EKONOMİDE GÜVEN, KUR KORUMALI MEVDUAT BAŞARILI OLDU MU?

Bir ülkede uygulanan ekonomi programının başarılı olmasının en temel unsuru o programa duyulan güvendir. Güveni sağlamanın yolu bilimsel olarak tecrübe edilmiş ve sonuçları kanıtlanmış uygulamalardan oluşan bir program ve toplumla paylaşılmış kurallar manzumesidir. Bu şekilde doğru tanımlanmış uygulamalara inanan bireyler ve toplumlar er ya da geç bunun meyvelerini görürler. Sonuçları da ekonomiye, bireylerin günlük yaşamına ve sosyal hayata yansır.

Güven, bir programın olmazsa olmazı ise bu güveni sağlamak için algı oluşturmaya, toplumu gerçek olmayan haberlerle oyalamaya gerek yoktur. Çünkü, eninde sonunda toplum gerçekleri görecektir. Gerçeği görmede geçmiş deneyimler önemli ve uyarıcı olsa da halkın içinde yaşadığı günlük yaşam daha belirleyici olmaktadır. Neyi anlatmak istiyoruz, neyi kastediyoruz?

Son birkaç yıldır ekonomiyi günübirlik düzenlemelerle ve geleceğe yönelik umut verici söylemlerle yönetme politikası toplumda bir türlü karşılığını bulamıyor, bu da rakamlara yansıyor. Zira, neredeyse toplumun tamamına yakını günlük yaşadığı ortamı ve koşulları görüyor, anlıyor. Ne her ay başında TUİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ne de işsizlik verilerine güven duyuluyor. Vatandaşlar akaryakıt istasyonuna yanaştığında, markete girdiğinde, ay sonu eline aldığı faturaları ve mahallesinde işsiz gezen insanları gördüğünde kendilerine defalarca anlatılan dış güçler söylemine ve önümüzdeki aylarda iyileşmenin olacağına dair umut vaat eden resmi açıklamaların hiçbirine güvenmiyorlar. Neden mi, alın size yeni bir kanıtı..

20 Aralık’la beraber yeni bir finansal enstrüman geliştirildi, Kur Korumalı Mevduat hesabı. 7 Ocak Cuma akşamı itibarıyla Kur Korumalı Türk lirası mevduat hesabının 107,6 milyar liraya yükseldiği açıklandı. Ancak, söz konusu hesabın ne kadarının döviz tevdiat hesaplarından dönüşüm ne kadarının TL mevduat hesaplarından olduğu hakkında BDDK ve TCMB’den bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmadı, yapılmıyor. Neden olabilir acaba?

Dün bankacı bir arkadaşımla görüştüm. Anlattığına göre, döviz tevdiat hesaplarından çözülme maalesef çok az düzeyde, yüzde 6-8 arası döviz hesaplarından geçiş yapılmış durumda. Büyük çoğunluk yani yüzde 90’dan fazlası mevcut TL mevduat hesaplarının kur korumalı hesaba dönüşmesi şeklinde.

Döviz tevdiat hesaplarında herhangi bir azalma olmadığı, aksine artış yaşandığı BDDK’nın rakamlarıyla da sabit. 17 Aralık’ta gerçek kişilerin bankalardaki döviz mevduatı 163.8 milyar dolardı. 30 Aralık itibariyle bu rakam 600 milyon dolar artışla, 164 milyar 404 milyon dolara yükselmiş.

Kur korumalı mevduat hesabı mevcut Türk lirası hesapların dövize yönelmesini engellemiş veya Türk Lirasında kalmasını sağlamış durumda. Bu da bir başarı. Ancak, bu yeni modelde hükümetin beklediği döviz tevdiat hesaplarından Türk lirasına doğru hızlı bir çözülmenin olmasıydı, olmadı. Anlaşılan o ki, 20 Aralık ve izleyen günlerde Bakan Nebati’nin “bireyler dövizlerini patır patır bozduruyorlar. Niye? Türkiye Cumhuriyeti’ne olan güven tesis edilmiştir sözleri doğru değil.

Sonrasında ne oldu, yine dün kur korumalı mevduata dönüşüm esaslarında değişiklik yapıldı. Bundan böyle şirket ve kurumlara da döviz hesaplarını TL mevduata dönüştürme imkanı getirildi. Tüzel kişiler 6 ay veya 1 yıl vadeli TL mevduat hesabı açabilecek. Daha önce sadece gerçek kişiler ‘yeni’ üründen faydalanabiliyordu.

Sevgili okurlar;

Size güvenin ne olduğunu rakamlarla geçmişten açıklayalım, 2001 krizinden sonra Dolar/TL kurunun bir iki günde iki katına çıktığı dönemde, yabancı para mevduatı %57 gibi çok yüksek bir oranda idi. 2002 yılından itibaren bu eğilim aşağıya doğru düştü, 2003’de yüzde 45’ler Türk lirası yüzde 55 yabancı mevduat olan oran 2005 yılında yüzde 64 TL, yüzde 36 yabancı para düzeyine indi. 2002-2010 döneminde sürekli TL. lehine olan gelişme en yüksek oranına 2010 yılında ulaşmıştı. 2010 yılında yabancı para mevduatının toplam mevduata oranı %29'lara kadar düşmüştü. Bu durumu döviz bürolarının azalmasından bile anlıyordunuz.

2013 yılında yüzde 37 yabancı para mevduat oranı sürekli yükselmeye devam etti, 2017-2018-2019 yıllarında sürekli arttı, 2019 yılında yüzde 54’ler düzeyindeydi. Şimdilerde ise yüzde 65’ler seviyesinde. Anlaşılan güvensizlik 2018 yılından sonra oluşmamış, 2013’lerden beri devam ediyor, 2018’de hızlanmış ve devam ediyor.

Nedenleri çok açık değil mi? 2002-2005 arası Sn. Derviş’in hazırladığı ve IMF’ye kabul ettirdiği Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının uygulanması, 2005 yıında Sn. Babacan’ın ısrarıyla yenilenen IMF’le Standby Anlaşmasının devam ettirilmesinin olumlu sonuçları, 2013 yılından sonra başlayan ve 2018 yılından itibaren ete kemiğe bürünen yönetim anlayışının getirdiği sonuçlar.

Şimdi, 2022 yılına girerken dileğimiz ve hatta duamız kur korumalı mevduat sisteminin bu eğilimi tersine çevirmesi. Yalnız, bir gün rekabetçi kur adıyla Çin Modeline diğer bir gün cari fazla verilerek enflasyonun düşürülmesi adıyla Yeni Ekonomi Modeline veya yüksek kurun düşürülmesi için ön ve arka kapıdan rezerv eritme yöntemiyle olacak gibi görünmüyor.

Ters yola giren bir arabanın kurallara dönmesi gerekiyor, bizden söylemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar