ENFLASYONDA BAZ ETKİSİNİN SEÇİM SONRASINA ETKİLERİ

Neredeyse her gün enflasyonun yılbaşından itibaren düşmeye başlayacağı ve düşüş sürecinin devam edeceği yönünde açıklamalar duyulur oldu. Öyle anlaşılıyor ki,  seçime kadar bu tür açıklamalar sürekli tekrar edilecek.  

Geçen haftaki yazıda enflasyondaki düşüş sürecinin nedenlerini ve bunun siyasete yansımasını açıklamaya çalışmıştık. Özetle, enflasyonda hesaplamaya esas alınan ilgili dönemin devre dışı kalması veya hesaplama döneminde olmaması nedeniyle yıllık enflasyon düşüş süreci en azından Mayıs 2023 ayına kadar devam edecek, büyük ihtimalle yüzde 30-35’ler düzeyinde olacak.  Devamla, baz etkisi nedeniyle enflasyon oranlarının düşmesi seçimler öncesi siyasete, siyasetçiye, seçim sonrası ise ekonomi politikasına olumlu yönde katkıları olacak demiştik. Nasıl mı? 

Sevgili okurlar;

Geçen hafta Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı.  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Kasım'da yıllık enflasyon 1,5 yılın ardından ilk kez yavaşlayarak yüzde 84,39 oldu. Aylık olarak artış ise yüzde 2,88 düzeyinde gerçekleşti.

Aşağıdaki tablo bize faiz oranı ve gerçekleşen enflasyon oranı arasındaki ilişkiyi de göstermekte. (Bloomberg)

resim1.jpg

Bu tabloya göre, TCMB politika faiziyle gerçekleşen enflasyon oranı arasında 75 puan fark bulunmakta, diğer bir ifadeyle negatif faiz oranı yaklaşık yüzde 75. Diğer yandan, bankaların ortalama yıllık mevduat faizleri yavaş yavaş artmakta, yüzde 17-19’lardan yüzde 20-23’lü rakamlara doğru gidiyor. Tüketici kredi faizleri ise yüzde 30 civarında.

Seçim sonrası yeni hükümetin uygulayacağı ekonomi politikasında TCMB faizi çok önemli bir yer edinecek, edinmek zorunda. Çünkü, baz etkisiyle yılın ilk yarısında enflasyon oranlarında gerçekleşen düşüşlere karşılık baz etkisinin kalkması nedeniyle yılın geri kalanında enflasyonun tekrar yükselmesi olasılığı karşısında (seçim döneminde enflasyonla mücadele edilemeyeceği, hali hazırda da mücadele edilmediği gerçeğinden hareketle) TCMB politika faizinin yeniden belirlenmesi, bilimsel yöntemlere dönülmesi gerekiyor.

İşte 2023 yılı başından başlayıp mayıs ayına kadar devam etmesi beklenen baz etkisi haziran ayından sonra yeni ekonomi yönetimine ve TCMB’na politika faizini yeniden yükseltme alanı açmakta. Şöyle ki, yeni yönetim politika faizini çok hızlı bir şekilde artırmaya kalksa piyasalarda ve reel sektörde hatta yüzde 10-12’lerde tahvil ve Hazine bonosu almak zorunda kalan bankalar için (tahvilin faizi artarsa tahvilin değeri düşer) ciddi sıkıntıların oluşma riski bulunmakta. Bu nedenle, TCMB politika faizini yavaş yavaş yükseltebilir ve şimdilerde Amerikan Merkez Bankası, FED’in yaptığı gibi kademeli olarak artırma mesajı vererek beklentileri olumlu bir yöne çekebilir.  

Aslında faiz politikası bir anlamda beklentileri yönetme aracıdır. Faizin iktisat biliminde farklı tanımları var, bir tanımı da şu; faiz, gelecekte beklenilen enflasyonun bugüne yansımasıdır. Faiz oranını belirleyen en önemli unsur enflasyondur, geleceğe ilişkin beklentilerdir, güvendir, istikrardır.  İktisat ve finans biliminde, bir ülkede enflasyon oranı düşerken, beklentilerde bu düşüşü destekliyorsa, geleceğe ilişkin güven duygusu oluşmuşsa, siyasi ve ekonomik istikrara dayalı kurallı bir ekonomik modeliniz varsa faiz oranları düşer, düşecektir. İşte bu yaklaşım altında baz etkisiyle düşen enflasyonu sonraki dönemde politika faizini kademeli bir şekilde artırıp beklentileri olumlu hale getirilebilirsek ki, (her seçim dönemi sonrası piyasalar yeni hükümete bir kredi açacaklardır) enflasyon oranlarıyla piyasa faizleri arasında yakınsama meydana gelecektir. Yani, faiz oranları aşağıdan yukarıya çıkarken enflasyon oranları yukarıdan aşağıya inmeye başlayacak, diğer politika ve uygulama alanlarında da örneğin, gıda,  tarım ve enerjide başarılı icraatlar yapılırsa, içeride ve dışarıda riskler azaltılırsa, en önemlisi de anayasal bir devlet mekanizmasına geri dönülürse ekonomi de iklim değişecektir. Tıpkı, 2001’den sonra Sn. K. Derviş’in dönemin bürokratlarıyla oluşturduğu, IMF’ye ve dönemin siyasilerine kabul ettirdiği Güçlü Ekonomi Programının sonuçlarında yaşandığı gibi. Aşağıdaki tablo bunun kanıtıdır. (HMB, TCMB istatistikleri)

 

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

TÜFE

68,5

29.7

18,36

 9,3

  7,72

  9,65

 8,39

TCMB

75-80

44

26

18

13,5

17,5

15,75

MEVDUAT

80-85

49

32,6

22,3

16,6

17

17,2

USD /TL

  1,3

1,6

1,39

1,35

1,34

1,41

1,16

Ben şahsen umutluyum, 2023 yılı ikinci yarısı onarım ve rehabiltasyon dönemi olarak geçer, 2024 yılı ise istikrar programıyla dengelerin yerli yerine oturduğu bir dönemin başlangıcı olacaktır. Tabii ki başta ekonomi yönetimi olmak üzere tarım ve enerji alanları ehliyetli ve liyakatli  ellere bırakılmak koşuluyla.      

Önceki ve Sonraki Yazılar