BİR KRİZ ANCAK BU KADAR KÖTÜ YÖNETİLEBİLİR

Darbe gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yayın yaptığından bu yana gazeteciliğinden evliliğine kadar pek çok konuda eleştirilerin ve türlü iddiaların hedefi olan Hande Fırat’ın bu kez de 15 Temmuz’dan bir gün önce MİT’le irtibat kurduğu iddiası gündeme geldi.

Her ne kadar iddianın eski olduğu konuşulsa da artık Fırat’ın elinde nur topu gibi bir kriz var.

Dahası yönetmeyi bir türlü beceremediği ve hatta tabiri caizse eline yüzüne bulaştırmayı başardığı bir kriz!

İletişimciler bilir…

Kriz iletişiminde literatür üç temel stratejiden bahseder.

‘Konuyu saptır’

‘Olayı Reddet’

‘Olayı kabullen ve sorumluluk al’

Hemen belirtelim…

Bilginin ve bilginin yayılım hızının muazzam noktalara ulaştığı günümüzde vuku bulmuş bir olayı saptırmak veya reddetmek neredeyse imkânsız!

Hele ki mesele istenildiği takdirde belgelenebilecek bir olaya dayanıyorsa kendinizi ateşe atmış olursunuz.

O yüzden ben eğitimlerimde çoğunlukla bu iki başlığı yok sayarım.

Bunların yerineyse ‘ölü taklidi yap’ başlığını eklerim.

Zira çoğu kez sessiz kalmanın açıklama yapmaktan çok daha işlevsel olduğunu savunanlardanım.

Gelelim Hande Fırat meselesine…

Olay doğru veya yalan olabilir. Bunu gelecek günler gösterecek.

Ve fakat…

İletişim bağlamında bir kriz ancak bu kadar kötü yönetilebilirdi!

Neden derseniz;

BİR, Fırat çok net bir üslupla ‘böyle bir görüşme KESİNLİKLE yapılmadı’ ifadesini bir türlü kullanmadı. Oysa bu tip krizlerde kesinlik, karşı tarafa güven verir.

İKİ, açıklamalarında kendisine suçlamalarda bulunan taraflara oldukça saldırgan ve aşağılayıcı bir tutum sergiledi. Oysa saldırganlık suçlulukla bitiştirilir, sakinliği elden bırakmayan kazanır.

ÜÇ, kriz iletişiminde bazen sizi savunma görevini başkalarına bırakmak önemli bir silahtır ancak burada savunanların NİTELİĞİ önem teşkil eder. Fırat’ın ‘retweet’ ettiği destek mesajları arasında dürüstlüğü ve objektifliği kamuoyu nezdinde defalarca sorgulamaya açılan isimler var. Bu da ne yazık ki kriz iletişiminde ‘şıracının şahidi bozacı’ algısına neden oluyor.

DÖRT, Fırat’ın konuya ilişkin olarak TEK ve NET bir açıklama yapmak yerine -haksızlığa uğramışlık hissiyatıyla- sinirlendikçe yeni bir şeyler yazması, meseleyi sürekli biçimde gündemde tutmakla kalmıyor. Aynı zamanda ağzı olanın konuşması için yeni yeni başlıklar açıyor. Böylece konu bir türlü soğumuyor, sürekli taze kalıyor.

Sonuç olarak demem o ki…

Kriz anlarında ‘iletişim’ ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.

Algının gerçekliğin önüne geçtiği bir dünyada, haklı olmak yeterli olmuyor

Önceki ve Sonraki Yazılar