Atilla Köprülüoğlu

Atilla Köprülüoğlu

"Ve Şair... En Şair... Hayat Şairi..." ATTİLÂ İLHÂN 98 YAŞINDA...

"O sözler ki kalbimizin üstünde 

Dolu bir tabanca gibi 

Ölüp ölesiye taşırız 

O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan Uğrunda asılırız...

(Attilâ İlhân)

Edebiyatımızda ve düşün hayatımızda önemli bir imzadır, şairliği kadar da bilgedir de!

Şiirleri; tepeden tırnağa sevda, kavga ve devrimdir.

O; eylemci, muhalif, lirik bir kişiliktir.

O; Türk Edebiyatının Kaptanı'dır!

Attilâ İlhân'dır!..

Yeğeni Kerem Alışık dayısını şöyle tarif eder;

"Kendine ait olmayan ama yalnız kendi olan herkese el vermiş, emek vermiş bir insan.

Daima farklı olmuş farklı yaşamış, farklı düşünmüş ve bu farklılıklarıyla da toplumun her kesimine, het katmanına mal olmuş bir insan.

Yaşamını felsefesi ve ideolojisiyle aynı paralelde yaşayan bir insan!.."

Ve sonra ekler Alışık;

Hayatı da hep şiir gibi yaşayan, doğrusu yazdıkları da üstüne pek yakışan bir şair; 

Ve Şair...

En Şair...

Hayat Şairi..."

facebook-1686829763749-7075076825415469889.jpg

“Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz” tümcesiyle simgeleşmiştir!

“Şairler ayakta ölür!” çok yakışmış özlü sözüdür"...

“An gelir/paldır küldür yıkılır bulutlar/

Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet/

O eski heyecan ölür”ü yazmıştır.

“Her geçen seni bizden parça parça götürür/

Mustafa’m Mustafa Kemâl’im..” de onundur!..

Neticede; 

"dili hepimizin dili, aşkı hepimizin aşkı,  kavgası da hepimizin kavgası olmuştur..."

"Aydınlanmacı Cumhuriyet geleneğine sımsıkı bağlı Attilâ İlhan'ın

kavgasından söz edince "Duvar"ının dizelerini nasıl unutabiliriz?;

"onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık

bir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil

yıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi

şafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk

ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında

siyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk

bulutlar eğilip alnının terini sildiler

ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler..."

 

****

6 Mayıs 1972 Cumartesi…

Attilâ İlhân, Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptığı

Demokrat İzmir Gazetesi’nin Konak’taki binasına gitmek için Karşıyaka İskelesi’ne gelir.

Yaz-kış kolundaki şemsiyesi, başında simgeleşmiş şapkası ve bir elinde de kahverengi deri çantasıyla...

"Alaybey" isimli vapurda her sabah birlikte yolculuk yaptığı gazetenin muhabiri Okan Yüksel  de vardır.

Gözleri kan çanağı gibidir.

Denizler’in idam haberini radyodan dinlediğini hıçkırıklara boğularak anlatır.

Ardından yazdığı şiiri “Mahur”u okur:

“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Gitti dostlar, şölen bitti ne eski heyecan ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar hazırlık sonbahara

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız…”

Şiirdeki “müjgan”, Farsça’da “kirpik” anlamındadır.

“Yalnız Şövalye” bu şiiri daha sonra bestelemesi için Ahmet Kaya’ya verir…

 

****

Şair Yazar Dostumuz

NKL'li Abim Ahmet Günbaş  'in harika bir Attilâ İlhân'lı

paylaşımında sıra şimdi,

İzniyle;

"MASMAVİ BİR PENCEREDEN ATTİLÂ İLHAN'A BAKMAK!..

 

Bazı şiirler bazı mekânlara siner.

Sinmekle kalmaz, kent içini tanış bir rüzgâr gibi dolaşır.

Bugün doğum günüyle andığımız Attilâ İlhan'ın Belâ Çiçeği adlı şiiri de öyledir!

 

Bir yerde Alsancak Garı'nı duygularının merkezi edinen ergenliğimin

şiiridir o!

Alsancak tarafından Namık Kemal Lisesi'ne gidip gelirken soluduğum o devrimci-romantik havayı hiçbir şeye değişmem.

Hâlâ da öyleyim.

Ne zaman yolumu Alsancak Garı tarafına düşürsem, şimdilerde trenlerden yoksun kalan o mekânı Belâ Çiçeği'nin çınlamasıyla usul usul dolaşır, anılardan anılara sıçrarım.

 

Ne yazık ki pek yakınında olamadım sevgili Kaptan'ın.

Demokrat İzmir'in Edebiyat ve Sanat sayfasında çıkan ilk şiirim de onun yönetiminden sonradır. 

 

Ancak Attilâ İlhan'ın anımsanma gibi bir problemi yoktur.

İzmir'in ruhunda hep onu görürsünüz.

Çünkü en güzel şiirlerini bu kente armağan etmiştir zamanında.

Kısaca Attila İlhan bir gençlik rüzgarıdır; bir yerlere gitmez.

En azından Karşıyaka-Konak arasında süzülen bir vapurda rastlayabilirsiniz ona yazılmamış şiirleriyle!..

 

Ben biraz Attilâ İlhan şiiriyle birlikte olacağım bugün. 

 

Bence siz de öyle yapın. Masmavi bir pencereden bakın doğan güne.

 

Sevgiyle…

 

BELÂ ÇİÇEĞİ

 

alsancak garı'na devrildiler

gece garın saati belâ çiçeği

hiçbir şeyin farkında değildiler

kalleş bir titreme aldı erkeği

elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler

çantasını karısı taşıyordu

 

hiç kimse tanımıyordu kimdiler

gece garın saati belâ çiçeği

üçüncü mevki bir vagona bindiler

anlaşıldı erkeğin gideceği

bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler

bir türlü karısına bakamıyordu

 

ayaküstü birer bafra içtiler

gece garın saati belâ çiçeği

şimdiden bir yalnızlık içindeydiler

karanlık gelmişi geleceği

birdenbire sapsarı kesildiler

vagonlar usul usul kımıldıyordu..."

 

****

“Ben sana mecburum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İçimi seninle ısıtıyorum.” 

Kaptan bugün 98 yaşında.

İyi ki doğdu.

İyi ki bu dünyadan

Attilâ İlhân geçti...

Önceki ve Sonraki Yazılar