‘GENELEV KADINI’ DERKEN?

Okullarda söyleşi yapma işi Yaşar Alptekin ve türevlerine kaldı!

Hal böyle olunca her gün yeni bir skandala davetiye çıkıyor.

Allahtan sosyal medya var da bazı şeylerden haberimiz oluyor.

Peki ya haberimiz olmayanlar! O yakın zamanda yazacağım bambaşka bir yazının konusu..

Yaşar Alptekin’in orada ne işi var sorusu da çok tartışıldı, üzerine ziyadesiyle yazıldı, çizildi. Başka bir şey söylemeye lüzum yok…

Ama konuşmasında yer alan bazı kavramlar sosyolojik açıdan önemli.

Benim aklıma takılanlar şöyle…

Kadına, uyuşturucuya, alkole, kumara yani sizi cehenneme gönderecek ne kadar şey varsa para verebilirsiniz’ diyor Alptekin.

Tam da kişi kendinden bilir işi hesabı… Kim bilir ne bataklıklara girdi çıktı geçmişte…

Kendisi doğru yolu buldu ya, aklı sıra gençleri kurtarıyor!

Sanki liseli gençlerin tek sorunu saydıklarından ibaret! Bırakın başka şeylere para harcamayı, çocuklar neredeyse karınlarını zor doyuruyor.

Tepkiler gelince de aklı sıra düzeltme yapıyor. Daha doğrusu tabiri caizse tüy dikiyor.

‘Kadın dediysem genelev kadını’ deyiveriyor!

İşte bu söylem önemli…

Genelev kadınlarını ‘eşya’ gibi görüyor. Sanki bu kadınlar ruhtan yoksun bedenler!

Net olarak belirtelim… HİÇBİR kadın sevdiği için genelevde çalışmaz!

İstisnasız her kadın yokluktan ya da çaresizlikten, ya mecbur kalmıştır ya da mecbur bırakılmıştır bu hayata.

Herkes şanslı doğmuyor maalesef, hep iyi insanlarla karşılaşmıyor. Çoğu kadına başka bir seçenek bırakılmıyor ve bu acımasız hayata kurban ediliyor.

Yüzlerce kitap, röportaj ve kayıt var, açın okuyun! Acıdan, çaresizlikten, yokluktan başka bir şey göremezsiniz.

Bu kaynaklarda yazanlar hep aynı kapıya çıkıyor.

Bu vahşi sistemin içinde hayatta kalmak için satacağı başka hiçbir şeyi olmadığından bedenini satmak zorunda kalandır genelevde çalışan kadın.

Daha basit bir ifadeyle, başka bir şeye sahip olmadığı için bedenini sermaye yapmak zorunda kalandır!

Meseleye daha derin ve daha insani olan bu perspektiften bakmaksa Yaşar Alptekin ve türevlerini aşar çünkü bu zihniyet namusu bedende arar.

Hiç unutmam… Henüz ortaokula giderken babama ‘namussuzluk nedir?’ diye sormuştum.

Cevabı, ‘bir insana istemediği bir şeyi zorla yaptırmak’ şeklindeydi.

Sonra şu cümleyi ekledi…‘Namus insanın zihniyle ilgilidir’.

Şimdi daha iyi anlıyorum… Bu tanımlama namusu kadın bedeniyle bitiştiren her türlü sığ zihniyete ve toplumsal kodlarımıza yerleşen tüm kalıp yargılara karşı bir başkaldırı aslında.

Ruhunu sermaye yapmaya alışmışların asla anlayamayacağı türden bir başkaldırı…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar