Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

NARDUGAN BAYRAMI

Yeni yıl yaklaşırken, yine yılbaşı kutlamasının Hristiyan geleneği ve kültürünün bir parçası olup olmadığı tartışmaları geleneksel olarak başladı. Hatta İstanbul’da bir kadın, yabancı marka otomobili ile geldiği AVM’de yabancı marka ayakkabıları ile yürüyüp yabancı marka çantasından meşhur telefon markalarından birini çıkartıp fotoğraf çekerken gördüğü yılbaşı ağacına büyük tepki göstererek, Hristiyanlığın sembolü bu ağacı yıkmaya kalktı. Muhtemelen içine giydiği iç çamaşırı bile yabancı marka olan bu kadının tutumu toplumdaki tutarsızlığın ve sorgulamadan her şeyi kabul etmenin bir sembolü gibiydi. 

Aslında Aralık ayında yılın en uzun gecesinin yaşandığı günler, tarih boyunca birçok medeniyette bayram olarak kutlanmıştır. Yılbaşı garip bir ısrarla Hz. İsa’nın doğum gününün kutlanmasıdır denilse de Katolikler, peygamberlerinin doğum gününü 25 Aralık olarak kabul ederlerken, Ortodokslar 6 Ocak tarihinde doğduğuna inanırlar. Hatta İncil’de Hz. İsa’nın doğum gününde gökte ışıldayan yıldızlardan bahsedilir ve o günün astronomik gökyüzüne bakılarak doğum zamanının Nisan ayı olduğu iddiaları da vardır. 

25 Aralık, aslında Eski Eski Roma’da güneş tanrısının doğum günü olarak kutlanırdı. Roma Devleti Pagan inanıştan Hristiyanlık inanışına kaymaya başladığında, ne şiş yansın ne kebap yansın misali, ortak bir bayram oluşturuldu ve Güneş Tanrısının doğum günü ile yeni peygamberin doğum günü, bir olarak kabul edildi. 

Orta Asya kültüründe de 21 Aralık değerlidir. Bu tarih, yeniden doğuş  bayramı olarak kutlanırdı. Tek Tanrılı dinler öncesinde, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunduğuna inanılırmış. Buna da hayat ağacı denirmiş. Bu akçam ağacını eski dönem tüm Türk halı ve kilimlerinde motif olarak görebilirsiniz. 

O dönemin inançlarına göre gecelerin kısalıp, gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralıkta gece, gündüzle savaşıyormuş. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyormuş. Kutlanan ise güneşin zaferi, yeniden doğuşuymuş. Ve orta Asya halkları bu zaferi büyük  şenliklerle, kutsal saydıkları akçam ağacının altında kutluyorlarmış. Güneşin yeniden doğuşu, yeni bir doğum olarak  algılanıyormuş. Bayramın adı ise Nardugan bayramı imiş. Nar Moğolcada Güneş demektir. Dugan ise tahmin ettiğiniz doğan.   Bir anlamda bayramın adı ‘Doğan Güneş’.

Güneşi geri verdi diye iyilik tanrısı Ülgen'e dualar edilir, dualar Tanrı’ya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyulur, dallarına kumaşlar bağlayarak o sene için iyi dilekler dilerlermiş.  Evler temizlenir, en güzel giysiler giyilir, Akçam ağacının çevresinde şarkılar söyleyip, oyunlar oynanırmış.  Yaşlılar ziyaret edilir, aileler bir araya gelerek yer içer, hallerine şükrederlermiş.

Şunun da altını çizmekte fayda var.  Akçam ağacı yalnız Orta  Asya'da yetişirmiş.  Tek tanrılı dinlerin geldiği coğrafyada bu ağaç bulunmaz ve bilinmezmiş. Bu ritüelin Hun Türklerinin, Avrupa'ya gelişlerinden sonra, onlardan alındığı düşünülüyor. Bir anlamda bu kutlama ritüeli Türklerden, Hristiyanlara geçmiş ve bunun da İsa'nın doğumu ile bir ilgisi yoktur. Kutlanan ise güneşin yeniden doğuşudur.

İnsanlık tarihi boyunca, insanların umuda ve bu umudu canlandıracak sembollere ihtiyaçları olmuş. Yeni yıl da aslında sadece bir semboldür. Ama hangimizin umuda, yeni bir başlangıca, yeni hedefler için başlama noktası koymaya ihtiyacı yok ki. Hele ki Türkiye’de bugünlerde. O yüzden kimse kimseye karışmadan umutla yaşanacak bir hayatı paylaşalım. Yoksa bu bayrama Türklerin ritüellerini kullanan ve pagan dininin güneş tanrısının doğum gününü kendi peygamberlerinin doğum günü olarak kabul etmiş Hristiyanlar en çok itiraz etmeli…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar