BİRAZ NOSTALJİ, BİRAZ ‘KIZILAY’…

Çok istisnai durumlar dışında herkes geçmişine özlem duyar…

En azından geçmişinin bir bölümüne…

Nostalji’ kelimesinin içimizi ısıtması, anlamında yatan özlem duygusundadır.

Bir şarkı…  

Bir film…

Bazen de annenin yıllar önce evde yaptığı o kekin kokusu…

Ufacık bir fırsat bulduğumuzda ‘o ana’ gitme isteğimiz, ‘şimdi’ duygumuzu altüst eder.

Çocukluktan gelen arkadaşlıkların bir başkalığı da;

İzini hala gururla taşıdığın o ilk diz yarasının ayrıcalığı da nostaljide gizlidir.

O yüzden en kötü anında, geçmişindeki ‘o en güzel güne’ gitme çaban yine nostaljinin eseridir.

***

Toplumların da kolektif anıları nostaljiyle canlı kalır.

Düşün

Milyonlarca tanımadığın insan var.

Ama aynı zaman kuşağını paylaşmaktan gelen ne çok ortak anın var!

Misal…

Aynı marka sakızı çiğnediğin,

Sokakta aynı oyunu oynadığın,

Aynı çizgi filmi heyecanla beklediğin,

Aynı şarkıda, aynı figürlerle dans ettiğin milyonlarca yabancı…

Tanımadığın bir toplulukta yaşıtlarınla bir anda kaynaşabilmenin sırrıdır o anılar.

Bizi adeta birbirimize yapıştıran kolektif hatıralarımızdır.

***

Deprem sonrası yaşanan KIZILAY tartışmaları malum…

Hakkında yazan yazdı, çizen çizdi…

Belli ki tartışılmaya da devam edilecek.

O yüzden meselenin skandal boyutunu şimdilik bir yana bırakalım…

Biraz nostalji yapalım…

Unutulmuş güzel günleri hatırlayalım…

***

Acaba kaçımız henüz ilkokul sıralarında otururken öğretmenin dağıttığı KIZILAY zarflarını hatırlıyor merak ediyorum…

Saman kâğıdı olurdu…

Üzerinde ‘KIZILAY’ arması yer alırdı.

Zarf o gün eve götürülür, ertesi gün karınca kararınca bir destekle geri getirilirdi…

Kimin zarfa ne kadar koyduğunu kimse bilmezdi ama her yardımın gönülden geldiği kesindi.

Akıllarda en ufak şüphenin olmadığı zamanlardı…

Kötü gün dostu KIZILAY, ülkenin gurur kaynağıydı.

***

Bir de ilkokulda öğrenci kolları vardı hatırlarsınız…

Kültür ve Edebiyat Kolu,

Müzik Kolu,

Resim Kolu,

Haberleşme Kolu,

Ve KIZILAY kolu…

Ben hiç KIZILAY kolu olmadım.

En çalışkan öğrenci seçilirdi o kola

Koluna taktığı bant, diğerlerinden farklı olurdu.

Bu, onların ‘özel’ olduğunun bir göstergesiydi. 

Empati, yardım ve paylaşma duyguları gelişmiş öğrenciler arasından seçilirlerdi.

Güven, bu kol için en önemli kriterlerden biriydi.

Çünkü her şeyden önce ecza dolabı bu kişilere emanet edilirdi!   

Birinin bir yeri kanamaya görsün…

Kızılay kolu öğretmenden önce, elinde tentürdiyotla koşarak gelirdi!

***

Şimdi okullarda öğrenci kolları devam ediyor mu? Bilmiyorum…

Ama unutulmaya yüz tutmuş çok ortak hatıramız var.

Stadyumlarda coşkuyla kutlanan 23 Nisanlar, 29 Ekimler

Gururla kutladığımız Yerli Malı Haftaları

Doğal bir afet sonrası uzunca bir süre büründüğümüz yas sessizliği…

Eğer bu hatıraları unutursak, yeniden yaşatamayacağız.

Bugünün çocukları ‘hep böyleydi’ sanacak!

Onlara tek mirasımız umutsuzluk, güvensizlik ve çaresizlik olacak.  

Önceki ve Sonraki Yazılar