EKONOMİK REFORM PAKETİ DEĞERLENDİRMESİ

Uzunca bir süredir merakla beklenen Ekonomik Reform paketi Cuma günü büyük bir törenle açıklandı. Bugün de Hazine Maliye Bakanı Sn. Lütfi Elvan Anadolu Ajansına paketin detaylarına ilişkin bazı açıklamalar yaparak pakette yer alan faaliyet ve düzenlemelerin takvimini önümüzdeki hafta Salı günü açıklayacaklarını söyledi. 
Açıklamalarda ekonomik reform paketinin dört ana temel üzerine oturtulacağı, bunların yatırım, istihdam, üretim ve ihracat olduğu ifade edildi. Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Finansal İstikrar Komitesi gibi yeni kurullar oluşturulacak, makroekonomik istikrar kapsamında ise enflasyon, finansal sektör, cari açık ve kamu maliyesi alanlarında önlemler alınacak. Son aylarda tartışma konusu olan TUİK ise bağlı değil ilişkili kuruluş olarak yeniden yapılandırılacak. Paketin ayrıntıları hem Bakanlığın web sayfasında hem de basında yer almaktadır. Bu nedenle her maddeyi yazmak yerine genel bir değerlendirmede bulunmak isterim.  Bir sonraki yazıda özellikle bugün Hazine Maliye Bakanı Sn. Elvan’ın açıklamalarına değinmek istiyorum. 
Sevgili okurlar;
Öncelikle belirtmek isterim ki, bu paket bir reform paketinden daha ziyade eylem veya faaliyet planı gibi gözüküyor. Şahsi kanaatim odur ki, bu ülkede gerçek anlamda ekonomide reform iki dönemde yapılmıştır, birincisi 24 Ocak 1980 kararlarıyla Sn. Özal’ın DPT Müsteşarı olduğu dönem, ikincisi ise 2001 Şubat krizinden sonra Sn. Kemal Derviş’in dönemidir. Sn. Özal döneminde ithal ikamesinden ihracat odaklı bir yapısal dönüşüm ve pek çok alanda düzenleme getiren reformlar yapılmıştır. Sn. Derviş döneminde ise Güçlü Ekonomi Programıyla hem mali hem de kurumsal anlamda bir dönüşüm planı ve reformlar yapılmıştır.  Hatırlayalım, zihinlerde kalan haliyle 15 günde 15 kanun adıyla Bankacılık, Enerji, Telekom, Kitler konusunda yasal düzenleme kapsamında Bankacılık Kanunu, Elektrik ve Doğalgaz Piyasası Kanunu, Telekom ve KİT’lerle ilgili reform niteliğinde kararlar çıkartılmıştır. Öte yandan mali disiplini sağlama anlamında Kamu Finansmanı ve Borçlanma yasaları, Kamu İhale Kanunu,  BDDK, EPDK, TK vb. kurumların oluşumları gerçek anlamda reformlardı. Kabul edelim ki, AKP 2003 yılında bu reform paketini elinde hazır halde buldu, sahiplendi, uyguladı ve daha fazlasını da yaparak 2003-2007 arası reformları üst noktalara taşıdı. AB ile tam üyelik sürecinin etkisiyle Türkiye Ekonomisi bu reformların sonuçlarını yaşadı, yüzde 60 lar düzeyindeki enflasyon oranları tek hanelere düştü, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ortalama yıllık 20 milyar Dolar düzeyine yükseldi, büyümede büyük oranda istikrar sağlandı. Ne zamanki bu dönem bitti, reformlardan geriye dönüldü, eski alışkanlıklar yine devreye girdi, sonuçlarını hep beraber yaşıyoruz.  AK Parti ilk iktidara geldiğinde 3-6 aylık hükümet Acil Eylem Planı yayınlamıştı. Bu programın hazırlanmasında ciddi anlamda katkılarımız olduğu için biliyorum, Sn. Derviş’in ekonomide dönüşüm programı bu tür Acil Eylem Planlarıyla, siyasi istikrarla diğer bir ifadeyle Sn. Derviş’in Güçlü Ekonomi Programı, Güçlü Siyasi İstikrarla birlikte Eylem Planlarına döküldü, uygulandı. O dönemki eylem planları toplumda heyecan oluşturmuştu, şimdiki adına Reform denilen ancak Eylem Planı olan bu açıklamalar ne toplumda ne de ekonomi çevrelerinde heyecan oluşturmadı, piyasalara bir moral havası getirmedi. Nedeni ise hem toplumda her 3-6 ayda bir açıklanan paketlerden kanıksama duygusunda hem de paketin içeriğinde aranmalıdır.  
Sevgili okurlar;
Biz bu paketin olumlu ve olumsuz taraflarını ya da yetersizliklerini kısa kısa açıklamak istiyoruz. İlk olarak bankacılıkla yapılması gerekenlerin çoğu programa girmiş durumda, daha önceki yazılarımızda Temmuz 2021’den sonra takipteki alacaklar miktarının ciddi riskler taşıdığını yazmıştık. Reform kitapçığında şu şekilde veriliyor:
3.Bankacılık Sektörünün Aktif Kalitesi Artırılacaktır.  Yakın izlemedeki kredilere yönelik olarak bankacılık sektöründe operasyonel yeniden yapılandırma ve firma rehabilitasyon fonksiyonları oluşturulacaktır. Sorunlu krediler içinde katma değer üretme ve istihdam oluşturma potansiyeli bulunanların rehabilitasyonu için Girişim Sermayesi Fonlarının kurulmasına yönelik çalışmalar yapılacaktır. Yaşama imkânı olmayan donuk alacakların Varlık Yönetim Şirketlerine satışı, aktiften silinmesi gibi yöntemlerle bilanço dışına çıkarılması için gerekli teşvik ve tedbir mekanizmaları oluşturulacaktır. Yakın izleme ve donuk alacak grubunda yer alan kredilerin menkul kıymetleştirilebilmesine yönelik mevzuat değişikliği yapılarak bilanço dışına aktarılmaları sağlanacaktır.
Bu ifadeler 2001 krizinden oluşturulan İstanbul Yaklaşımını hatırlatıyor, o dönemde batık bankaların daha doğrusu batan kredilerin bankalara ve Hazineye yükleri BDDK, Hazine, TMSF ve üçüncü taraf bağımsız deneticiler tarafından incelemeye tabi tutulmuştu. Bankacılık kaynaklarından elde edilen bilgilere göre takipteki alacaklar yaklaşık 450-500 milyar TL. civarında, bunun büyük çoğunluğu yapılandırma beklemekte, bu işlemin adil bir şekilde yapılması gerekmektedir. Nasıl bir yaklaşım olacağını bekleyip göreceğiz, ancak problemin teşhisi anlamında doğru ifadeler programda yer almıştır. Umulur ki, bu takipteki alacaklardan maksat kamu özel iş birliği çerçevesinde YİD, YKD firmaların kredi borçlarının ve bankalara yükünün topluma bölünmesi olmaz, adil, şeffaf ve kabul edilebilir ölçülerde yapılır. Aynı şekilde 2015-2017 arasında kullandırılan Kredi Garanti Fonu kanalıyla kullandırılan kredilerin maliyeti de tamamen vatandaşın sırtına yıkılmaz.
Devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar