Mahmut Özer’e Göre MEB’i Yöneten Kim?

Başlıkta yer alan soruyu okur okumaz aklınızdan kimlerin, hangi kişi ve kuruluşların geçtiğini bilmiyorum. Ancak söylenenlere göre, eğer inanırsanız; MEB’in yönetilmesine, ne aralarında TÜGVA, Ensar, TÜRGEV, KADEM, vb gibi kuruluşların bulunduğu 9’lu STK’lar olarak anılan Eğitime Destek Platformu karışıyormuş, ne rant ve koltuk çeteleri, ne malum sendikalar ne de Diyanet, cemaat ve tarikatlar…   

Eğer yine inanırsanız; MEB’in yönetiminde, bunların uzaktan ya da yakından hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi ve emir telakki edilecek hiçbir talebi ya da ricası yokmuş! Zaten rant ve koltuk çetelerinin de esamesi bile okunmuyormuş artık! “Kirli işlere ve harama bulaşan haramzadelerle” de yollar ayrıldığı için, dikensiz gül bahçesine dönen MEB’de yönetime karışmaya cüret edecek hiçbir kişi ve grup kalmamış!

Dilleri varsa ve hızlarını alamasalar, “Ne Beştepe’den birileri karışabilir MEB yönetimine ne de her tür makama lütfedici, her tür makamdan da affedici ve azledici olan, Allah’ın lûtfu, velinimetimiz efendimiz zatı şahaneleri” diyecekler! Lakin işi o noktaya kadar taşıyacak ve baklayı ağızlarından çıkartacak soruları kimse sormuyor. 

Hatta “Madem ki MEB’in yönetimine, alınan kararlara hiç kimse, hiçbir kurum ve kuruluş karışmıyor; o halde çocukların, 4-6 yaşından itibaren Diyanet, tarikat, cemaat ve bazı dini vakıf ve derneklerin denetimindeki Kuran Kurslarına teslim edilmesine kimler onay veriyor? Soyut düşünme evresinin fersah fersah uzağındaki bu çocukların zihinlerinin “Melek, Şeytan, Cennet, Cehennem, Allah, vb gibi”, hiçbir gerçekliği olmayan salt imgesel kavramlarla örselenmesine, iğfal ve işgal edilmesine kimler, neden seyirci kalıyor? Bunları yapan ve MEB’i yöneten kim?” sorularını da sormuyorlar. 

İşte MEB’i Yöneten

Yukarıdaki soruların hiçbiri sorulmuyor olsa da, nedendir bilinmez,  durduk yere, “MEB’i kim yönetiyor?” sorusunu yanıtlama ve birilerini bilgilendirme gereği duyuyor Mahmut Özer. Sanki biraz da hiddetlenerek ya da vurgulayarak açıklıyor MEB’i yöneten kişinin kim olduğunu… Acaba neden?
İstanbul’da, davetli gazeteci ve köşe yazarlarıyla bir kahvaltıda buluşan MEB’in ‘bakan’ı Mahmut Özer, “Bu ülkede tek bir Milli Eğitim Bakanlığı var” diyor ve karşısında oturanları inandırmak istercesine ve bir sır verircesine ekliyor: Ve orayı da ben yönetiyorum.1 

Böylesi durumlarda, eskiler “Duy da inanma!” derler. Hele de Milli Eğitimin hali pür melali ortadayken… Sıfatı da statüsü de azledilmesi de affedilmesi de birilerinin iki dudağı arasındayken… Ama biz, yine de eskilere kulak asıp da buna uymayalım. “Koskoca ‘bakan’ yalan mı söyleyecek? Mahmut Özer öyle diyorsa ve buna da inanıyorsa öyledir!” deyip devam edelim. Ve biraz sual eyleyelim.
Bu sual eyleyişi de çok gerilerden başlatmayalım. Mahmut Özer, 2018 yılından, bir ‘bakan’ olarak MEB’in başına atandığı 2021 Ağustos’una kadar, yaklaşık üç yıl boyunca Ziya Selçuk’un ‘bakan’ yardımcısı olarak görev yapmışsa da oralara kadar uzanıp eski defterleri fazlaca karıştırmayalım. Çünkü o defterleri karıştırdıkça, arasından çıkanlarla uğraşacak bir Allah’ın kulu bile bulunamaz ki Mahmut Özer dâhildir buna. Hele de o defterler Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Personel Genel Müdürlüğü’ne aitse… Şimdilik diğerlerinden söz etmiyorum bile.

Dolayısıyla Mahmut Özer’in bir ‘bakan’ sıfatıyla taltif edildiği günden, “Bu ülkede tek bir Milli Eğitim Bakanlığı var ve orayı da ben yönetiyorum” dediği güne kadar olup bitenlerden birkaç örnek verelim kısaca.
“Kütüphanesiz Okul Kalma”mış!

“MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer, geçtiğimiz yılın son günü, yanında Türkiye’nin “First Lady”si Emine Erdoğan’la kameraların karşısında arz-ı endam eyledi. O gün “Kütüphanesiz okul kalmayacak” kampanyasının son günüydü. Ve Mahmut Özer, biraz da gururla şöyle dedi: Kütüphanesiz okul kalmadı!

Ağzından çıkan ve kulaklarının duyduğu söze kendisi inanıyor muydu, bilinmez. Ama o, MEB ve eğitim gerçekliğine aykırı bir beyan olan bu söze başkalarının inanmasını bekliyordu. 
Bunun yanı sıra “Kütüphanesiz okul kalmadı” sözü potansiyel olarak şunlara da delalet ediyordu: Ya Mahmut Özer “orayı da ben yönetiyorum” dediği MEB gerçekliğinden bihaberdi ki bu kendi kendini nakzetmek olsa da en masum seçenektir. Ya da Mahmut Özer, MEB’in ve eğitimin gerçekliğini bildiği halde, kasten, bile isteye birilerine şirin görünmek adına o gerçekliğin hakikatine aykırı beyanda bulunuyordu. Ve başta eğitim camiasının bileşenleri olan öğretmen, öğrenci ve veliler olmak üzere, tüm topluma karşı alenen yalan söylüyordu. Hangisi olduğuna ilişkin karar sizindir şimdilik.

Ancak Mahmut Özer’in “Kütüphanesiz okul kalmadı” sözünün hükmü “yatsıya kadar” bile sürmedi. Bakmayın siz MEB’in sitesindeki habere… Bu sözün hükmü Urfalı çocukların “Kütüphane istiyoruz” ve bazı öğretmenlerin de sosyal medya üzerinden yaptıkları kütüphanesiz okul paylaşımları ve “Ben kütüphanesiz 30 okul sayarım” sözleri eşliğinde sona erdi.

Peki; MEB’i yöneten ya da yönettiğini iddia eden, bazı gazeteci ve köşe yazarlarını da buna inandırmaya çalışan biri, neden, gerçekliğin hakikatine aykırı bir biçimde “Kütüphanesiz okul kalmadı” der? Yoksa birilerinin hazırlayıp eline tutuşturduğu raporda öyle yazdığı için mi? Eğer öyleyse, Mahmut Özer’in MEB’i yönetmekten anladığı şey bu mu?

Kopyala-Yapıştır 

İkinci örnek ise birincisinden daha vahimdir. Sakın “Bir ‘bakan’ın, hem de eğitimle ilgili bir ‘bakan’ın, tüm toplumu bıraktım, öğrenci, öğretmen ve velilere karşı alenen gerçeğe aykırı beyanda bulunmasından daha vahim ne olabilir ki” demeyin. Çünkü yalancının ve yalanın hükümran olduğu herhangi bir yerde bu soru hükümsüzdür, şimdilik.

Bundan dolayı biz örneğimize dönelim: Yine geçtiğimiz yılın son aylarında TBMM Başkanlığı üzerinden, MEB ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e bir yazılı soru önergesi yöneltilir. Önerge, MEB’de yıllardır eksilmeyen ve her geçen yıl iyice ayyuka çıkan cinsel tacizler, cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde idareciliğe atananlar ve onları atayanlara ilişkindir. 

Bu soru önergesine ilişkin, süresi geçtikten sonra MEB’den TBMM’ye gönderilen Mahmut Özer imzalı yazılı cevap tam bir skandaldır. Hem de iki açıdan skandal… İlgili birim tarafından hazırlanıp, “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in imzalaması için önüne konulan yazı hem hiçbir soruya yanıt değildir, hem de var olan gerçekliğe aykırı bir beyan niteliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra ve aynı zamanda geçmiş yıllarda da benzer soru önergelerine verilen kopyala-yapıştır bir metinden ibarettir.

Buradan hareketle, önümüzde, öncelikli olarak iki seçenek vardır. Bunlardan birincisi, eğer “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in bu sözü doğruysa; kasıtlı olarak, kopyala-yapıştır bir metni imzalayıp TBMM’ye göndererek, onu ciddiye bile almayan, dahası hadi yalan demeyelim ama gerçeğe aykırı beyanlarla TBMM Başkanlığı’nı ve önerge sahibi milletvekilini yanıltan ve kandırmaya çalışan da Mahmut Özer’dir. Taciz eylemi sübuta ermiş kişileri yöneticiliğe atayan kişi ya da kişiler, haklarında hiçbir idari ve adli işlem yapılmaksızın, yıllardır MEB bürokrasisinde yer işgal ediyor olmalarına rağmen, Mahmut Özer, kendi imzasıyla sunulan söz konusu cevap metniyle hem TBMM’ye hem de milletvekiline, kasten yanlış bilgi vermiş, demektir. 
Diğer seçenek ise şudur: Eğer “MEB’i ben yönetiyorum” diyen Mahmut Özer’in bu sözü doğru değilse… Yani kof bir gurur ve böbürlenme vesilesiyse… Ne yazık ki bu durumda Mahmut Özer, MEB’i yönetmek bir yana, kendi sözünün tersine, önüne konulan metinlerin, kopyala-yapıştır olup olmadığından bile bihaber olan; içeriğinde yer alan bilgilerin doğruluğuna yanlışlığına ilişkin bile herhangi bir bilgi sahibi olmayan; bunları sorgulamasına bile izin verilmeyen ve yalnızca onları imzalamakla görevli bir ‘bakan’dır. Kendisine çizilen icazet sınırları içinde, eline verilen 76. Maddeyle oynayan bir ‘bakan’…

Daha ötesi laf-ı güzaftır efendim. Elbette en iyisini, en güzeli ve en doğrusunu bilen Mahmut Özer ve onu ‘bakan’ koltuğuna oturtanlardır. Ne diyelim ki bir kişi “Ben ‘bakan’ım!” diyorsa ‘bakan’dır. Başka şeyler demediğine dua edin! Ya bir de “Ben …..” deseydi. Hele de tam bir ayrımcılık ve mobbing olan mülakat kepazeliğini bile kekemelik kılıfıyla savunmaya kalkmışken… Bozuntuya vermeyin ve şükredin halinize…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar