BEN HALİL KONAKÇI’YA KIZGIN DEĞİLİM. SİZ DE KIZMAYIN…

Ankara Melike Hatun Cami İmamı Halil Konakçı’nın açıklamalarını duymuşsunuzdur.

Duymayanlar için hayata bakış açısını birkaç cümleyle özetleyelim.

‘Erkekler, kadından üstündür’.

Meali… Kadın güçsüz, muhtaç ve yetersizdir!

‘Kadının rızık kazanma mükellefi yoktur’.

Meali… Kadının çalışmasına gerek yoktur. Erkeğin kazandığı haram lokmayı gönül rahatlığıyla yiyebilir!

‘Bak sokaklar ne hale geldi! Kasap dükkânı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık’.

Meali… Kadınlar, bir nevi kesim hayvanıdır ve etten ibarettir.

‘100 yıl önce dedelerimizin yatak odasında göremediği kıyafetleri biz çarşıda pazarda plajda görüyoruz’.  

Meali… Kadın, kocasının malıdır dolayısıyla yalnızca kocası için giyinmelidir!

‘Bu kadınların başında yok mu adamları abileri babaları kocaları? Geçtim helali haramı hadi buna inanmıyorsun. Tamam ateistsin, imanın zayıf... Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan? Kızın, karın öyle sokağa çıkarken, video paylaşırken hiç mi vicdanın sızlamıyor? Benim aklım bu işi almıyor. Allah sonumuzu hayretsin’.

Meali… Kadını insan yerine koyan; kendisini karısıyla, kızıyla, kardeşiyle eşit gören erkekler ya ateisttir ya da imanları zayıftır! Ve hatta bunlar kendilerine ‘adam’ bile dememelidir!

Halil Konakçı’nın bu ifadelerine kızanlar kızdı, sövenler sövdü…

Sivil toplum kuruluşlarından sıradan yurttaşlara, siyasetçisinden gazetecisine yeterince tepki gösterildi.

Özellikle sosyal medya üzerinden Konakçı’ya ağır hakaretlerle seslenenler, onu farklı biçimlerde aşağılayanlar ve hatta onun üzerinden farklı pek çok kesimi hedef alanlar da oldu.

Hemen belirteyim…

Ben Halil Konakçı’ya kızgın değilim…

Açıklamaları beni ne öfkelendirdi ne de Konakçı ve türevlerinden nefret etmeme neden oldu.

O ifadeleri dinlerken hissettiğim duygu daha ziyade üzüntü ve hatta acıma oldu.

İstemsizce nasıl bir çocukluk geçirdiğini düşündüm…

Aklıma ilk gelen, Halil Bey’in annesi oldu…

Acaba bu adam çocukluğunda anne şefkati gördü mü?

Başı bir kadın tarafından başı okşandı mı mesela?

Ömründe hiç bir kız arkadaşı oldu mu?

Burada kastettiğim şey kesinlikle sevgililik değil, sıradan bir arkadaşlık.

Bir kızın hayallerini dinledi mi örneğin? Hiç ağlayan bir kızı teselli etti mi? 

Bir köpeğe, kuşa su verdi mi mesela?

Eğitim hayatında dayak yedi mi?

Bu ve benzer soruların yanıtları o kadar önemli ki…

Halil Konakçı’yı mevcut açıklamaları üzerinden yargılamak ve hatta aşağılamak bir anlamda kolay yolun tercih edilmesi gibi geliyor bana.

Oysa zor ama daha işlevsel olan onu yargılamadan önce içini böylesine nefretle dolduran; onun ayrımcı, türcü, ötekileştirici olmasına giden yolda taşları döşeyen unsurların değerlendirilmesi.

Çünkü ancak bu türden bir bakış açısıyla yeni Halil Konakçı’ların yetişmesinin önüne geçilebilir.   

 

Önceki ve Sonraki Yazılar