırarak uyarıcı el kol hareketleri yapıyorlar. Minibüsün içine girip gizlice çekiyorum. İlerideki bir sokağın kontrolünü yapmak için duruyorlar. Mayınları tespit eden detektörlerle sokağa giriyorlar… Biz yola devam ederken çok geçmeden imha edilen bir mayının patlama sesi yankılanıyor arkamızdan…


IŞİD’in karargâhı hastane


El Nusra’nın su kaynaklarını kontrol etmek için işgal edip kenti beş yıl susuz bıraktığı Halep Su Terfii binasını geçtikten sonra, IŞİD’in karargâh olarak kullandığı bir hastane binası görüyoruz. Girişi ve çevresi kum torbaları ile kapatılmış hastane binasının altında yandaki bina ve sokaklara çıkan tüneller de kazılmış. Bina IŞİD için önemli komutan ve militanların ameliyat ve tedavi edildiği en önemli merkezmiş. Korunaklı bir yer olduğu için ana karargâhlardan biri olduğu ifade ediliyor. Yolun hemen karşısında ise yerde üzerine halı örtülmüş bir ceset bulunuyor. IŞİD’in gizli canlı bombalarından biriymiş. Son gün Suriyeli askerlerinin arasına girmeye çalışırken, fark edilmiş ve kendini patlatmadan öldürülmüş. İbret için yol kenarında atılmış herkes görsün diye.

 

Antakya Kapısı’nda tüneller

 

Savaş öncesi İstanbul’daki Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı benzeri bir yer olan Antakya Kapısı’na ve çevresine saran tarihi çarşıya gidiyoruz. Girişinden itibaren her yeri yağmalanıp, yakılan yıkılan çarşının girişinde IŞİD’in kazdığı yer altı tünelleri var. Çarşının içindeki Tütün Han ise adeta IŞİD’in bomba üretim merkezi olmuş. El yapımı bombalar, roketler, cehennem bombaları burada imal edilmiş. Tütün Han’ın içinde içi henüz doldurulmamış el bombaları, tüp bombalar, roketler görüyoruz. Hepsi handaki dükkânlara yerleştirilen torna tezgâhlarında hazırlanıp kaynakları yapılmış. Açılan yol dışında hiçbir yere basmayın denilen çarşıyı gezerken sağlam kalan birkaç eşyayı arabalarına yüklemeye çalışırken konuşmak istediğimiz Suriyelilerin Türk olduğumuzu öğrendiklerinde yüzlerinin aldığı şekil, şaşkınlık ve bakışı unutmak mümkün olmayacak.

 

Ekmekçi çocuklar artık mutlu

 

Kapısında bir askerin beklediği Antakya Çarşısı’ndan çıkışta başlarının üzerinde lavaş ekmekleri taşıyan çocuklar görüyoruz… Evlerine ekmek götürüyorlar Faruk Kerzon, Ahmed Nusi Mahmud ve Ahmed Zekeriya… IŞİD’in işgali sırasında da bu bölgedeki evlerini terk etmemişler ailecek. IŞİD militanlarının yaptığı işkenceleri, kulak kesmeleri, falaka ve dayakları anlatıyorlar. Kendilerine gelen yardımlara el koyduklarını da. Eşekleri keserek zorla halka sattırıp yedirdiklerini, birçok kişiyi de para ile kendi saflarına çektiklerini ifade ediyorlar. Çok korkmuşlar savaşta ama şimdi iyiyiz diyorlar. “Evimizi terk etmedik ve kazandık” diyorlar.