Abdullah Ağırkan
Kapitalist Sistem ve Faşizm Hortlağı
Kapitalist sistemin krizleri “faşizmin” yükseldiği dönemlere tekabül eder. Küresel krizin derinleştiği bu günlerde, Avrupa’da ırkçılık-aşırı sağ önemli ölçüde yükselişte. Faşizm, egemen sınıfların güdümündeki asker, polis ve sivil bürokrasinin, emekçileri, işçi, köylü ve ilericiler üzerindeki baskı rejimi demektir...
Günümüzde yaşanan derin kriz ve istikrarsızlık koşulları, birinci ve ikinci emperyalist paylaşım savaşları dönemlerindeki toplumsal altüstlükleri hatırlatıyor…
Geçmiş dönemlerde İtalya ve Almanya’da yaşanan faşizm deneylerinden çıkartılacak çok ders var. O tarihsel kesitte olduğu gibi, şayet günümüzde de ayağa kalkan kitleler karşı-devrimci saldırının nereden geleceğini bilmezler ve karşı-saldırıya geçecek uyanıklık ve yetenekliliği gösteremezlerse, yığınların hareketi yine ezilir, mücadelenin aktarma kayışları kopar, tarihsel hafıza ağır darbeler alır. Böylece, sınıf mücadelesi karanlık bir döneme girerek yıllarca kanıyla kazanmaya çalıştığı mevzileri yine kaybedebilir
Kapitalist mülkiyet ve üretim ilişkilerinin yarattığı dayanılmaz çelişkiler yeniden devrimci buhranları doğururken, devrimci olasılıklara karşı burjuvazi de faşist yönetim biçimlerini yeniden tarihsel bir zorunluluk olarak görebilir.
Faşizm, burjuvazi durup dururken böylesi bir olağanüstü iktidar biçimini tercih ettiğinden değil, tarihsel koşullar dayattığı için umutsuzluğun karşı-devrimci gücü olarak tezahür etmiştir. Günümüzde de faşizm koşullarının oluşması halinde burjuva düzenin yine bu yola sapmasını kendiliğinden engelleyecek bir mekanizma yoktur…
Kapitalizmin ürettiği tüm çelişki ve toplumsal yıkımlara ancak bir eşitlikçi devrim son verebilir… Bu nedenle halk yığınları örgütlenmesi ve mücadeleye atılması tarihsel bir zorunluluktur.
Tarihten çıkartılması gereken ders işte budur. Ortaya çıkacak devrimci buhranların bir karşı-devrim ve faşist örgütlenmeyle sonuçlanmasını, eşitlikçi mevzilerini kaybetmesini ve mücadelenin karanlık bir döneme sürüklenerek onlarca yıl geriye düşmesini istemiyorsak bu doğrultuda harekete geçmeye mecburuz.
Emperyalist gericilik coğrafyamızda yükselen “dinci hareketleri yeniden dizayn ederek, bu coğrafyada Pazar gücünü elinde tutma ve kontrol etme peşindedir.
Emperyalist gericiliğin faşist kitleleri harekete geçirme ve organize etme gücüne karşı, sosyal demokratların, devrimcilerin toplumu bir arada yaşamaya ikna etmesi hayati önem taşımaktadır.”
Eşit yurttaşlık ve sosyal adaletin oluşturulması kaçınılmaz bir görevdir sol için. Tarihin bu karanlık sayfasında Sol’un yeninden ideolojik tezlerini gözden geçirip hayata geçirmek için yola düşmesi zorunludur.
Bu Tarihsel Bir Görevdir.