Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

HALKIN DEĞİL , ÇIKARLARIN BİRLİĞİ

Tüm politik körlükler, kayıplar gereksiz zaman kaybı ve derin kuşkuculuk özünde “iflas eden birliğin iç çelişkilerindendir.”

Sürü psikolojisi; kişinin kendisine gelebilecek soyut ya da somut zararı en aza indirmek için bir gruba yakın durup, onlarla aynı davranışı sergilemesi durumu olarak tanımlanabilinir...

Sürü rüzgârın estiği yöne göre kendini konumlandırır. Aşırı derecede çıkarcıdır. Değer, prensip, ilke gibi sözcükler lügatinde bulunmaz ve zerre kadar haz etmez. Yoz ve yetersizdir.

“Bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz şahsiyetler için Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD’li psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmıştır:”Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

 “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” diyor Bertrand Russel.

Sürü, düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısıdır; o her yere insaniyet namına sirayet eder. Sürü sürekli şikâyet eder. Günlük hayatından, yaşamından sürekli söylenir durur. İnsan bir süre sonra cırcır böceğinin sesini duymadığı gibi, ömür törpüsü bu dırdır da duyulmaz olur. Stephen Zugmeister: “Şikâyet etmek aptalcadır, ya bir şeyler yap ya da unut. Bir ortamda sürekli söylenen biri varsa orayı terk ederim.”

Nietzsche çalışmalarında şunları belirtir: “Sürü, dünyaya egemendir ve özgür olanı dışlayan bir tavırla hareket eder. Bu tip insanlar, hayatın sertliğine karşı tek başlarına karşı koyamazlar. Mutlaka bir çobana ihtiyaçları vardır. Büyüğü dinler, koşulsuz, sorgulamasız saygı gösterirler.”

Ayak takımından Nietzsche şöyle bahseder ; “Hayat bir neşe pınarıdır. Lakin ayak takımı da içince tüm pınarlar zehirlenir, bozulur.” Nietzsche’ye göre “Aşk nedir? Yaradılış nedir? Hasret nedir? Yıldız nedir?” böyle sorular soracaktır kendine, arayışta olan son insan.

Sürü, kurumuş musluk gibidir ne akar ne de kokar. Sürü, dünyaya egemendir ve özgür olanı dışlayan bir tavırla hareket eder. Bu tip insanlar, hayatın sertliğine karşı tek başlarına karşı koyamazlar. Sürü insan tipi sadece bir arada iken var olabilen tiptir. “Küçük adamlar, hayatın her alanında bir şekilde bir araya gelirler ve kendi küçük ruhlarındaki planı bir şekilde gerçekleştirmeye çaba sarf ederler.”

Gerçek insan makama, mevkiye bir değer katarken; makam ve mevki sürü insanına sözde değer katar. En iyi dostunun ve en kötü düşmanının kendisi olduğunun bilincindedir birey olabilmiş kişi, oysa kendini tanımaktan aciz sürü için bu söz konusu değildir.

Friedrich Nietzsche in derin analizinde işaret ettiği gibi..

Severim gözü pekleri; ama yeterli değildir kılıç ustası olmak darbeyi kime vuracağını da bilmeli! Kişi –dostu-düşmanı da ayırt etmeli ufku

Özetle sürü ahlakı toplumsal çürümenin en üst aşamasıdır. Siyaset de bu işin en baya biçimi olarak görülmelidir.

Öldürmeyi planlayan politik “paradigma iki adım ileri bir adım geri atmayı planlayan teziyle kendi ölümünü de kabul eder.” Tüm bu tezlerin somut zamansallığı ve şartların olgunluğu, lojistlik yapılanması vb olguların nesnelliği göz ardı edilmeden hayat bulması en somut eylem biçimdir.

Büyük adam nerede ve ne zaman küçük adam olacağını bilir. Küçük adam ise küçük olduğunun farkında değildir ve bunun farkına varmaktan da korkar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar