Atilla Köprülüoğlu

Atilla Köprülüoğlu

ATTİLÂ İLHAN

Cumhuriyet’in en önemli kalemlerinden

Türk şiirinin unutulmaz ismidir.

Cumhuriyet’in, aydınlanmanın en önemli kalemlerindendir. 

Şair, yazar, gazeteci, düşünür, eleştirmen, denemeci, kültür adamıdır.

Adı anıldığında usa gelen şiirleri, "Ben Sana Mecburum", "An Gelir", "Üçüncü Şahsın Şiiri" ile Attilâ İlhan!

Her dem üretmiş, Türk yazın ve düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunan ‘Edebiyatımızın Kaptanı’dır...

Daha 14 yaşında okulda Dünya Şairi Nâzım Hikmet’in şiirleriyle yakalanınca zindan ile tanışan, lise sonda  (İzmir Atatürk Liseli’dir) CHP Şiir Armağanı'nda ‘Cebbaroğlu Mehemmed’ şiiriyle, Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca ile ödül alan, gazetecilik uğruna hukuk öğrenimini bırakan, ilk şiir kitabı Duvar’ı  yayımlayan Attilâ İlhan...

Üniversite ikideyken Nâzım'ı kurtarma adına Paris'e giden, Türkiye'ye dönüşünde sürekli polis takibine giren, Sirkeci’deki ünlü polis merkezi Sansaryan Han'daki sorgulanan; bunları yapıtlarında da temalayan Attilâ İlhan...

1950’li Paris’li yıllar. 

Fransızca ve Sosyalizm ile dost olma... 

Yavaş yavaş adının duyulmaya başlanması... 

Sinemayla olan ilişkisi... 

Vatan’da yazdığı sinema eleştirileri.. ‘Ali Kaptanoğlu’ müstear ismiyle yazılan senaryolar. 

Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri dönüş... Televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle başlayan İzmir’de Karşıyakalı yıllar. 

Tam sekiz yıl...

20211010-105754.jpg

Beş yıl Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığı ve genel yayın yönetmenliğini yaptı. 

Kimler yok ki o dönemde çalıştığı ; 

İstihbarat Şefi Kaya Çelikkanat, 

Orhan Suda, 

Akın Simav, 

Okan Yüksel, 

Akın Kıvanç, 

Çetin Gürel, 

Hüseyin Yangır, 

Yaşar Eyice, 

Nurdoğan Taçalan, 

Zafer Alatay, 

Şenol Çetin, 

İskender Dinsel, 

Tunç Saruhanlı, 

Ateş Akkor, 

Şerif Tahmisoğlu, 

Erol Akıncılar...

O dönem Türk Haberler Ajansı’nda (THA) çalışan Levent Bimen Usta, bütün gazetecilerin Attilâ İlhan’a gıpta ettiğini, elinde şemsiyesi, kahverengi meşin çantası, şapkası ve kırmızı kaşkolu ile karizmatik olduğunu anlatır.

Demokrat İzmir’deki masası, sandalyesi ve sehpası, bugün İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Müzesi’ndedir.

Bir anı da "İzmir Sevdalısı"

Sancar Maruflu’dan:

“Attilâ İlhan'la ilk kez 1969’da Demokrat İzmir Gazetesi'nde karşılaştım. 

Banaeni ailemle olan tanışıklığını uzun uzun anlattı. 

(1941’de Nâzım şiirleriyle yakalandığında Karşıyaka Polis Karakolu’na götürüldüğünü, babam Cevat ile annem öğretmen Neriman’ın önce kurtardığını,  şikayet edilince de fişlendiğini, hapse girdiğini) 

Sık sık Günay Akarsu, Orhan Suda, Suat Taşer, Akın Simav, Şadan Gökovalı, Ragıp Haykır, Çetin Köroğlu, Turgay Gönenç, Özdemir Hazar gibi edebiyat, sanat ve basın dünyasının önemli isimleriyle, bazen Şükran Lokantası'nda, bazen Yeşil Papağan'da unutulmaz sohbetlerimiz olurdu."

fb-img-1633852407954.jpg

"Fena Halde Leman", en sevilen romanlarındandır ve  Ankara'da yazılmıştır. 

1981'de İstanbul'a yerleşir. 

Bu dönemde "Sekiz Sütuna Manşet", "Kartallar Yüksek Uçar" ve "Yarın Artık Bugündür" gibi TV dizilerinin senaryolarını yazar. 

Kartallar Yüksek Uçar'da başrolü Selda Alkor ile paylaşan, "Banazlı İsmail" tiplemesini canlandıran kayınbiraderi (yitirdiğimiz Çolpan İlhan’ın eşi)  ünlü aktör Sadri Alışık unutulmaz bir performans sergilemiştir...

İlk romanı "Sokaktaki Adam" yayımlandığında 10 roman yazar. Bunlar fazla bilinmez. 

Sebebini şöyle izahlar: 

“Çok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? 

Çok akıllıca bir sebebi vardı. 

Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. 

O da romancılık değildir. 

Günlük tutmaktır.”

Kurtlar Sofrası yazarın olgunluk dönemi diye tanımlanabilecek edebiyat sürecinin miladıdır. Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez ile Attilâ İlhan, Türk aydınına farklı açılardan bakar. Ardından 7 kitaplık Aynanın İçindekiler serisi gelir. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa...

Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır bu yapıtlarda...

fb-img-1633852402490.jpg

Yazarı iyi tanıyanlar ya da yapıtlarını okuyanlar, kadın olgusunun onun dünyasında ne derece önemli olduğunu bilirler. 

Hayatını üç bölüme ayıran Attilâ İlhan'ın 20 yaşına kadarki dönemi başarılı bir öğrencinin hayatını içerir. 20 ile 40 arasındaki ikinci İlhan dönemi ise 'bildiği gibi yaşama' dönemidir. 

40'tan sonra ise daha derli toplu bir hayat sürer İlhan. 

Bunun içindir ki evliliğini de 40 yaşından sonra yapar. 

1968'de Biket Hanım'la evlenir, 15 yıl evli kalır. 

Bu bölüm; Erkin Usman Usta’dan alıntıdır. 

Meslek Ustamız’ın ‘Karşıyakalı Attilâ İlhan’ yazısından:

“Bir sohbetti yaptığımız. 

Konu, Attila İlhan'ın şiirlerinde erotizm... 

Dört yıl kadar öncesiydi. Attilâ İlhan, İzmir Kitap Fuarı'na şöyle bir uğramıştı. 

Mekan Lozan Pastanesi... 

'Bakın çocuklar...' dedi ve gözlerini ufka dikti. 

Sonra anlatmaya başladı:

'Cinsel diyalektiğin gerek insanlar arası, gerekse insan içi çelişme ve gelişmelerini, romana olduğu kadar şiire de geçirmek, bana ilginç görünmüştür...'

Kahvesini yudumladı. 

Şiir merakının ilk yıllarında toplumculuk kavgası yaptığını da anlattı. 

'Bu arada erotik şiirler de yazdım, yazdım... 

Sonra, yırtıp attım. Yine yazdım, yine attım. 

O günkü hayat biçimim içinde bunlar değersizdi. Ayıptı...' dedi ve daha sonraları yazdığı cinselliği işleyen şiirlerin altında yatan nedenleri ve saptamaları ise şöyle dile getirdi:

'Bireysel diyalektik hiç kuşkusuz cinselliği de kapsıyordu, ikisi birden doğasal diyalektiğin kapsamına giriyorlardı.'

Her aşığın cebinde, sevgiliye okunacak bir Attilâ İlhan şiiri var.

Peki, ya Attila İlhan aşk için ne düşünüyor? 

Okuyalım yazdıklarını: 

“Aşk bir tür suç ortaklığıdır.”

İşte Attilâ İlhan burada aşkı bir eğitim olarak nitelendiriyor. 

Aşık olmak, cinsellik bunların tümünün öğrenilebilir şeyler olduğunu savunuyor. 

Aşkı çok çıplak tarif etmek gerektiğindeyse; cinsel çekimin yüceltilmesi olarak nitelendiriyor.”

 

☆☆☆

 

'Attilâ İlhan'ın şifreleri' deyimi bana ait değil. 

Rahmetli  Şadan Gökovalı Hoca’mın. Buyrunuz:

1) Hiç büyük harf ve özel adı izleyen (') kesmeden başka noktalama imi kullanmaz, dize sonuna nokta koymaz.

2) Balıkçı şapkasını kapalı yerde bile çıkarmaz

3) Attila İlhan kapısının açgıtı (anahtar): “boynuna o yeşil fuları sarma çocuk / gece trenlerine binme / vurulursun / sokaklarda ıslık çalma / vurulursun’’

4) Altın ikiliği: 'insan bırakmaz sevdiğini / sevmek insanı bırakır'

5) Son dönem şairlerinden tuttukları: Erdoğan Çokduru, Erol Çankaya, Arif Karakoç. Özendiği yazarlar: Plekhanov, Mallarme, Mayakowski, Fuzuli, Nazım, Halikarnas Balıkçısı, Aragon. Beğendiği öykücü: Borges, Cengiz İlhan. Sait Faik.

6) Yazamadan gittiği konular: Karşıyaka Çamlık Sokak, Demokrat İzmir yılları, Ankara'da Bilgi Yayınevi yöneticiliği. Evlendiği tek eşi Biket.

7) Şiirlerini en güzel kim okur? Kendisi; kardeşi Çolpan İlhan, Handan Ertuğrul, Şadan Gökovalı, Meral Taygun, Adalet Cimcoz.

 

☆☆☆

 

Ahmet Kaya’nın çok sevdirdiği bir şarkısı vardır; 'O  Mahur Beste Çalar Müjganla Ben Ağlaşırız..'

İlginçtir, hüzünlüdür öyküsü... 

Şöyle anlatır "Mahur" şiirini Attilâ İlhan:

“Radyodan duymuştum haberi... 

5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, Deniz’lere kıymışlardı. 

Sabahlara kadar ağladım, ağladım... Vapura bindim Karşıyaka’dan. Mısraları dillendiriyordum yüksek sesle:

“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız...”

Bir kadın ismi Müjgan aslında Farsça’da kirpik demekti. Usta’nın Müjgan’la ben ağlaşırıztan neyi kastettiği anlaşılıyordu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a; Darağacı’nda Üç Fidan’a ağlıyordu Kaptan.

Ve o sabah bu şiiri, öyküsünü de -ilk dinleyen- birlikte vapur yolculuğu yaptığı İzmir 68'liler Birliği Başkanı Meslek Ustam Okan Yüksel'dir!..

Attilâ İlhan, şiirlerini yalnızca Ahmet Kaya tarafından bestelenmesine izin vermişti. 

Örneğin, An Gelir ve Lili Marlen Türküsü gibi...

 

☆☆☆

 

VEDA YAZISI

12 Eylül 2005’te Cumhuriyet'te  bir 'Veda Yazısı' yayınladı Attilâ İlhan. 

Sanki sonun başlangıcı gibiydi yazısı...

Yaşamında içki-sigara kullanmayan Büyük Usta, İzmir dönüşü ciddi biçimde rahatsızdı. 

Yazmak zor geliyordu. 

Veda Yazısı şöyleydi:

“Şaka maka, bir yıl daha geçti; ayıptır söylemesi, elden geldiğince, yaşamakta olduklarımızı, yakın tarihimizin penceresinden bakarak değerlendirmeye, gerektiğinde tartışmaya çalıştık. 

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Bu münasebetle, bir süre için izninizi rica ediyorum, siz de halkımızın o güzel tabiriyle, kulağınızı dinleyin.”

Ve, Attilâ İlhan aramızdan böyle diyerek ayrıldı.                                                                             

Yeğeni Kerem Alışık, çıkardığı “Öyle Sever Gibi Bakma Bana Alışık Değilim” adlı şiir kitabında dayısı Atillâ İlhan'ın son gecesini anlatır:

“Dayımı kaybettiğimiz gece kimseye haber vermedik. 

O geceyi kimse olmadan onunla birlikte geçirmek istedik. 

Arşivlerde ölüm günü '11 Ekim' görünüyor ama 10 Ekim'de kaybettik dayımı. 

O acıyı aile olarak yaşayalım istedim. 'Bir Gece Yarısı' şiirini yazdım."

 

☆☆☆

 

REVOLUTION

Yazıyı onun En Sevdiğı Şiirlerinden "Revolution" ile bitirelim?;

 

"sarmaşıklı bir ev, güneşli tertemiz camları,

yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz,

sen işinden ben işimden dönünce akşamları,

soframız hazır taze ekmek limon çiçekleri,

billur bardakta şeker gibi tatlı suyumuz,

sonra ben sana nâzım’dan şiirler okurken,

üşüşür penceremize gece kelebekleri,

artık dalar gönlümüzce büyük şeyler düşünürüz,

neler düşünürüz sevgilim neler düşünürüz,

her sıçrayış bir birikişe bakar,

her birikiş bir sıçrayışı hazırlar,

baştan başa tarih birikip sıçramalarla doludur,

yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz,

saat kulesi gecenin on birini vurur,

varıp deliksiz uyuruz uyuruz sabahleyin,

bıraktığımız yerden hayata başlamak için

Önceki ve Sonraki Yazılar