ZAMANI GELDİĞİNDE BIRAKABİLMEK

Hangi konumda olursa olsun görev ve sorumluluk üstlenen insanların zamanı geldiğinde görevini bırakabilmesi erdemli bir davranıştır. 
Zamanı geldiğinde bırakabilmek bizim gibi ülkelerde maalesef az yaşanan ve görülen bir durum. Bu durum en fazla siyasetçiler arasında gerçekleşmekte. Hatırlayalım, bu ülke uzunca bir süre aynı siyasetçileri hem iktidarda hem de muhalefette müteaddit defalar gördü, dinledi. Bu kapsamda, rahmetli Sn. Demirel’i, Ecevit’i, Erbakan’ı ve Türkeş’i 1970-2000 arası dönemde, neredeyse 25-30 yıl sayabiliriz.  Şimdilerde değişen bir şey yok, tam 20 yıldır hem iktidarda hem muhalefette aynı isimler.  
Benzer bir durum futbol dünyasında da yaşanmakta, uzun yıllar Mustafa Denizli, Fatih Terim ve Şenol Güneş’in hocalıklarını gördük, yaşadık ve halen de yaşıyoruz. Bu isimler büyük kulüplerin efsane isimleri oldular, hem futbolculuk hem de hocalık anlamında.   Bu durum, söz konusu şahıslardan mı yoksa toplumun kültüründen mi kaynaklanıyor, kanaatim o ki, her ikisi de geçerli, birbirini besleyen unsurlar.
Sevgili okurlar;
Bunları yazmaktan kastım; iyi bir Galatasaray taraftarı olarak, artık Fatih Terim’in Galatasaray teknik direktörlük görevini bırakmasının zamanı geldi diye düşünmekteyim. Bunun nedeni salt son dönemde yaşanan başarısızlık değil, aynı zamanda yönetimin elini rahatlatma, yeni hocaların yolunu açma ve kendilerine daha fazla dinlenme imkânı vermektir. 
Hakkını teslim edelim, Fatih Terim Türkiye’de bir kulüpte en fazla şampiyonluk yaşamış, başka hiçbir kulübe nasip olmamış ve belki de olmayacak kupalar elde etmiş bir teknik direktördür. Ancak, kabul edelim ki, son iki-üç yıldır kendisini bile tekrar edemez hale gelmiştir. Ne demek istiyoruz.  
Eskiden Sn. Terim’in bir futbol felsefesi ve oynattığı takımın bir mantalitesi vardı. Oyuna hâkim olan, ön tarafta prese dayalı hücum futbolu diye özetleyebileceğimiz bir sistem. Hele hele ilk dört yıllık, 1996-2000 arası dönem bunun en çarpıcı örneğiydi. Öyle ki, rakip takımların taraftarları bile oynanan oyuna ve sonuçlara teslim olmuşlardı. Sonrasında, 2011-2012 döneminde de benzer bir tablo yaşandı. Son iki üç yıldır maalesef eski krediden yenmekte ve artık kredide sona gelinmiş durumda. İlginçtir ki, o dönemlerde hakemlerle fazla kavgalı veya TFF ile fazla kavgaya da gerek kalmıyordu, çünkü sahada futbol vardı, oyuna hakimiyet vardı. 
Eskiden Sn. Terim, her yıl takıma bir iki futbolcu transfer eder, mevcut kadroyu korurdu, geliştirirdi. Hatırlayalım, 1996-2000 arasında takımın en az 9-10 futbolcusu sürekli oynuyordu, sorsam taraftara on biri rahatlıkla sayar, yanlarına Ümit Davala, Ergün Pembe ve Hasan Şaş’ı eklerdi. Kadroda toplam 18 oyuncu vardı. 2011-2012 döneminde bir iki fazlayla benzer bir tablo vardı, takımda 14 as, 3-4 yedek oyuncu vardı.  Son iki sezonda her yıl en az 8-9 yeni oyuncu alındığı halde başarı gelmiyor. Tıpkı 2002-2003 arası Fatih Terim’in ikinci dönemi gibi. Hatırlayalım, 2002-2003 döneminde pek çok oyuncu transfer edilmiş ancak kadroda istikrar ve başarı sağlanamamıştı. İşletme yönetiminde bir kural vardır, şayet sürekli aşağıdaki personel değiştiği halde, faaliyet karı ve başarı gelmiyorsa problem aşağıda olmayabilir.
Eskiden Sn. Terim takımı bir sistem bütünlüğü içinde oynatıyordu. Hatırlayalım, 1996-2000 arası ilk dönemde ve 2011-2013 üçüncü döneminde de genellikle takımı 4-4-2 sistemiyle oynatmıştı. Bu dönemde oynanan oyunda zevk veriyordu, taraflı tarafsız herkes elde edilen şampiyonlukları kabul ediyordu. Bu vesileyle okurlar 2018-2019 döneminde ne oldu diye sorabilir, bu dönemde aslında Galatasaray kendi oyunundan daha ziyade diğer takımların hataları ve başarısızlığı nedeniyle şampiyon oldu, birinde Beşiktaş’ın Şampiyonlar ligi nedeniyle ülke içinde Süper ligi götürememesi nedeniyle diğerinde ise Başakşehir’in son haftalarda liderlik stresini yönetememesinden elde edildi. İstatistikler de bunu doğrular ve kanıtlar nitelikte, yazıyı uzatmama adına yazmıyorum.  İlginçtir, son iki sezondur takım bazen 4-3-3 oynuyor, bazen 4-2-3-1 çoğu zamanda ne olduğu belli olmayan 4-1-4-1 düzeniyle oynuyor. Geçen yıl bir ara, yani ikinci yarının başında 4-4-2 ye benzer, 4-4-1-1 sistemiyle, Falcao’nun santraforda ve Emre Akbaba’nın Falcao’ya yakın arkada, klasik bir 10 numara gibi değil oynadığı dönem oldu, 8 maç sürekli galibiyet gelmişti, ancak nereden geldiği belli olmayan bir mantıkla tekrar Belhanda’ya yer açmak için ve sanki tüm takımların 4-2-3-1 ya da 4-1-4-1 sistemiyle oynaması zaruretmiş gibi saçma sapan bir dönüşümle sistem gitti, düzen değişti, oyunda gitti başarı da gitti. Şimdilerde hemen hemen her hafta kadro değişiyor, ancak kimsenin anlamadığı 4-1-4-1 sistemi değişmiyor.  Bu arada bir hatırlatma daha yapmak isterim, Hamza Hamzaoğlu da 2014-2015 sezonunda bu takımı 4-4-2 sistemiyle oynatmıştı, takım on bir as ve 3 yedekle şampiyon olmuştu. Taraflı tarafsız herkes Hamza Hoca’yı da oynanan oyunu da kabullenmişti. Sonrasında 2015-2016 sezonunun başında 4-2-3-1 sistemi diye bir şey çıkardılar, Hamza Hoca’da maalesef aynı tuzağa düştü, başarısız oldu. 
Eskiden Sn. Terim’in futbol camiasında adına ne denir bilemem ama genel bir kredisi, sempatisi, kabulü, ağırlığı vardı. Şimdilerde ise hakemlerle kavgalı, doğal olarak TFF ile kavgalı, Galatasaray yönetimle her haliyle belli olan gel gitleri var, zoraki bir birliktelik var gibi, taraftarda bölünmüş durumda.  Geçmişte Sn. Terim’in benzer durumları olmuştu ama sahadaki başarı tüm bunların üstesinden geliyordu. Şimdilerde ise tam bir patinaj hali var, hatta debelenme hali var. Elbette hakem hataları ve cezaların oyuna etkisi olacaktır, olmaktadır ama herkes oynanan oyundan da memnun değil. Ayrıca, bu ülkede yaşayan herkes bilir ki, mevcut establishment (yapı, konumlar) sizi istemiyorsa bir şekilde sizi engeller. Sizin bunu aşabilmeniz için beklenenden daha fazla yeteneğe, imkanlara ve başarıya sahip olmanız gerekir. Tüm veriler Sn. Terim’in bu durumda olmadığını gösteriyor. 

Sonuçta, hem yönetimin elini rahatlatma, yeni genç ve başarılı hocaların önünü açma hem de daha fazla yıpranmadan bırakmakta yarar var. Bu ülkede Sn. Terim başarılarla her zaman hatırlanacak önemli bir değerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar