SKANDAL SİYASETİ BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR?

Siyasette soluduğumuz havadan belli…

Bu seçim dönemine skandallar damga vuracak.

Hatta iddia ediyorum!

Seçim tarihimizin en acımasız ve yoğun skandal siyasetini göreceğiz.

Hem de öyle ‘kim ne kadar cukkalamış’ tadında suçlamalardan bahsetmiyorum!

Zira Türkiye’de siyaset yapma biçimi, yurttaşı bu tip olaylara bağışık hale getirmiş durumda.

Bunlar artık skandal olarak bile anılmıyor!

Benim kastettiğimse politik alanla uzaktan yakından ilişkisi olmayan ve bu açıdan yurttaşı zerre ilgilendirmeyen içeriklerin dolaşıma girmesi.   

Ve belden aşağıyı hedef alan bir siyaset anlayışı…

Bu siyaset anlayışının merkezinde hedef kişinin aşağılanması, toplum içine çıkamayacak noktaya getirilmesi ve hatta ailesinin bile yüzüne bakamayacak duruma düşürülmesi yatıyor!

Yani siyasal başarı ya da kişisel hırslar uğruna insanlar bozuk para gibi harcanıyor!

Daha da kötüsü yurttaş giderek her türden skandala bağışık hale getiriliyor!

‘Skandal siyaseti’, ‘ağ toplumu’ kuramının babası Manuel Castells’e ait bir kavram.

Artan ölçüde telegörselleşen toplumların içinde gelişiyor.

Yani farklı bir ifadeyle, düşünme kapasitesini eğlenceye kurban eden toplumlarda giderek temel siyaset yapma biçimine dönüşüyor. 

Politika yozlaştıkça, karşıt görüşlere yozlaşmanın ifşası için yeni yeni cepheler açılıyor.

Sosyal medyanın kontrolsüz olanaklarıyla da toplumlarda yerleşik hale geliyor.

Skandal siyasetinin iki temel sonucundan bahsetmek mümkün…

Bunlardan ilki, bu tip ifşaların toplumsal hareketleri beraberinde getirme olasılığı.

Ancak skandallara doymuş toplumlarda, bu türden bir sonuçla karşılaşma ihtimali giderek düşüyor.

Zaten ikinci olasılıksa tıpkı savaş, kıtlık ve benzer konuların yarattığı merhamet yorgunluğu gibi yurttaşın ‘skandal yorgunluğu’ yaşaması…

Bence Türkiye özelinde bu artık bir olasılık olmaktan çıktı…

Zira ülke olarak neredeyse imza atılmadık skandal bırakmamamıza rağmen pek bir şey değişmiyor.

Aleni bir skandal yorgunluğu ve beraberinde gelen kayıtsızlık durumu yaşanıyor!

Milletin özel yaşamı ve en mahrem görüntüleri, birilerinin eğlence malzemesine dönüştürülüyor.

Sonuç olarak skandal yorgunluğu, kamusal alanın anlamdan, siyasetin değere dair kapsamlı sorulardan ayrıldığı bir tablo ortaya koyuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar