BİR DENEY UĞRUNA NELERE KATLANIYORUZ?


Geçen hafta Hazine 2022 yılı ilk dış borçlanmasını gerçekleştirdi. Bakanlığın 17.2.2022 tarihli basın açıklaması şu şekilde.  “16 Şubat 2022 tarihinde uluslararası sermaye piyasalarında kira sertifikası ihraç edilmiş olup, 5 yıl vadeli ihracın tutarı 3 milyar ABD Doları ve kira oranı %7,25 olarak gerçekleşmiştir. İhraç tutarı 24 Şubat 2022 tarihinde hesaplarımıza girecektir. İhraca 200’den fazla yatırımcı, ihraç tutarının 3 katından fazla talep göstermiştir. Kira sertifikasının %66’sı Orta Doğu, %12’si ABD, %12’si Birleşik Krallık, %5’i diğer Avrupa ülkeleri, %4’ü Türkiye ve %1’i Asya’daki yatırımcılara satılmıştır” 

Bu dış borçlanma aynı zamanda Hazine’nin 1999’dan bu yana en yüksek faizle borçlanması anlamına gelmekteydi.  Bu açıklamayı okuyunca, 2000 yılı Ocak ayında Hazine Müsteşarlığı’nda uzman olarak görev yaptığım dönemde yaptığımız bir müzakere aklıma geldi. Hatırlatmak gerekirse, Aralık 1999’da IMF ile bir Standy Anlaşması imzalanmış, anlaşmayı takiben Ocak 2000’de Hazinemiz yine yurt dışından 1,5 milyar dolarlık borçlanmaya gitmişti. O günkü faiz oranı yüzde 11,5 idi. İlginçtir, o dönem ekonomik programın gereği olarak sabit kur uygulaması vardı, 1 ABD Doları 675.000 TL’ye sabitlenmişti. Dönemin yetkililerine “madem ki bu IMF programına güveniyoruz, bu programın meyvelerini 5-6 ayda göreceğiz, enflasyon ve faiz oranları düşecek, şimdi dışarıya bu kadar yüksek faizle borçlanmak yerine faiz oranlarının düşüşünü müteakip borçlansak” demiştim.

Devamla “bu sabit kur sisteminde bir çözülme olursa, yani beklentiler ve hedefler doğrultusunda gitmezse, bu tür borçlanmaların maliyeti daha fazla olabilir” deyince “biraz toplumu enflasyonun düşeceğine hazırlamak ve inandırmak gerekiyor, toplumsal destek için bu türden bir eylem gerekliydi, bu nedenle bu kadar yüksek faiz oranı oldu” ve “Eylül 2000 döneminde gerekli değerlendirmeleri yaparak Ekim-Kasım gibi döviz kurunu yüzde 10-15 gibi bir oranda, sepet içerisinde dalgalanmaya bırakacağız” yanıtını almıştım. Sonrasında maalesef  2000 yılı Kasım ayında döviz kurunda dalgalanmaya geçilemedi, Şubat 2001’de devalüasyon yapıldı ve döviz kuru birkaç günde 1.200.000 TL bandına geldi.  

2000 yılından geldik 2022 yılına, yine dolara yüzde 7,25 getiri oranına gelen talep miktarı ve yatırımcı sayısına sevindirik olmuş durumdayız. Bu arada, söz konusu kira sertifikası getirisine “faiz” değil “sukuk” denmekte. Sukuk, İslam ülkelerinde yatırımcıya sabit getiri sunan bir finansman modelinin adı.  Artık bu sabit getirili sukuk ihracına -faizli mi, faizsiz mi- siz ne derseniz deyin. 

İşin bir diğer ilginç tarafı, bu ihraç edilen sukuk kira sertifikasının en fazla alıcısı Ortadoğu ülkeleri, basın açıklamasında hangi ülkeler olduğu belirtilmemiş, ama eminim ki toplamda yüzde 66’sı olan Ortadoğu ülkelerinin başında Birleşik Arap Emirlikleri gelmekte; ne de olsa bu ülkeyle son dönemlerde fazlasıyla samimi olduk. Tesadüf bu ya, sukuk ihraç ilanı da aynı günlere denk geldi.   

Reuters bu borçlanmayı şu şekilde duyurdu. “Turkey sells $3 billion worth of Islamic bonds at 7,25 %, or sukuk, after orders topped +10,75 billion.”
Bu ne demek biliyor musunuz? Yıllık 217,5 milyon dolardan 5 yıl içinde toplamda 1 milyar 87 milyon dolar faiz ödeyeceğiz. Pardon, Ortadoğulu kardeşlerimize kira geliri ödeyeceğiz, anaparanın yüzde 36’sı kadar getiri! Hatırlayalım, Hazine en son 2021’in Eylül ayında dış borçlanma yapmıştı; 5 yıllık Euro Bond faizi yüzde 5.7, 10 yıllık borçlanma faizi ise yüzde 6.5 olmuştu. Şimdi sormayalım mı;

Madem ki Kasım-Aralık aylarında başlatılan Yeni Ekonomik Modelin meyvelerini önümüzdeki altı ay içinde Mayıs-Haziran 2022’den itibaren görmeye başlayacağız, faiz oranlarını düşürdük, enflasyon oranları da düşecek, cari fazlaya kavuşacağız; içeride dolara bankalarca Türk vatandaşlarına yüzde 0,5-0,75 faiz verilirken, neden bu kadar yüksek faizle dışarıya borçlanıyoruz? İçeride 230-240 milyar dolar mevduatı olan Türkiye vatandaşları ve şirketlerine yüzde 3-4’le borçlanamaz mıydık? 2020’de yüzde 4 ile dolar üzerinden iç borçlanma yapmıştık, neden dışarıya dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz? Bu kadar yüksek faize elbette talep çok olacaktır, hani yüksek faize ve paradan para kazanmaya karşıydık. Sorular çok.  

Çünkü hiçbir bilimsel kanıtı olmayan bir deney uğruna, Eylül 2021 döneminden itibaren TCMB faiz düşürmeye başladı. Aslında bu düşük faiz değil düşürülmüş faizdi. İşte bu düşürülmüş faizin içeride ve dışarıda sonuçları aşağıda.

Nelere katlanıyoruz?  

img-20220223-132134.jpg
Tabloyu fazla açıklamaya gerek yok, her şey ayan beyan ortada. İçeride kimseye faydası olmayan ama dışarıdakilere fazlasıyla yaramış bir faiz-enflasyon denemesi. Ziya Paşanın anlatımıyla; 
Eyvah, bu baziçede (oyunda) bizler gene yandık,
Zira ki ziyan ortada, bilmem ne kazandık. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar