UYGAR KÖLENİN AHLAKI

Çiftçiler isyanda…

Her gün farklı bir bölgeden yetkililere sesleniyorlar…

Elektriği kesilen; mazot alamayan; traktörüne haciz konulan; gübre alamayan; mis gibi ürününü satın alan olmadığı için çöpe atan!

Dertlerin arasında ne arasan var…

‘Peki suçlu kim’ diye soruyorsun, cevap hazır…

Hükümet!

İşçiler, emekliler isyanda…

Asgari ücretle geçinemiyoruz diyorlar.

Metrelerce uzayan ekmek kuyrukları; ucuz et kuyrukları, yağ kuyrukları…

Her türden kuyruk var!

‘Peki suçlu kim’ diye soruyorsun, cevap hazır…

Hükümet!

Gençler isyanda…

Cebinde parası olmayan; okumak yerine çalışmak zorunda kalan; gencecik yaşında gezip, eğlenemeyen!

Dertlerin arasında ne arasan var!

‘Peki suçlu kim’ diye soruyorsun, cevap hazır…

Hükümet!

İktidarı tek suçlu olarak işaret etmek herkesin kolayına geliyor…

Halk, hatanın kendi payına düşen kısmını ‘elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ seviyesine indirgiyor.

Oy vermeyense ‘benim hiç suçum yok’ kafasında!

Temsili demokrasinin en kötü yanı bu! Oy veren yurttaşlık görevini yerine getirdiği yanılgısına düşüyor.

Tam da uygar kölenin ahlakı!

Bu tanımlama Alman Sosyolog Ulrich Beck’e ait. ‘Risk Toplumu’ kitabında, ‘uygar kölenin ahlakını’ tarımda zehirli kimyasal kullanımı üzerinden açıklıyor.

Tarımda zehirli kimyasal kullanımı arkasındaki suçluyu ‘çiftçiler sadece kimyasal yem ve gübre sanayisinin bağımlı ve boyun eğen aktörleri midir?’ sorusunu sorarak tartışıyor.

Konuya ilişkin daha pek çok soru üzerinden suçluya ulaşmaya çalışıyor. Örneğin;

Siyasetçiler ve resmi makamlar tarımda kimyasal kullanımı için ruhsatlar ve izinler çıkarıyor.

Bazı AB regülasyonları, pek çok ülkede üretim yapmanın standartlarını belirliyor.

Madalyonun bir başka yüzünde uluslararası örgütler var. 

Dahası hem tohum hem de ilaç üretimini aynı anda yapan büyük karteller giderek devletlerden daha güçlü bir hal alıyor ve güçsüz ülkelerde regülasyonları belirliyor!

Çiftçiler yıllardır itiraz etmeden bu ilaçları kullanıyor.

Halklar da seslerini çıkarmadan bile isteye bu ürünleri satın alıyor.

Dolayısıyla karşımıza ‘suç ortaklığı’ denebilecek bir tablo çıkıyor.

Beck’in ifadesiyle burada ‘herkes hem sebep hem de etki, dolayısıyla kimse tek başına sebep değil!’

Özetle kimse yaşadığı olumsuzlukların faturasını salt hükümete kesmesin!

Ekonomik, politik, sosyolojik, demokratik, tarımsal, çevresel ve benzer sorunlar bir günde bu hale gelmedi!

Dolayısıyla bir anda da çözülmeyecek!

Eğer uygar köleler olarak yaşamaya devam edersek yarın her şey için çok geç olacak!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar