FAİZ NASIL DÜŞER, TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Yıllardır iktidarı elde eden her hükümet ekonomiyi borsa, faiz ve kur üçgeninden kurtaracağını, faizlerin düşürüleceğini ve faiz harcamalarının azaltılacağını açıkladı.

Bu amaçla, yapısal reform sözleri verildi, faiz lobileri suçlandı.  

Bugünlerde faizlerin yüksekliği yeniden şikâyet ve itiraz konusu.

Sayın Cumhurbaşkanı geçen hafta sonu özetle “Ben yüksek faize karşıyım, yüksek faiz ülkenin kalkınmasına, üretime, yatırıma engeldir. Bazı arkadaşlarda bana kızıyor ama ben bunu söylemeye, konuşmaya devam edeceğim.

Bakınız, Japonya da eksi faiz, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 1-2 ler düzeyinde, ama biz de yüzde 20’lerde faizi destekleyenler var, faiz oranlarının artırımından yana tavır alıyorlar.” şeklinde konuşmalar yaptı.
Yüksek faizi hiç kimse istemez, çünkü yüksek faiz üretiminde, yatırımında önünde önemli bir bariyerdir, hele hele bizim gibi düşük faize alışmış tüccar ve sanayici varken.

Bu ülkenin müteahhitleri için önemli olan kamu bankalarının verdiği düşük faizle iş yapmaktır.

Benzer şekilde küçük esnaf ve ticaret erbabı da kredi kanallarının sürekli açık olmasını ister.

Onlar için fiyat istikrarı değil, kredi kanallarının açık olması daha önceliklidir, çünkü sermaye birikimi olmadığı gibi sermayeyle iş yapma da istenmez.  

Sevgili okurlar, bizim için önemli olan bilimsel yönü.

Bu sütunda birkaç defa yazdık, ekonomi de bir bilim dalı, bilimin aksine hareket edilirse sonuçlar değişmez, sadece fizik, matematik gibi fen bilimlerinde sonuçlar hemen, iktisat gibi sosyal bilimlerde belli bir vadede, kısa olur, orta olur, bu sizin ülkenizin veya içinde bulunduğunuz ortam ve koşullara bağlı olmakla birlikte sonuçlar değişmez. 

Faiz, gelecekte beklenilen enflasyonun bugüne yansımasıdır.

Faiz oranını belirleyen en önemli unsur enflasyondur, geleceğe ilişkin beklentilerdir, güvendir, istikrardır. 

İktisat ve finans biliminde, bir ülkede enflasyon oranı düşerken, beklentilerde bu düşüşü destekliyorsa, geleceğe ilişkin güven duygusu oluşmuşsa, siyasi ve ekonomik istikrara dayalı kurallı bir ekonomik modeliniz varsa faiz oranları düşer, düşecektir.

Bunun kanıtı, bugünlerde şikayet edenlerin iktidarda olduğu ilk dönemdir, 2002-2010 dönemi ve 2010-2015 dönemidir.

Sonraki dönemde ise iktisat bilimine aykırı söylemler, politikalar faizin neden arttığının açık kanıtlarıdır.

Ne demek istiyoruz?  

Aşağıda 2002-2020 dönemi TCMB fonlama faizi, mevduat faiz oranları, yıllık TÜFE ve USD kur hareketleri yer almaktadır.

Kaynak; HMB, TCMB istatistikleri

ekonomi-bekir-coskun.jpg

Ülkemizde, 2002-2007 arası IMF destekli istikrar programı uygulanmış, siyasi istikrar da ekonomik istikrarı desteklemiştir.

Başlangıçta mevduat faizleri ve TCMB fonlama faiz oranları enflasyon oranlarının üzerinde seyretmiştir.

Öyle ki bazı yıllar, örneğin, 2002-2008 arası dönemde, TCMB ve mevduat faizleri enflasyon oranlarından bir hayli yüksektir.

Sonrasında, enflasyon oranları sürekli olarak düşmüş, buna bağlı olarak da mevduat faizleri de düşmüştür.

2009 ve 2010 yıllarında enflasyon oranına denk TCMB faizi mevcuttur. Hatta, 2011-2013 arasında negatif faiz oranları görülmüştür. 
2002-2008 döneminde enflasyon oranlarının çok üzerinde faizler varken bugünkü gibi TCMB’ne müdahale edilmemişti, faiz oranlarından bu kadar şikâyet yoktu.  Sonrasında, yani 2014 yılıyla birlikte, şikayetler, itirazlar başladı.

Hatırlayalım, 2014 yılında TCMB’ne neden daha fazla faiz indirilmiyor diye baskılar oluşmaya başlayınca, TCMB faizi indirmeye başladı.

18 Temmuz 2014’de TCMB faizi 8,25’e, Ocak 2015’de 7,75’e ve nihayet Şubat 2015 de 7,50 ye düşürüldü. İndirimler oldu, ancak düşük oranlarda.

Bu faiz indirimleri yetersiz bulunmuş, vatanın satılması gibi cümleler en üst perdeden söylenmişti.  Aynı dönemde, yıllık enflasyon 8,80 idi.  Ama TCMB’nin yüzde 7,50 faizi çok yüksek bulunuyordu.

Sonrasında ne mi oldu? 

2015 yılından sonra, 2016-2020 arası yıllık enflasyon oranlarının altında TCMB fonlama faizleri uygulandı, yani negatif faizler.

Faizin enflasyonun nedeni olduğu söylendi, faize müdahaleler yaşandı. Sonuçta, 2017 yılıyla birlikte enflasyon oranı yeniden yükselmeye başladı, yüzde 7-8’lerde seyreden TÜFE oranları yüzde 15-20 bandına oturdu.

Doğaldır ki, faiz oranlarını yeniden artırmak zorunda kaldık, pandemi nedeniyle dünyada faiz oranları ve enflasyon oranlarının düşmesine rağmen.  
Bir sonraki yazıda dünya uygulamalarına, yüzde 1 in altında hatta eksi faiz oranlarına bakacağız, bu ülkelerde faiz neden düşük, bizde ise neden yüksek inceleyeceğiz?  
Ayrıca, bizim bütçeden faize ayrılan ödeneklere bakacağız.

Faiz oranlarının yüksek olduğu, müdahale olmayan dönem ile faiz oranlarının müdahale edilerek düşük tutulduğu dönemde faize ödenek olarak bakacağız.

Sonuçta, faizin nasıl düşebileceğini açıklayacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar