Av. Mehtap Demirhan Özdemir

Av. Mehtap Demirhan Özdemir

BU BİR TEŞEKKÜR YAZISIDIR

‘Biz iyiyiz, sokaktayız şu an.’ diyordu telefonun diğer ucundan. ‘Ama kardeşine ulaşamıyoruz.’

Ankara’dan yola çıkmamızın üzerinden dört saat geçmişti ki, İskenderun’daydık. Limanda yangın dumanları tüterken, radyomuz da Hatay’dan hiç bahsedilmemesinin sakinliği vardı üzerimizde. 

Belen’e doğru çıkarken yol üzerinde tek tük yıkılan binalar, benzin istasyonlarının talan edilmesi, Hatay’dan çıkış yolunun araç yoğunluğundan gözükmemesi bizi düşündürmeye başlamıştı ki, şehre yaklaştıkça ortada enkazdan başka birşey kalmadığını gördük. 

Her yer dümdüz moloz yığını ya da yan yatmış binalarla doluydu. 

İnsanlar can hıraş kaçmaya devam ederken bizi bekleyen sürpriz, bu saatten sonra telefonumuzun çekmemesi, benzinin olmaması, yiyecek veya içeceklerin talan edilmiş olmasıydı.

Binanın önüne geldiğimizde, moloz yığını olması korkutucu ise de, asıl iç yakan enkazdan gelen ‘kimse yok mu?’ ‘Yardım edin’ ‘Ben Merve’ ‘Ben Naime’ ‘Ben 2. Kattayım.’ ‘Ben 4.kattayım.’ Sesleri ve battaniyeye sarılmış, yerde yatan üç cenazeydi.

2.Depremi hep beraber yaşadık. Hala ne gelen vardı, ne soran. 3 binanın birbirine karışmış enkazının başındaydık ve toplamda yaşayan 14-15 kişi anca vardık. O gece seslere ‘bekleyin yardım geliyor’ diyerek cevap verirken, biz de dolu yedik ateşin başında ısınırken. Reyhanlı’dan gelmiş yufka ekmeği paylaştık. 

Ertesi gün yine ne gelen var, ne soran. Enkazdan sesler hala geliyor. Bir kaç kişi enkazı kaldırmaya kendi çabaları ile uğraşırken, 3 çocuk vücudu, bir insan kafası göründüğünü söylemeye başladılar. 

Olanlar ondan sonra oldu. Benim yakınımdır belki diye cesetlere bakan herkes sinir krizleri geçirdi. Ama yok. Kimsenin yakını çıkmadı. Bir umut herkes belki yaşıyordur diye kendi yakınını beklemeye devam etti. Yanımızdaki cenazelere alıştık artık. 

Hava kararmıştı ki, İstanbul Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi Itfaiyesi’nden bir ekip geldi. Enkaz altında kalanlara birşey yapamadılar ama bina içinde kalmış ve hareket eden bir kişiyi çıkardılar. Diğerlerine ulaşamadılar, gece olduğundan yarına kaldı işler.

Gece adını bilmediğimiz bir köyden, teyzenin biri oğlu ile süt yollamış. Sütü içti insanlar. 

Yarın oldu, 3. Gün yani. Koskoca 3 gün geçmişti. Yan yatmış olan moloz yığınında ulaşılamayan insanlar bekliyordu. Ama diğer 2 enkazdan artık ses gelmiyordu. Hem de hiç bir ses. 

Beklediğimiz yerin karşı yakasına geçtik, Ankara Belediyesi’nin yolladığı bir iş makinesi enkazı bu yakadan çökmesin diye tutmaya başladı. 

Tüm gün enkazda hayat koridoru açılmaya çalışıldı. Belki bir ses duyulur diye hep birlikte ‘şişşşşşşş’ denilerek insanlar hareketsiz ve sessiz bırakıldı bir kaç dakika. Ama yok, o eşsiz sessizliğin içerisinde beklenilen o ses duyulmadı. 

Anlamsız şekilde ortada gezen bir takım insanlar ‘Afad’ı bekleyin. Sakın kendi çabanızla enkazı kaldırmaya çalışmayın.’ diye insanları enkaza dokundurtmadılar. Ama hala Afad’ın geldiği de yoktu. 

Arka tarafta dumanlar yükseldi. Yan yatmış binanın çöktüğünü düşündük ama içerde kalan bir kaç kişinin donmamak için ateş yaktığını ve yangın çıktığını, itfaiyenin söndüremediğini ve insanların yanarak ya da dumandan boğularak öldüğünü izledik. 

Daha başımıza ne gelir ki demeye başlamıştık ki, bir söylenti çıktı. Enkaz kararı bekleniyormuş. O yüzden Afad tarafından yardım yapılmıyormuş ve yaptırılmıyorum diye. Enkaz kararı nedir diye düşünürken, ceset var yok bakılmaksızın tüm şehrin hafriyat alanına dökülmesi olduğunu öğrendik. 

Hatay gözden çıkarılmıştı sanki. Başımızın çaresine bakmamız gerektiğini anladığımızda akşam saat sekiz olmuştu. Hava karanlıktı. İstediğimiz tek şey, cenazemizi alıp gitmekti.

Ankara’ya döndüğümüzde anladık ki, Hatay’a herhangi bir yardım gelmemesinin sebebi engellemelerdi. Ve milyonların tepkisi, Hatay’ı gündeme getirmesi ile engellemeler kalkmıştı. 

İlk teşekkürüm ziyareti ile Hatay’ı siyasi gündeme getiren Kemal Kılıçdaroğlu ve sosyal medyasında Hatay’ı gündemde tutan Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur ile ekiplerine, Hatay’ı unutturmayan herkese. 

Devamla; Hatay’ın girişinde bekletilmelerine karşı gelip, Odabaşı Mahallesi’ne gelen ve beni kırmayarak gösterdiğim yeri kırarak eşimin kardeşi, MKÜ’nün yakışıklı hocası Prof.Dr. Gökhan Özdemir ve güzel eşi Merve Özdemir’in cenazesini bize veren, Konya Seydişehir Ülkü Ocakları ve Deva Partisi Kozan İlçe gençlerine teşekkürlerim. 

Yollar kapalı, hava koşulları gibi asılsız bahaneler bulmadan Hatay’a ilk günün gecesinden yetişmeye başlayan İstanbul Belediyesi ve Ankara Belediyesi’ne teşekkürlerim. 

Tek başına gelip, koskoca bir Sahra hastanesi kuran ve sağlık desteği sağlayan Turhan Çömez’e teşekkürlerim.

Odabaşı Mahallesi Ilgım  apartmanında yakınlarımızı hep beraber beklerken, birbirimize destek olduğumuz güzel insanlara teşekkürlerim.

Yardımları ile tırlarla yolların kapanmasını sağlayan yüce gönüllü milletime teşekkürlerim.

Bugün 40. günü ölümün. Unutmayan, unutturmayan ve dualarını eksik etmeyenlere teşekkürlerim. 

Ve duvarlara ‘Bir gün döneceğiz Hatay’ yazarak umudumuz olanlara teşekkürlerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar