Bay Dilipak, Sen Söyle! ERBAKAN'IN ATATÜRK'Ü MÜ, ERDOĞAN'IN ATATÜRK'Ü MÜ?

Abdurrahman Dilipak 10 Kasım 2019 tarihli Yeni Akit Gazetesi’nde, Atatürk'ü kastederek: “Sevgi ve saygı, zorla mı?” başlıklı bir yazı yayınlamıştı. Kendi aklınca; 10 Kasım münasebetiyle Anıtkabir'e çıkıp saygı duruşunda bulunan ve Atatürk'e övgüler sıralayan, O’nun izinde ve hedeflerini gerçekleştirme üzerinde olduklarını vurgulayan Erdoğan'ın ve diğer AKP kurmaylarının bu “Müslüman’ı dinden çıkarıcı(!)” tavırları karşısında, kafaları karışan ve itiraza başlayan tabanlarını yatıştırmaya ve uyuşturmaya çalışmıştı... Ama bu tür cıvık ve gıcık tavırlar artık ters tepki yapmaya başlamıştı ve inandırıcı bulunmayacaktı.

Şimdi Bay Dilipak ve onun gibi yandaş kaypaklara soralım:

• Sizlerin açığa vurmadığınız, ama gizli buluşmalarınızda sürekli tekrarladığınız temelsiz iddialara göre, Atatürk kâfir ise, aynı ölçütlere göre Sn. Erdoğan da MÜNAFIK olmaz mıydı? Ve bizzat Kur'an'ın açık beyanına göre “münafıklar kâfirlerden daha aşağı ve bayağı” sayılmaz mıydı? Yoksa Dilipak, bilerek ve kasıt gözeterek, Sn. Erdoğan'ın başını belaya sokmaya ve ayağını kaydırmaya mı çalışmaktaydı?

• Sağa-sola kıvırmadan söyleyin bakalım; Atatürk şu anda Cumhurbaşkanı olsaydı; Türkiye dâhil 25 İslam ülkesinin parçalanmasını amaçlayan BOP'un eşbaşkanlığına yanaşır mıydı?

• Atatürk, kendisiyle dalga geçen hatta hakaretler içeren… Daha beteri, PKK/PYD teröristi Mazlum Kobani ile oturup anlaşmayı teklif eden Trump'ın bu küstah mektubuna rağmen, hâlâ kalkıp ayağına koşar mıydı? Sn. Cumhurbaşkanı, hem de vereceği vaatler; azil süreci nedeniyle ne askeri ne de sivil bürokraside asla hesaba katılmayacak olan Trump’tan boş ve kof iltifatlar dışında hiçbir şey alamayacaktı… Daha da yüz kızartıcı olan; Sn. Erdoğan, Siyonist kuklası ve deli dana akıl hastası Trump’la görüşürken, ABD askerleriyle PKK/PYD teröristleri, sınırımızdan 40 km. uzaklıktaki Haseki’de ve daha aşağıdaki Deyrizor ve Rakka yöresinde (Özel Kürdistan Bölgesi’nde) ortak devriye geziyorlardı! Bu Amerika’dan ülkemiz hakkında hayırlı ve yararlı sonuçlar alınacağını düşünmek, hangi akıl ve vicdanla bağdaşırdı?

• Atatürk olsa, NATO ve Haçlı ordularına İzmir'i saldırı üssü yapıp kardeş Libya'ya saldırır ve on binlerce masum Müslüman’ın katledilmesine ve Libya'nın baştan başa yıkılıp yakılmasına göz yumar mıydı?

• Atatürk bugün Cumhurbaşkanı olsaydı, zinayı suç olmaktan çıkarır mıydı?

• Atatürk, AB’ye gireceğiz hayaliyle Avrupa'nın bunca aşağılamasına ve ağırdan almasına katlanır mıydı?

• Atatürk olsaydı; “Kadına Şiddeti Önleme” kılıfı altında, her türlü cinsel rezaletin ve eşcinselliğin meşrulaştırıldığı ve aile yuvamızın temelinden yıkılmaya çalışıldığı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalar mıydı?

•  Atatürk şu anda Cumhurbaşkanı olsaydı, bunca işgal ve saldırganlığına rağmen terör şebekesi İsrail'le oturup “Normalleşme Anlaşması” yapar mıydı? Üstelik bu İsrail, güya sınırımızdan 30 km. içeriye kaçırılan(!) PKK/YPG militanlarının bekçiliğine bırakılan, bize 40 km. uzaklıktaki Haseke, Deyrizor ve Rakka’daki Suriye petrollerini dünyaya pazarlama anlaşmasını yapmıştı.

• Atatürk olsaydı; Arap Baharı safsatasıyla Suriye'nin tahribatına, Amerika ve İsrail projelerine taşeronluk yapılarak orada bir iç savaş çıkarılmasına ortaklığa yanaşır mıydı?

• Atatürk, kendi partisinden milletvekili adayı yaptığı, sonra İzmir Demokrasi Üniversitesi'ne rektör atadığı AP’li Senatör Mehmet Kılıç'ın kızı ve koyu Atatürkçü takılan Prof. Bedriye Tunçsiper’in, 7-8-9 Kasım 2019 tarihlerinde “Uluslararası Yahudi Konferansına” ve İsrail'in meşrulaştırılmasına Erdoğan gibi tepkisiz kalır mıydı?

Evet; askerlerimizi şehit eden PKK/YPG'ye açıktan destek veren katil İsrail, İzmir'de düzenlenen 3’üncü Uluslararası İsrail ve Yahudi çalışmaları Konferansı’yla adeta meşrulaştırılmaya çalışılmıştı.

Tam da 10 Kasım öncesi, 7-8-9 Kasım tarihlerinde İzmir’de sessiz sedasız ‘Yahudi Konferansı’ yapılmıştı. Yerli ve yabancı yüze yakın üniversiteden akademisyenlerin katıldığı “3’üncü Uluslararası İsrail ve Yahudi Çalışmaları Konferansı”, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde tamamlanmıştı. Bu konferansla İslam coğrafyası ve Ortadoğu’da kirli emelleri uğruna Müslümanları katleden ve terör örgütlerini açıkça destekleyen Siyonist İsrail için adeta meşrulaştırma çalışmalarının yürütüldüğü anlaşılmıştı. Konferansın son gününde ise ‘İzmir’deki Yahudi Mirasının Keşfi’ adlı bir kültür turunun planlanması ise küstahlığın son aşamasıydı.

Bu sinsi ve Siyonist konferans İzmir’de ve Erdoğan iktidarının bilgisi dâhilinde yapılmıştı. İlki Belde-i Muhayyere Konya’da, ikincisi ise Balıkesir Bandırma’da ve Erdoğan iktidarı ortamında gerçekleştirilen Uluslararası İsrail ve Yahudi Çalışmaları Konferansı’nın 3’üncüsü İzmir’de yapılmıştı. 8 Kasım Cuma günü İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde başlayan konferans, 10 Kasım’da tamamlanmıştı. Yerli ve yabancı üniversitelerden 100’e yakın akademisyenin katıldığı konferansa, 10’a yakın devlet üniversitesinden onlarca akademisyen katılmıştı.

Bu Siyonist konferansın oturum konuları her şeyi anlatmaktaydı:

İzmir’de düzenlenen Uluslararası İsrail ve Yahudi Çalışmaları Konferansı’nın oturum konuları da İsrail’i ve Siyonistleri sempatik gösterme çabasıydı. ‘Yahudiler ve Yahudilik’, ‘Siyonizm, Öncüler ve İsrail’, ‘Dünya Tarihinde Yahudi izleri’, ‘Yahudi Kültüründe Sanat ve Edebiyat’, ‘İslam ve Yahudilik: Karşılaşmalar, Geçişler, Karşılaştırmalar’, ‘İsrail’in Uluslararası Sistemdeki Yeri ve Küresel İlişkileri’ ile ‘Bir Dönüşüm Yolculuğu Olarak Yahudilik’ konu başlıkları, masaya yatırılan sadece birkaç başlıktı. Yüzlerce akademisyenin katıldığı konferansta, her bir katılımcı İsrail’in ve Yahudilerin farklı taraflarını ön plana çıkaran konuları aktarmışlardı.

Uluslararasıydı, ama nedense 3 konferans da Türkiye’de yapılmıştı.

Uluslararası İsrail ve Yahudi Çalışmaları Konferansı olmasına rağmen, düzenlenen 3 konferansın da Türkiye’de olması akıllardaki şüpheleri kuvvetlendirirken, programın gizli saklı yapılması ise soru işaretlerini artırmıştı. ‘Yahudi Konferansı’na ilişkin hiçbir kurum, kuruluş ve gazeteye bilgi verilmemesi dikkat çekerken, birçok ülkeden akademisyenin katıldığı konferansta, İsrail’in imajının düzeltilmesinin amaçlandığı sırıtmaktaydı. Onlarca oturumun gerçekleştirildiği konferansın açılış konuşmalarını ise Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat atadığı ve AKP milletvekili adayı yaptığı İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper ile İsrail Ankara Büyükelçiliği’nden Roey Gilad yapmıştı. Öte yandan konferansın son gününde ise İzmir’de kültür turu düzenleyecek olan katılımcıların, kültür turunun ismini ise ‘İzmir’deki Yahudi Mirasının Keşfi’ olarak belirlemesi tam bir küstahlıktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar