YARGIDA REFORM PAKETİ

Basında çıkan haberlere, AK Parti Grup Başkanvekilinin ve MYK toplantısı sonrası açıklamalara bakılırsa yargı reformuna ilişkin bazı düzenlemeler yolda görünüyor.  Hazine ve Maliye Bakanı B. Albayrak’ın, 8 Kasım’daki istifası ve sonrasında Sn. Cumhurbaşkanı’nın “ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz.” sözünün üzerinden neredeyse 3 ay geçti. Birkaç defa “hazırlıklar son aşamaya geldi, herkese dokunacak reform niteliğinde düzenlemeler hazır’ şeklinde açıklamalar yapıldı. Son haberlere göre de 15 gün içerisinde kamuoyuyla açıklanacak gibi.

Yine basında çıkan haberlere ve AKP Grup başkanvekilinin açıklamalarına bakılırsa yargı reformu, daha önceden hazırlanan insan hakları eylem planının bazı faaliyetleri ve yargı reformunun bazı unsurlarını içerecek şekilde Meclis’e sevk edilecek. Taslakta hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık, adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi, özel hayatın güvence altına alınması, mülkiyet hakkının daha etkin korunması gibi başlıklar, ayrıca, bekçilere insan hakları eğitimi, boşanmaların kolaylaştırılması, hayvan hakları, çocuk dostu adliyeler, gıda güvenliği için yeni bir yapının kurulması, yargıda ekonomik konulara özel ihtisas mahkemelerinin kurulması, yargılama süreçlerinde makul sürelerin belirlenmesi, farklı dine mensup vatandaşlar için yeni tatil, izin düzenlemelerin yer alması bekleniyor.  Bu haberleri okuyunca, kendi kendime yargı reformu diye esasa ilişkin düzenlemeler ve yapısal reformlar yerine yine çalıyı dolanma anlamında düzenlemeler yapılacak, dedim.   

Türkçemizde güzel bir tabir var, “----- dalanmaksa çalıyı dolaşmak yeğdir” diye. Anlamı da şu; bir defaya mahsus olmak üzere ----dalanmamak için çalıyı dolanmak gerekiyorsa mesele yok, çalıyı dolanmanın da sakıncası yok. Fakat çalıyı dolanmakla meselenin özünü kaçırıyor, esasa girmiyorsak işte o zaman sürekli çalıyı dolanmak işe yaramaz. Bu durum çalıyı dolananı aciz, beceriksiz duruma düşürmekle kalmaz, manzarayı dışarıdan izleyenlere de yine aynı hikâye, bunların ne niyeti ne de iradesi var dedirtir. Neden mi, anlatayım. 

Türkiye’de hemen hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu bir konu, hukuk alanında ve hukukun icra yeri olan yargı makamlarında, uygulamada, yargılama süreçlerinde, yasalarda çok ciddi problemlerimizin olduğudur. Sürekli yargı paketleri açıyoruz, her yıl adli yıl açılışlarında ilgili yılın İnsan Hakları konusunda reform yılı olacağına, yargılama süreçlerinde yeni iyileştirmeler yapılacağına dair konuşmalar yapılıyor, ancak her geçen yıl bir önceki yılı aratıyor, ister düşünce, ifade hürriyeti, basın özgürlüğü gibi, isterse mülkiyet hakkı, suçun şahsiliği, kanuniliği, masumiyet karinesi gibi Evrensel Hukuk kurallarında olsun, maalesef bir türlü şikayetler, itirazlar, hukuk ihlalleri bitmiyor, aksine artıyor.  Tüm bunların üzerine bir de sanki mevcut Anayasa yargı reformuna engelmiş gibi yeni Anayasa söylemleri var ya; inanın, çalıyı dolanmaktan daha kötü, yerim dar misali, istemiyorum sözcüğünün karşılığı.

Sevgili okurlar; aslında herkes yargıda neyin problem olduğunu biliyor, ister birey olsun, isterse yerli ve yabancı yatırımcı olsun, problemin uygulamada, yargı bağımsızlığında ve tarafsızlığında, evrensel hukuk kurallarının ve Anayasamızda teminat altına alınan temel hakların rahatlıkla ihlal edilebildiğinde olduğunu biliyor. 

Bu topraklarda yaşayan veya bu ülkede yatırım yapan biliyor ki; Anayasada Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu yazılı, hukuk devleti iki kelimeden oluşuyor, biri hukuk diğeri devlet, önce hukuk sonra devlet. Şekilsel olarak bakıldığında da hukuk daha önce geliyor, devletin önünde.  Ancak, Türkiye’de devlet hukuktan önce geliyor. Yanlış mı?  

Biliniyor ki, Türkiye elbette hukuksuz bir devlet değil, ama kabul edelim ki, evrensel hukukun, evrensel hukuk kurallarının işlediği, hukuk mercilerinin de kararlarında evrensel hukuka göre karar verdikleri bir devlette değil.  Daha da ötesi var, evrensel hukuk kurallarına göre karar veren yargı makamları, başlarına neler geldiğini, geleceğini iyi biliyor, Anayasamızda teminat altına alınan hakimlik teminatının sadece yazılı bir metinden ibaret olduğunu, coğrafi teminatın bile çok görüldüğünü biliyorlar.

Türkçemiz de yine güzel bir deyim var, ihtiyatlı iyimserlik. Biz yine de yukarıda yargı reformu kapsamında olacağı açıklanan düzenlemelere katılmakla birlikte, meselenin esasının ve özünün bunlar olmadığını, bunları da aşacak bir içeriğe, iradeye ihtiyaç olduğunu, ihtiyatlı iyimserlik içerisinde olduğumuzu belirtelim.

Biliyoruz ki, Tanzimat’tan bu yana sürekli hep bir reform süreci içerisindeyiz, bazen bir reform bazen de olağan dışılık arasında gidip gelen bir sarkacın ortasındayız. Her şeye, bu kadar yaşanmışlığa rağmen, yine de esaslı bir hukuk reformu için vatandaşı ve devleti birlikte ele alan, demokratik ve yasal kontrol mekanizmaları olan bir hukuk anlayışı ve yasal düzenlemeler yapılması beklentisi içerisindeyiz.  

Şahsen meselenin esası ve özüne ilişkin, hukuk ve yargı reformu adına yapılması elzem olanları aşağıya almak ve bir sonraki yazıda bunları kısa kısa açıklamak isterim.

1- İlk yapılması gereken kendimizle ve gerçeklerle yüzleşmek, bunun en somut ifadesi de şu cümle olmalı; “Anayasal devlete geri dönüyoruz

2- Birinci cümlenin devamı olarak, “Anayasamızda 12 inci maddeden 42 inci maddeye” kadar sayılan temel hak ve hürriyetlere, tüm hükümlere ivazsız ve amasız uyacağız”.

3- Yargı makamları kararlarında Anayasa’da yazılı hükümlere ve evrensel hukuk kurallarına, suçun şahsiliğine, kanuniliğine ve masumiyet karinesine uyacaklar. Bu çerçevede, yargı makamları her türlü teminata ve yasal güvenceye sahiptir.

4- Evrensel hukuk kurallarını ve Anayasa hükümlerini ihlal eden, yasalara uymayanlara yönelik “rücuen tazmin mekanizması yeniden uygulanabilir bir hale getirilmelidir.

3-Tarafsız ve bağımsız yargı için Hakimler ve Savcılar Kurulu ve adli kolluk yapısı değiştirilmelidir.

4-Dönemsel ihtiyaçlara göre evrensel hukuk kurallarına aykırı yasal düzenleme ve uygulama yapılmamalıdır.

5-Kötüye kullanılmaya çok açık olan “bilirkişilik” müessesi değiştirilmelidir.

6-Soruşturma süreçleri, iddianame hazırlanması, kovuşturmaya başlanması ve yargılama süreçleri uygulanabilir mekanizmalara bağlanmalı, süreler belirlenmelidir.

7-Özel mülkiyet hakkının korunması ve sermayeye güvencelerin sağlanması, tüzel kişiliklerin hisse meselelerinin çözümü.

8-Hukuk eğitimi ve yargı makamlarının hizmet içi eğitimleri evrensel hukuk kuralları, insan ve birey odaklı olarak yeniden tasarlanmalıdır. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar