Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

HEKİMLER BİRLİK OLUYOR

Ülkenin yoğun gündemi içerisinde hafta içerisinde hekimlerin son bir yıl içerisinde ikinci defa grev yapması, kamuoyunda çok da fazla dikkat çekmedi ya da gösterilmek istenmedi. Fedakarlık, özveri, çalışmayı prensip edinmiş bir mesleğin üyeleri artık avaz avaz ‘bıçak kemiğe dayandı’ dese de henüz basın bu çığlığı sadece bir gün iş bırakma haberine indirgiyor ve hekimlerin haklı taleplerini kamuoyuna iletmiyor. Hekimin 364 gün mağduriyetine üç maymunu oynayanlar, tek günde vatandaşın mağdur edildiğinden dem vuruyorlar.

Belki de liseye kadar sınıfın en uslu, çalışkan ve görev adamı olan kişiler arasından çıkan hekimler de artık ses çıkartmaya başladı. Yakın zamanda üç hekim meslek sendikası kuruldu. Apolitik olduklarını ve herhangi bir siyasi partiye yakın olmadıklarını ısrarla dile getiren Hekimsen, Tabipsen ve Hekim Birliği Sendikalarının birbirleriyle uyumlu dayanışması ve ortak talepleri dile getirmesi gelecek için ben de dahil birçok meslektaşımı umutlandırıyor.

Tıp Fakültesine kayıt olurken 1992 yılında sırada başlayan dostluğumuz 30 yıldır hiç azalmadan devam eden Hekim Birliği Sendikası Yönetim Kurulu üyesi Op.Dr. Sertaç Saruhan’a sendikalar ve amaçlarını sordum. En azından kendi köşemde sesini iletmekte zorlanan meslektaşlarım için bir yer olsun istedim.

Dr. Saruhan’a göre son 15-20 yılda  kamuda çalışan personelin ama özellikle de  hekimlerin  büyük oranda maddi, manevi ve özlük haklarının kayıpları söz konusudur. Hak kayıpları dışında sağlıkta şiddet, hekimlik mesleğinin değersizleştirilmesi ve saygınlığının azaltılması, malpraktis konusu, idarecilerin mobbingi, hekimin daha iyi bir hizmet sunmak için istediği organizasyonların oluşturulmaması, alt yapı ve malzeme desteğinin verilmemesi artık bu mesleğin yapılamaz hale gelmesine neden olmuş ve  hekimleri tükenme noktasına getirmiştir. Tabii bu süreç yıllar içinde yavaş yavaş gelişmiş, belki bir iyileşme olur ümidiyle sıkıntılara tahammül edilmiştir. Ancak ne yazık ki herhangi bir iyileşme olmamış ve durum daha da kötüye gitmiştir. 

Bunun bilinçli bir tercih mi, yoksa yeni dünya düzeninin bir tezahürü olarak her şeyde olduğu gibi sağlığın da piyasalaşmasının bir yan sonucu mu, yoksa biraz daha ulusal ölçekte düşünülecek olursa siyasi iktidarın bundan rant elde etmek istemesi sonucu mu olduğu konusunda görüşler ileri sürülebilir. En nihayetinde gelinen noktada sağlık sistemimizin çökmesine sebep olacak toplumsal bir soruna doğru gidişat söz konusudur.

Toplumun iyi bir sağlık hizmeti alabilmesi için kendilerine bu hizmeti verecek hekimlerin düzgün bir çalışma ortamında hakettiği ücreti alarak çalışması gerekmektedir. Hekimin olmadığı sadece duvarları, cihazları, hemşiresi ve memuru olan bir hastanede/sağlık kurumununda sağlık hizmeti verilemeyeceği çok açıktır.  Son yıllardaki sağlık sisteminde -özellikle de hekimler açısından- kötü gidişin faturası maalesef  tüm topluma mal olmaktadır. Yakın zamanda önlem alınmazsa sağlık sisteminde çöküş olacağı öngörülebilmektedir.   Tükenmiş ve adaletsizliğe uğramış mutsuz hekimler, erken yaşta  emekli olarak, istifa ederek ve yurt dışına göçerek sistemden çıkmaktadırlar,  azalan hekim sayısı nedeniyle vatandaşlarımız MHRS randevusu bulamamakta, tedavi ve ameliyatlarını yaptıramamakta, heyet, ruhsatlandırma ve diğer idari işlerini gerçekleştirememektedir.

Uzun süre eğitim alarak yoğun emeklerle çok ağır bedeller ödeyen bir hekimin yaptığı her müdahalenin milyonlarca lira tazminatla sonuçlanacağı gerçeği ile burun burunayken ve  bunun dışında yazının başında da belirtilen büyük problemlerle yüzyüzeyken oldukça düşük ücretlerle kamu hastanelerinde görev yapması hayatın doğal akışına terstir. Bu yüzen bir hekimin ilk fırsatta sistemden çıkarak maddi ve manevi hakkını alabileceği mecralara yönelmesi doğaldır. Şu an ister farkında olunsun ister olunmasın bu sürecin içerisindeyiz. Bu konuda  önlem alınmazsa gelecek günler hiç de parlak gözükmemektedir.

Siyasiler, belki de alttan gelen hekim sayısına güvenmekte ve bu sorunu bu şekilde çözebileceklerini düşünmektedirler. Son bir kaç yılda TUS ve YDUS başvurularının azaldığı, atama kuralarında çoğu kadronun doldurulamadığı, tıp fakültelerinin ilk sınıflarından itibaren tıp öğrencilerinin ve yeni mezun hekimlerin yabancı dil kurslarına yazıldığı ve ayrıca hekimlerin bile çocuklarına tıp fakültesi yazdırmadıkları bir döneme girmiş bulunmaktayız. Nitelik ve nicelik ise apayrı bir sorun.

Daha önce sağlık iş kolunda kurulmuş başat sendikalar maalesef hekimlerin maddi ve manevi haklarını korumamış, daha çok yardımcı sağlık personelleri (YSP) için çabalamışlardır. Maalesef biz hekimler de sendikal faaliyetlerden uzak durarak bu sonucun oluşmasına katkıda bulunduk. Bu öyle bir hataydı ki zaman içinde hekim maaşlarının YSP’nin altına düşmesine sebep olmuştur. Hayatın doğal akışına tamamen tezat olan bu durum hekimler arasında büyük bir hoşnutsuzluğa yol açmıştır. En son kırılma da sağlık bakanımız ve cumhurbaşkanımız tarafından söz verilip meclis komisyonundan geçirilen ve medyada bolca reklamı yapılan maaş iyileştirmemizin YSP’ni temsil eden sendikaların da etkisiyle geri çekilmesi ile olmuştur.  Hekimler büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve artık örgütlü olarak hak arama mücadelesinden başka bir yol kalmadığının geç de olsa farkına varmışlardır.

 Hekim Birliği Sendikası (HBS), öncelikle hekimlerin kaybedilmiş maddi ve manevi  haklarının kazanılması, sağlıkta şiddetin önlenmesi, malpraktis yasasının düzenlenmesi, kamuda çalışan tüm uzman, pratisyen/aile  ve diş hekimlerinin sorunlarını gündeme getirip çözüme katkıda bulunmak amacıyla 10 Aralık 2021 tarihinde İzmir Ödemiş merkezli olarak kurulmuştur. Gerekli bürokratik işlemlerin tamamlanması ve teknik alt yapının kurulması sonrasında Ocak ayı başında üye alımına başlamıştır. Sendika yaklaşık bir ay içinde çok hızlı örgütlenme sağlayarak 2500  üye sayısına ulaşmıştır.

Sendika, bu süreçte şiddete ve yöneticileri tarafından mobbinge uğrayan onlarca meslektaşımıza hukuki destek sağlanmış,  “Hakkıyla Görev" ilkesini bakanlığa deklare ederek beş dakikada bir hasta bakmayı kabul etmediğimizi tüm kamuoyuna ve meslektaşlarımıza duyurmuştur. Hasta şikayet hattı olarak adlandırılan ve hukuki hiç bir temeli olmayan SABİM’in kaldırılması için Danıştay’a dava açılmış, ayrıca hekim dışı personele  verilen ek zammın hekimlere de verilmesi için hukuki girişimleri başlatmış ve en nihayetinde 7 Şubat 2022 tarihinde “7 Şubat’ta  7 Talep “başlığı altında  tüm Türkiye’de hekimlerin haklarını talep eden bir iş bırakma eylemi gerçekleştirmiştir. Bunun dışında hekimin hakkını savunan tüm sendikalara ve odalara ilkesel ve eylemsel desteği beyan etmiştir 

 HBS olarak sağlık sisteminin ana unsuru olan maddi ve manevi açıdan hakkını almış hekimlerin kamu sağlık sisteminin tekrar toparlanmasını sağlayacağı ve bu sayede toplumun nitelikli, ücretsiz ve mutlu olacağı bir sağlık hizmeti alabileceği düşüncesindeyiz. Vatandaşlarımızdan hekimlerin hak arama mücadelesine salt maddi isteklerimiz  açısından bakmamasını, durumun kendilerini de ilgilendiren oldukça ciddi bir sağlık sistemi sorunu olduğunun farkına varmasını ve haklı taleplerimize destek olmasını arzu etmekteyiz.

Evet sevgili dostlar, olağandan çok daha uzun yazıma tahammül edip sonuna kadar okuduysanız sizi bir hekim dostu olarak görüyorum. Artık hekimler söylenmiyor, çığlık atıyor. Bu çığlığa sen de yankı ol ki, sağlıkta hepimizin mağdur edildiği bu sistem değişmek zorunda kalsın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar