Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

Niteliksiz İnsan Kitlesi ve Aptallar Dünyası

İnsana haddi bildirilmeliydi. Bu radikal hizaya-sokuculuk insana şunu soruyordu: Sen ne hakla kendini bir kaplumbağadan üstün görüyorsun? Bak hiç kaplumbağa etrafa zarar veriyor mu? Hayır. Peki ya insan? Evet, insan çevreye ve kendine zarar veriyor. Halbuki ne kendine ne de etrafına zarar vermemeliydi. O halde insan da bir kaplumbağa gibi olmalıydı. Kendini ondan üstün görmemeliydi…

Öte yandan onca ahmağın ve gereksiz yığınların varlığı dahi sanrım doğaya hakaret. İnsanlığın güncel durumu bu şekilde. İnsan doğaya düşman, insan ırkı gerçekten de terbiye edilmeliydi belki de…

Gereksiz dangalakların işgal ettiği koltuklar ve bu koltukların anlamsız eskittiği onca gelip-geçen her dönem farklı gereksiz politik fügürden ibaret tipler…

 Gerçekten de lazım mıydı? 

İnsan, doğanın kalbi değil, bir tür kanserli tümörü olarak görülmeye başlandı… Doğa bilinci arttıkça, bu dokunun inzibat altına alınması bütün doğaya karşı bir tür doğal sorumluluk halini aldı. Kötü olan insana yönelik nefret, bir nevi şeytan taşlama bir istiğfar çabası gibiydi…

İnsanın aşırılık kabiliyeti olan fazilete düşmanlık adına gösterilen bu aşırılık, aslında pek de insani bir dengesizliğin bir yansımasıdır. İnsanın özgürlük ve irade sorumluluğundan kaçış için sığınılan bir eşitliğin, zaman içinde hastalıklı bir hal almasıdır bu…

İnsanı bu dünyada cennete değil ama günün sonunda bir cennet adına insanı cehenneme gönderme noktasına geldi. Bu dinsel veya farklı düzlemde değil salt ama güncel verilerin iz düşümü bu şekilde…


Belki de Basit bir biçimde izah edemiyorsanız yeterince iyi anlamamışsınız demektir diye düşünmeniz gerek. İnsanlığın kurumsal gerçekliği ve bu kurumsal yıkıcılık nasıl son bulacak acaba? Ya da insanlık son çeyrekte mi?!  

Önceki ve Sonraki Yazılar