Atilla Köprülüoğlu

Atilla Köprülüoğlu

Gecelerin Yalnız Kılavuzları"; DENİZ FENERLERİ...

 

Denizleri aydınlatır, gemilere, balıkçılara yol gösterir deniz fenerleri.

Mavi sularda her biri, büyük bir kandildir.

Yanıp söner, yanıp sönerler…

Çakar da derler onlara...

Denizleri aydınlatırlar…

İnsanoğlunu da rahatlatırlar!

Neticede yalnızlığın ışınlarıdır onlar.

Her birinin de farklı bir öyküsü bulunur.

Bernard Shaw şöyle der;

"Bir deniz feneri kadar fedakarca insan tarafından inşa edilmiş başka hiçbir yapı düşünemiyorum. Sadece hizmet etmek için inşa edilmişlerdi."

 

****

“Fenerler yoksa,

deniz de

yoktur aslında, denizlerdeki yolculuk da.

Fenerler yalnızdır.

Belki de tüm ‘yol gösterenlerin’ kaderidir bu’’ diyor Aykut Tankuter.

Tankuter, Türkiye’deki fenerleri kitabında -fotoğraflarıyla- toplamış yazardır.

Fenerlerden geriye güzel anıların kalması noktasında iyi bir çalışma olmuştur kitabı da…

 

****

Yenifoça’daki küçük fenerin önünde otururken; düşündüm.

Lacivertin her tonundaki gecelerde…

Deniz fenerleri uzaktan yanıp sönerek; tabiata, dalgalara meydan okumuyor mu?

Tehlikeleri göstermiyor mu?

Gemilerin, her boydaki teknelerin, balıkçıların seyir güvenliğini sağlar deniz fenerleri!..

 

****

Bir deniz feneri öyküsü;

“Eğitim filosuna bağlı bir savaş gemisi, fırtınalı bir havada, gece karanlığında yol alıyordu

Yer yer sis de vardı ve görüş alanı dardı.

Bu nedenle geminin komutanı da köprüdeydi, bütün faaliyetleri denetliyordu.

Gözetleme nöbetçisi haber verdi;

– Işık! Sancak tarafında.

Komutan seslendi:

– Dümdüz bize doğru ilerliyor Komutanım.

Bu, tehlikeli bir çarpışma rotası üzerinde olduğumuz anlamına geliyordu.

Komutan emir verdi;

– Gemiye mesaj gönder: Çarpışma rotasındayız. Rotanızı 20 derece değiştirmenizi öneriyoruz.

Karşıdan şu sinyal geldi: ” Sizin rotanızı 20 derece değiştirmeniz önerilir.”

Komutan:

– Mesaj gönder.

Ben komutanım.

Rotayı 20 derece değiştirin.

Karşıdaki “Ben deniz onbaşıyım, sizin rotanızı 20 derece değiştirmeniz daha iyi olur.” diye yanıtladı.

Öfkelenen komutan emretti:

– Mesaj gönder!

Ben bir savaş gemisiyim. Rotanızı 20 derece değiştirin.

Karşıdaki ışıklarla işaret verdi.

“Ben bir deniz feneriyim!”

Savaş gemisi rotasını değiştirdi!..

 

****

 

Bu yazı, Meslektaşım ve Kaptan

Meriç Köyatası 'sız olmaz;

"Değerli dostum ressam Haslet Soyöz'ün Fenerler Sergisi kataloğuna bir ön söz yazmıştım. Bir bölüm paylaşıyorum.

'Fenerler, denizciler için can dostudur.

Fenerlerle dost olmayan, fenerin karakterini okuyamayan denizcinin sonu, pek hayırlı değildir. Ya teknesi kayalıklarda parçalanır ya da sonsuz deryalarda kaybolur. 

Sadece gece ışıkları ile değil, kule yapıları, kule üstü üçgenleri, bina renkleri ile gündüz vakti de denizcilerin en önemli seyir yardımcısıdır.

Hiç bir fener, bir diğerine benzemez.

Hepsinin ayrı bir kişiliği, ayrı bir karakteri vardır. Her fenerin ışığı farklıdır. Kimi beyaz, kimi yeşil, kimi kırmızıdır.

Kimi çok kısa aralıklarla göz kırpar, kimi sık aralıklarla…

Kimi 3 saniyede bir çakar, kimi 10 saniyede 3 kere… Ne kadar sürede ne kadar göz kırptığına da 'fenerin karakteri' denir.

Denizciler, bir feneri gördüğünde neden heyecanlanır, neden mutlu olur?

Bilmediğiniz denizlerde gidiyorsunuz.

Elinizde bir deniz haritası…

O haritanın bir yerinde, mor bir yıldız ve mor bir kuyruk görüyorsunuz.

Bu, bir feneri ifade ediyor. Yanında da fenerin karakteri yazıyor.  Fl(3)10s62m25M… Okunuşu, denizden yüksekliği 62 metre olan,

25 mil mesafeden görülen 10 saniyede 3 kez beyaz çakan bir fener…

İşte gecenin bir vakti bu feneri gördüğünüzde heyecanlanıyor ve 'acaba doğru mu, bu o fener mi' diyerek başlıyorsunuz dakikada 60 metronomluk ritim ile saniye saymaya: 

'Sıfır buçuk, bir, buçuk, iki, buçuk, üç, buçuk…dokuz, buçuk, on…'

Ardından üç beyaz ışığı da saydığınızda, büyük bir mutluk ve mütevazı bir gülümseme ile haritadaki yerinizi işaretliyorsunuz. Seyir defterine işliyorsunuz.

Gecenin kör karanlığında gönül rahatlığı ile seyre devam ediyorsunuz.  Denizdeki tüm dostların pruvaları neta, denizleri sakin, rüzgarları kolayına olsun..."

 

****

Ve üç şiir;

Uzanmış koca burun açık denize doğru,

Lacivert ve gri gecenin değerinde.

Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,

Deniz feneri parlar,

Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.

(Fazıl Hüsnü Dağlarca)

 

ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir

eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir

siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü

(Attilâ İlhan-Deniz Kasidesi)

 

Dalgalar, uçurumları kucaklıyor.

Dalgalar, koşuyor fenerin ışığında yıkanmak için!

Dalgalar, yükseliyor dalgalanmak için!

Fener sarı fecirler gibi sızıyor sulara!

Mor sulara!

Mor sulara!

(Hasan İzzettin Dinamo-1930)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar