IMF’DEN MERKEZ BANKASINA DESTEK, DIŞ GÜÇLER TAVIR MI DEĞİŞTİRDİ?

Sn. Cumhurbaşkanı’nın İl Başkanları toplantısında “Merkez Bankası rezervlerimiz şu an 109 milyar dolar seviyesinde, süreci tamamlanan işlemlerle önümüzdeki günlerde bu rakam 115 milyar doların üzerine çıkacak” demesiyle birlikte yaklaşık 6 milyar dolarlık rezervin artması “nereden geldi bu artış” sorusunu gündeme getirdi. İşin aslı esası şuydu.

Uluslararası Para Fonu, IMF, üye ülkelerin pandemi dönemi ve sonrasında Merkez Bankalarının rezerv ve likidite ihtiyaçların için toplamda 650 milyar dolarlık özel çekme hakkının (SDR) tahsisini açıkladı. En fazla SDR tahsisi 112 milyar dolarla ABD’ye yapılırken, Türkiye’ye ise yaklaşık 6,4 milyar dolar tahsis edildi.

Sn. Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında IMF’den 6,4 milyar dolar geldiğini söylemedi. Ancak, daha henüz işlemleri tamamlanmadan rezerv artışının ekonomide olumlu bir gelişme olarak açıklanması ister istemez “dış güçler tavır mı değiştirdi, IMF bize neden destek veriyor” soruları zihinlere takılmakta. Süreci tamamlanan işlemlerden kasıt IMF parası, Özel Çekme Hakkı, SDR.

Özel Çekme Hakkı (SDR), IMF’ye üye ülkelere ilave rezerv imkânı sağlamak için IMF tarafından oluşturulmuş bir rezerv hesap birimidir. Para değil, üye ülkelerin likiditesini artırmak için kullanılıyor. Türkiye’ye tahsis edilen bu imkân kredi değil, bir tür destek, opsiyon. Ülkelerin brüt döviz rezervlerini artırıyor, ekonomiyi destekliyor, krizle mücadelede kullanılabiliyor. Bu anlamda çok önemli.

Türkiye’nin payına düşen miktar 6,4 milyar dolar. SDR karşılığında Türkiye, bir başka ülkeden döviz ihtiyacını karşılayabilir. Bunun için yapması gereken elindeki SDR’leri ABD Merkez Bankası FED’e devretmek. FED ise SDR’nin karşılığını dolar olarak öder. Türkiye de aldığı dolar karşılığında faiz verir.

Sevgili okurlar;

Hatırlayalım, daha önce bu köşede “PANDEMİ DÖNEMİ İÇ ve DIŞ KAYNAK İMKANLARI” konulu yazımızda anlatmıştık. Özetlersek, salgının başlangıç döneminde IMF, Hızlı Finansman Enstrümanı programı kapsamında 3 trilyon USD’ye kadar gidebilecek bir paket açıklamıştı. Bu program kapsamında kullanılabilecek mali yardım Stand By düzenlemesine tabi bulunmuyordu. Salgının neden olduğu sorunları çözmek amacıyla isteyen ülkelere veriliyordu. Bu mali yardım oldukça uygun koşullarda; yıllık faiz yüzde 1,5 civarında ve 3-5 yıl vadeliydi. Bu programa başvuru yapan ülkelerin, IMF nezdindeki kotalarının yüzde 150’sine kadar yararlanma imkânı vardı. Türkiye için bu miktar 4.650 SDR, yani 6,4 milyar USD’lik bir kotaydı. Diğer bir ifadeyle, Türkiye isterse bu miktarın %150’si kadar yani yaklaşık 9,5 milyar USD kaynak kullanabilirdi. Türkiye bu mali yardımın kullanılmasına başvurmadı. Neden?

Şimdi ise benzer şekilde IMF yine 6,5 milyar dolarlık rezerve destek verince rezerv artışını sahipleniyoruz ama destek verenin adını açıklamaktan çekiniyoruz. Siyaset, algı yönetimi işte böyle bir şey.

Öyle anlaşılıyor ki; IMF’den yardım istediler, daha önce alınan IMF’den 23 milyar dolarlık borcu 2013 yılında “biz bitirdik” söylemi ne olacak, IMF siyaseten bize bir şeyleri dayatır, taviz ister, bizi denetlemeye kalkar türünden bağışlayın ama hiçbir tutarlı yanı olmayan önyargılar. Öyle ise, sormayalım mı?

2003’de AK Parti hükümeti, 2001 yılında bir önceki dönemde IMF ile imzalanan Stand By anlaşmasını başarıyla uygulamadı mı? Dahası da var, o dönemde Başbakan olan Sn. Cumhurbaşkanı 2007 yılında mevcut anlaşmayı uzatmadı mı?

Türkiye 16-17 defa IMF ile standy anlaşması imzaladı, bu anlaşmalarda siyaseten bir dayatma gördünüz mü, bu anlaşmanın bir tarafında Başbakan ve TCMB Başkanı’nın imzası gerekmiyor mu?

Bugüne kadar Stand-by anlaşmalarını imzalayan siyasi ve teknisyen kişiler aptal mı, satılık mı? IMF Executive Organında sizin atadığınız bir yetkiliniz diğer uzmanlarla beraber IMF Merkezinde görev yapmıyorlar mı, anlaşmaları okumuyorlar mı, eklerini incelemiyorlar mı? IMF ortağınız değil mi, her yıl neden yıllık aidat ödüyorsunuz?

2003’de önceki hükümetin imzaladığı anlaşmayı neden iptal etmediniz, hatta 2007’de bir daha neden uzattınız? Soruları çoğaltabilirsiniz. Ah, şu ön kabuller, hatta komplekslerimiz yok mu, doğrular değil, tercihlerimiz, bu örnekte ise bağışlayın ama komplekslerimiz doğruların önüne geçmiyor mu?

2020-2021’de IMF kredisi yerine iki üç defa yüzde 6,5 faizle toplamda 9-10 milyar dolar yurt dışı tahvil ihracının mantığını açıklar mısınız? 2022 yılında iki üç ay önce benzer düzeydeki faizlerle dış borç almadınız mı? Kim zarar ediyor, açıklar mısınız?

Şahsen ben 14 yıl Hazine Müsteşarlığında IMF programı çalışmalarında bu türden bir metin ne gördüm, ne de duydum. Şu kadarını söyleyebilirim ki, -1999 Aralık ayında imzalanan Standy By Anlaşmasında sabit kura dayalı sistemde bazı teknik eksiklikler, tutarsızlıklar vardı, o zamanda da uzman olarak karşı çıkmıştım, ayrı bir yazı konusu- IMF sizden imzaladığınız anlaşmaya sadık kalmanızı ister, harcamalarınızı denetler, sorgular, inceler, raporlar, hepsi bu.

2003-2007 arası uygulanan ve 2007-2013 dönemi devam eden program hem IMF hem de AKP hükümeti ve dönemin ekonomi yönetiminin eseriydi. Halen de o dönemdeki başarıların kredisini, ekmeğini yiyoruz, ancak bitmek üzere, bitti. Buğday ambarında darı kalmadı, övündüğünüz rezervler yükümlülüklerinizi karşılamıyor, borç, borç..

Bırakalım bu dış güçler, üst akıl komplekslerimizi. Siz güçlü iseniz, ehliyete ve liyakate dayalı insan kaynağınız varsa, yetkililer ekonomiyi talimatla değil, bilimsel yöntemlerle yürütüyorsa, ne dış güçler ne de üst akıl size bir şey yapamaz.

Gerçekler bu kadar yalın ve açık.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar