SOYUT DÜŞÜNCE EVRESİNE GEÇEMEYENLER VE ‘BİHTER ZİYAGİL’ ÖRNEĞİ

İsviçreli Psikolog Jean Piaget, soyut düşünme üzerine önemli çalışmalar yapmış biri.

İnsan hayatını 4 döneme ayırıyor. Zihinsel gelişmenin son dönemi olan soyut düşünme 11-12 yaşından sonra başlıyor.

Problem çözme kabiliyeti, empati yeteneği, kavramlar arasında bağlantı kurabilme, derinlemesine düşünme ve dolayısıyla da meselelere eleştirel bakabilme gibi hayati beceriler soyut düşünme yetisiyle gelişiyor.

Bu yeti, bireyi ‘gözümle gördüğüme inanırım’ sığlığından kurtarıyor.

Başka bir ifadeyle, yalnızca gözünün gördüğünü gerçek sanma, dolayısıyla da gerçekliği yalnızca somut/fiziksel olanla ifade etme yanılgısından kurtarıyor.

Bu kısa girişten sonra asıl meseleye gelebiliriz…

Kemale erip de somut olanla soyut olan arasındaki farkı kavrayamayan geniş bir kitle var.

Ya sayıları giderek artıyor ya da sosyal medya yoluyla geçmişe kıyasla görünür hale geldiler.

Ama kesin olan bir şey var…

Bu insanlar her yerde ve aramızda dolaşıyor! Yaptıkları yorumlar, bilişsel gelişimini tamamlamış olanları adeta çileden çıkarıyor!

Eğer yakınlarınızda böyle insanlar varsa, kaçarak uzaklaşın!

Fiziksel olarak kaçma şansınız yoksa zihninizi koruma altına alın zira yetişkinler için bu kabiliyetin sonradan gelişmesi çok zor oluyor.

O yüzden sakın bu tip insanları değiştirmeye çalışmayın, onları kendi hallerine bırakın…

Şimdi ben size tek bir olay üzerinden birkaç örnek vereyim, siz de kendi çevrenizde gerekli tespitleri yapın.

Biliyorsunuz Beren Saat eşi Kenan Doğulu’yla birlikte ‘iklim elçisi’ seçildi. Törende yaptığı eleştirel konuşma çevre sorunlarının önüne geçti.

Eleştirilere katılırsınız veya katılmazsınız. Orası sizin bileceğiniz iş ama Beren Saat’i, Bihter Ziyagil zannetmek ZİHİNSEL BİR SORUN!

‘Ahlaksız Bihter rolüyle ünlenen Beren Saat’…

‘Bihter’in yeni entrikaları’…

‘Devlet imkân vermesine rağmen Bihter olup ahlaksızlığı tercih eden’…

‘Soyunup, sevişmekten başka özelliği olmayan’…

Bunlar,Twitter’da yapılan binlerce benzer yorum arasından seçtiğim örnekler.

Düşünsenize…

Sayıca yadsınamayacak kadar geniş bir kitle Beren Saat’i Bihter Ziyagil zannediyor!

Hastalıklı zihinlerde kurguyla gerçek karışıyor…

Bu insanlar ekrandan gördükleri her şeyi gerçek sanıyor! Böylece bir oyuncu, canlandırdığı karakter üzerinden ahlaksızlıkla suçlanabiliyor…

Tuhaflıklar bununla da sınırlı değil. Soyut düşünme kapasitesi olmayınca, duyduğunu anlamada da sıkıntı yaşanıyor!

Mesela Beren Saat konuşmasında sanat geriledi diyor… Bizim ‘somutçular’ koro halinde yanıt veriyor…

‘Türkiye’de sinema sayısı 3 bine, tiyatro salon sayısı bine ulaştı’ diye…

Soyut bakma kabiliyetinin noksanlığıdır bu aslında. Niteliğe bakamaz bu insanlar, nicel olan somuttur çünkü…

Beren Saat konuşmasında açık bir biçimde bazı öğrencilerin başörtüsü üzerine peruk takmak zorunda bırakılmasını eleştiriyor. Bunu da müsilaj benzetmesi üzerinden yapıyor.

Yani eğretilemeyapıyor. Şimdi gel de anlat anlatabilirsen!

Nasıl oluyorsa mümkün olan en açık biçimde yaptığı bu eleştiri, başörtüsüne hakaret olarak algılanıyor.

Beren Saat’e ‘o dönemlerde neredeydin, seni hiç tepki verirken görmedik’ diyen var!

Ekranlarda gördü ya… Zihni ünlü olarak kodlamış bir kere.

Şimdi bu insana Saat’in o dönemlerde lisede ya da üniversitede okuyan ‘sıradan’ bir öğrenci olduğunu anlat anlatabilirsen.

Yerlerde sürüklenirken ya da okulunun önünde başörtülü kızları savunurken bir görüntüsü de yoksa, feriştahı gelse ikna edemez.

Net olarak belirtelim…

Beren Saat’i Bihter Ziyagil zannedenlerle, Kurtlar Vadisi dizisinde ölen Süleyman Çakır karakteri için cenaze namazı kılanlar ve Osmanlı temalı dizileri kılıç kalkan tutarak izleyenler aynı zihniyetin ürünleri.

Dahası, açım diyene ‘telefonunu göster’ ya da hükümeti eleştirene ‘köprü ve yol yaptılar’ yanıtını verenler de yine soyut düşünemeyenler kulübüne üye.

Bu kişilerin bir şeyleri anlaması için illa o şeyin somutlaşması gerekiyor…

O yüzden kendisi aç değilse, açın halinden anlayamıyor.

Arabası olmaması da önemli değil zira köprüler ve yollar somut biçimde orada duruyor. Yapıldı mı, yapıldı!

Zihni böyle çalışanlar için örneğin eğitimin niteliği de hiç önemli değil. Okul var mı? Var…

Çocuk gidiyor mu? Gidiyor… ‘E daha ne?’ kafası…

Ne yazık ki bu insanlar için artık çok geç. Onları bu şekilde kabul edip, akıl sağlığımızı korumaya çalışacağız.

Onları görmezden gelerek, kendi enerjimizden tasarruf edeceğiz ve bu enerjiyi çocuk ve gençlere soyut düşünce kazandırmak için kullanacağız…

Aksi halde ölen dizi karakterlerine helva kavuranlarla aynı havayı solumaya devam edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar